Gün 2: 2n+1=16. Merdiven Basamağı
Gün karşı yakada doğmuşken kendi kıtasındaki 26. Sokakta uyandı. Mutfağa bir kuzgun giriyormuşçasına panikle ekmek tavasını ocaktan aldı. Ekmek kızartmasının altını yakmıştı. İşte mükemmel sabahı yok olmak üzereydi ve altında kalacaktı. Dişlerini fırçalarken üst dişinde bir sızı hissetti. Yatağına geri dönüp uyumak, uyumak ve daha çok uyumak istedi. Ama uyanıktı, gidecekti ve geri gelecekti. Her gün, basit eylemlerle tekrarlanıyordu. Tekrarlanabilirdi, sonuçta buna karar verebilirdi. Yanmış ekmek kırıntıları tavaya yapışmıştı ve nasıl temizleyeceğini bilmiyordu, bilse de temizleyecek vakti yoktu. Geç kalıyordu. Yağmur yağıyordu ve sadece durağa yürürken taşıyacağı bir şemsiyeyi taşımak istemiyordu. Islanmayı seçti, botlarını giydi, eve görüşürüz dedi ve merdivenleri üçüncü basamaktan sonra ikişerli bir şekilde çıkmaya başladı. Oysa 16. basamağa dün gece binanın kameralarının aksamasıyla binaya giren yabancılar siparişi bırakmıştı. Müşterisinin isteğiyle merdiven basamağının içine konulmuştu, bu şekilde kimse biraz mermeri kaymış merdiven basamağını fark etmeyecekti. Müşterisinin bu saçma planını yerine getirmek için satıcı iki hafta on gün plan yapmış, binayı gözetlemiş, çok büyük masraflara girmişti. Seçilen merdiven basamağının önce kaçıncı katta olması gerektiğine karar verdi. Müşterisinin konakladığı binanın karanlık bir köşesinde siparişi bırakabilirdi. Bırakacağı yer merdiven basamağının içi olacağından ışığın en az vurduğu katta olmalıydı. Ve en az kişinin yaşadığı daire sayısına sahip kat da oldukça işine yarardı çünkü gecenin o saatinde merdiven basamağını kırmak gürültülü olacaktı. Binaya her gün farklı kişiler iyimser bir yüz takınarak farklı kişilere misafir olarak gelmişti. Bunun için en iyi zaman hafta sonu ya da bayramlardı. Fakat yakın bir vakitte kutlanacak bir bayram yoktu. Gündüz vakti yaşlı kişilerin torunları kılığında, ve gece vakti yaşlı kılığında açgözlü insanlar merdiven kırmak için görev almıştı. Merdiven basamağının içi ikinci haftanın sekizinci gününde kırılmıştı. İkinci haftanın dokuzuncu gününde elektrikler kesilmiş, binanın alt kat girişi kullanılmış ve eksi ikinci katın on altıncı basamağına mal yerleştirilmişti. İkinci haftanın onuncu gününde sipariş müşterisi için hazır bir şekilde bekliyordu.
Aleki okula geç kalmasaydı kulaklığını takar, hiçbir şey umurunda değilmişçesine sakince sallana sallana yürürdü. Ama bu sefer okula geç kalıyordu ve sınıfın kapısını tıklatıp nefes nefese kalmış bir şekilde sınıfa girmek istemiyordu. Hızlıca merdivenlerden çıkmak için merdiven korkuluğuna dayandı, üçüncü basamakta hızını aldı ve 8 saniyede on beşinci merdiven basamağına ulaştı. 16. merdiven basamağına ayağı takılmıştı. Sanki merdiven basamağının mermeri biraz sola ve öne kaymıştı. Mermerle aynı renk olan pakete uzandı ve 3 saniye ne olabileceğini düşünmek için bekledi, etrafına bakındı, paketi cebine attı ve koşmaya devam etti. Ne kadar koşsa da okula geç kaldı ve nefes nefese kalarak İngilizce dersinin yarısında kapıyı tıklattı. Yarım gün yok yazılmıştı. Garip bakışlara maruz kaldığı için tavana bakıp gözyaşlarını yuttu. Montunu astı ve yerine oturdu. Nasıl geç kaldığını düşünecekti iki yüz seksen sekiz bin saniye boyunca. İkinci ders zili çalmadan karnı zil çaldı. Ekmeği yakmasaydı karnı doyardı ya da okula geç kalmazdı. Hepsi mutfağa giren kuzgun yüzündendi. Yağmurda saçı az da olsa ıslanmıştı ve saçı kuruyunca kabaracaktı. Kabarmış saçlarıyla kantine inmek zorundaydı. Çantasından cüzdanını alıp kantine indi ve kantinde poğaça veya simit kalmadığından karnını doyuramayacaktı. Teneffüