Gün 8: Öğleden Sonra: İki Se
Suzan ile Aleki, aynı otobüste altı durak arayla oturuyorlardı. Suzan bindikten sonra Aleki'ye haber verirse aynı otobüse binebilirlerdi. Selim, Alekigil'in yan binasında yaşıyordu fakat onu otobüse binerken hiç görmüyordu. Genelde karakola gidiyor, hafta sonları da evin yakınlarında, yürünecek mesafedeki yerlere gidiyordu. Karakolda çok ağır işleri olabilirdi Selim'in. Hafta sonları Suzan gelmeyecekse, yalnız kalmasın diye kahve içme ziyaretine gidebilirdi Aleki. Suzan Alekiyle buluşmak istemişti bugün, beraber kahve içip okuma kitabı alacaklardı. Yarın Selim'in doğum günü varmış, ona hediye almayan Aleki için bir fırsatmış bu. Suzan uzun zamandır okumak için buradaymış. Fakat içinden hiç okumak gelmiyormuş, bu yüzden okumak yerine daha eğlenceli şeyleri bulmak istemiş. Suzandan ne kadar sıkılmış Aleki anlatamaz. Suzan Aleki'nin ilgisini çekmese de Aleki Suzan'ı dinliyormuş. Aleki:
- Biliyor musun? Ben çok küçük yaşta öldüm, dedi. Suzan eliyle ağzını kapatarak kıkırdamış sanki kıkırdakları yerinden oynuyormuş gibi:
- Eğer sen küçükken öldüysen ben kiminle geziyorum saatlerdir? Kendimle mi?
- Hayır, benimle geziyordun ama ben senin hatırladığın kişi değilim, senin hatırladığın kişi çoktan öldü. Ela. Benim küçük kardeşim ve benim ikinci adım, küçük benim. Kusura bakma kendini kötü hissetmiş olmalısın. Aniden böyle bir şey dememeliydim ama seni kandırıyormuş olmak istemedim. Suzan kahvesinden bir yudum ve daha sonra bir yudum olarak kupasına baktı:
- Biliyordum, Selim söyledi. Şaşırmış gibi yaparsam belki senin ne dereceli üzüldüğünü görebilirim diye düşünmüştüm. Özür dilerim, başın sağ olsun, dedi. Aleki ebelemece oyununda kovalanan tek kişiymiş gibi hissetti. Ebelemece oynamayı çok severdi kim ebe olursa diğer herkesi yakalamalıydı. Bir ebe seçilir ve ebe herkesi yakalamaya çalışırdı. Ebeler de çocuğu kovalardı ve yakardı dünyanın kaynamış sularında. Ebelendi. Aleki: -Neden ne derecede üzüleceğimi görmek istedin ki? Suzan doğruldu. Elini sandalyesinin oturduğu kısmına bacaklarının yanına kendisini bitişiğine koydu. Omzu barkan tepecikleri gibi yarım ay şeklini almıştı:
- Merak, dedi. Aleki İngilizce öğretmeninden duyduğu kalıplaşmış bir cümleyi söyledi "Merak kediyi öldürür." Gülümsedi. Suzan'ın zaten bildiği bir olayı anlatmak istemedi. Selim'e onun rolünü çaldığı için sinirlendi. Selim'in oyundan çıkmasını istedi çünkü Selim ebe olursa Aleki'den daha hızlı koşacaktı. Ve Aleki yanıp kül olacaktı. Kül olursa varlığını küllerde görebilecekti. Kendisi hariç herkes görebilirdi. Kendisi bakmayı tercih etmeyecekti çünkü kendisi zaten varlığını biliyordu. Varlığının kanıtına ihtiyaç duyarsa kendisini yakabilirdi.Suzan Aleki'nin bu denli üzülmediğini görünce:
- Kardeşin inanılmaz biriydi, doğrusu çok benziyorsunuz, ben de sandım ki.. Suzan'ın sözü yarıda kesildi.
- Ne sandın? Aleki cümlenin devamından ürkmüştü çünkü söylenecek söz bir soru niteliği taşıyacaktı soru işareti olmasa da. Onaylamak zorunda kalacaktı eğer şimdi durdurmasa.
- Şey, sende onun kadar inanılmaz biri misin diye merak ettim, dedi sanki son anda uçurumun kenarında düşmekten kurtulmuş fakat ayağı kaymış gibi. Aleki ona sorulmayan soruya şaşırdı. Beş gündür farklı biri gibi davrandığı bir kişiye ilk defa kendisini tanıtıyordu:
-Ben normal bir insanım, yeterli seviyede solunum yapıyor, bazen abur cubur yiyorum. Bazen de belki insanlardan nefret ediyorum, dedi gözlerini sanki sorgudaymış gibi onu sorgulayan kişiye baktı. Suzan saati yokladı:
-Benden nefret ediyor musun? dedi, yine ebe Suzan'dı. Aleki ebe olmak ve yakalanmamayı istemek arasında bir yerdeydi.
-Hayır, ama edeceğim, dedi. Suzan: -Yani benden öyle bir zaman gelecek ki nefret edeceksin, insanların davranışlarını temellendirmeden yani tanımadan nasıl nefret edebilirsin ki? İnsanlar ne kadar da genel bir kavram evet, insanlardan bazen insanlık dışı dediğimiz ama insanları yapmaktan alı koymayan o davranışlar yüzünden nefret edebiliriz. Kardeşini öldürmek ne kadar insanlık dışı bir davranış ama insanlar kardeşlerini öldürüyor maalesef, sebepsiz yere kavga ediyor insanlar maalesef. Ama ne yapabilirsin, bırak insanlar çiçekleri kopartsın, sen onlara çiçeğin bir canının olduğunu söyleme, Suzan bir şeyler daha zırvaladı. Suzan insanların iğrençliğinde doğmayan bir prenses gibi görünüyordu, ne kadar da masumca insanlığı savunuyordu. Hayatı sevmek için hiçbir şey yapmıyordu çünkü hayatta mükemmelliği aramıyordu, ona göre kendi gördüğü her şey mükemmeldi. Dünya dışında farklı bir yerde yaşıyormuş gibi görünüyordu. Suzan belki de görünmek dışında bir şey görmüyordu. Komplike olan bir sorunu çok basit bir şekilde özetlemişti, "Çiçeklerin bir canı yoktur". Çiçek olmayı seçenlerin vah haline. Çok korkunçtu. Aleki Suzan'ın yüzüne gerçekleri çarpmak istemedi, bombayı kurmadı. Bunun üzerine düşünmesi gereken Aleki değildi. Suzan insanlığın masumluğunu istediği gibi görebilirdi, bu Aleki'nin uğraşması gereken bir konu değildi. İnsanların çirkinliğini ona göstermesi gerekmiyordu fakat sorumlu hissediyordu. Eğer Aleki Suzan'ın dünyasına bir adım atarsa Suzan'ın dünyasındaki tüm çiçekler solacaktı. Belki de Suzan sandığı kadar çiçekli bir dünyada yaşamıyordu, bilemezdi ama çok merak ediyordu. Suzan'ın dünyasını ele geçirmek istiyordu. Aleki fark etmeden Suzan'ı Ela olarak gördü. Sanki Küçük kardeşi bahçede oynuyordu. Ne kadar çok hata yapmıştı Aleki. Kardeşinin dünyasını yakmıştı. İçindeki kaynayan suyla.Otobüste Suzan'la Aleki yıllardır birbirini tanıyormuşçasına 16 yaşındaki kızlar gibi dedikodu yaptılar. Aleki Suzan'ın dünyasına girmek istiyorsa onu da kendi dünyasına davet etmeliydi. Yarın Selim'in doğum gününde giyecekleri kıyafetleri birbirlerine gösterdiler. Selim'in evinde sürpriz doğum günü partisi olacaktı. Selim'in karakoldaki arkadaşları gelecekti. Selim'in hep mahalleden tanıdığı varmış, annesi babası memleketteymiş, Selim geceleri yatmadan ağlayarak Suzan'ı ararmış. Suzan Selim'i çok severmiş ama Suzan Selim'in sevgisinden emin değilmiş, Selim onu bazen kullanıyormuş gibi hissediyormuş. Aleki, Suzan'ın koparacağı canı olmayan bir çiçek olmaya karar verdi. Suzan'ın dünyasında yeşeren fuşya çiçeklerden biri olacaktı. Eğer olmak isterse kim onu durdurabilirdi? Selim mi? Selim neden bu kadar Suzan'ı seviyordu, Suzan Selim'i neden bu kadar çok seviyordu, nasıl tanışmışlardı? Selim ve Suzan yan yana geldikleri zaman Aleki'nin bir payı olmuyordu. Aleki, Suzan'la Selim arasında değildi, ayrı ayrı ikisiyle birdi. Selimden nefret etmiyordu ama onu Suzan'ın yanına yakıştıramıyordu. İkisi ne alakaydı? Suzan çok yanlış düşünüyordu ya da düşündüğünü sanıyordu. Olgun olduğunu sanarak kendi hayatını başka şeylere bağlıyor, fakat bağladığı ipi başka birisine veriyordu. Suzan'ın hayatının iplerini tutmak istedi. Ama Aleki kendi hayatının iplerini tutuyordu. Suzan'ın hayatının iplerini tutmak için bıraktığı an kendisi kaçacaktı. Selimse düşünmüyordu. Nasıl bir insan bu kadar rahat olabilirdi? Ya da bu kadar rahat görünüp herkesi yargılayabilirdi. Aleki Selimle de uzun uzun konuşmuştu, evet Selim çok eğlenceliydi. Suzan'dan da eğlenceliydi, kafa bir insandı ama Selim'le Suzan yan yanayken Aleki'nin siniri bozuluyordu. Yarınki partiye en geç giden olmayı planlıyordu.
Eve geldiği zaman Annesine sarıldı, Suzan'ı anlattı, Selim'e aldığı hediyeyi gösterdi. Selim hep kaçıyormuş gibi sinsiydi. Ona tilki figürü almıştı altına da Suzan'la beraber "Bayramın mübarek olsun" yazmışlardı. Önümüzdeki bir ay boyunca Suzan, Selim ve Aleki, Suzan'la Selim'in yaptığı ve daha sonra Aleki tarafından değiştirilen planlarına dahil olacaklardı. Aleki artık Suzan'ın en yakın kız arkadaşı, Selim'in ağladığı omuz sırdaşı olacaktı. Daha sonra Selim ailesinin yanına gidecek, Suzan tek kalacaktı ve altı ayın sonunda Aleki filizlenecekti. Aleki olayları bu kadar kendi gözüyle gördüğü için hiç de öyle olmayacaktı. Suzan mal değildi ve kıskançtı. Kendisine değer vermese de sevdiklerine çok değer veriyordu. Suzan bir çiçeği kopartmazdı. O çiçeği çiçek kendisi solana kadar güzelce yetiştirirdi. Aleki'nin Selimle bu kadar yakın olmasını istemeyecekti, kaç yıllık sevgilisini küçük bir kıza kaptırmayacaktı. Suzan Aleki'nin kapasitesini biliyordu, Aleki göründüğü kadar küçük değildi. Aleki'yi çok yakından tanımasa da en sonunda o da Aleki'yi çok merak ediyordu. Çünkü her insanının kendi yaşantısı vardı ve var olduğu dünyada onunla yaşıt biri nasıl yaşamıştı bilmek istiyordu. Aleki'nin davranışlarını temellendirmek istiyordu. Selim'i Aleki'ye, Aleki'yi Selim'e kaptırmayacaktı. İki karşılıklı dalganın çarpışmasını istemiyordu. Suzan ve Aleki ne kadar derin düşünse de Selim ona bırakılan bir denizde yüzmek istemeyecekti, çünkü Selim yüzmeyi bilmiyordu ve boğulmayı seçmeyecekti. İlerlemek için akıntıyı durdurmalıydı. Onun haricinde olanlar umrunda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleki
Художественная прозаBir roman bir hayat değildir. Bir romanın içine sıkışmış gerçek bir benlik var olabilir mi? Kitabın karakteri, yazarın izni olmadan kendine bir kader yazabilir mi? Aleki küçük şeylere büyük anlamlar yüklemeyi seven akıllı bir kızdır. İnsanlarla ile...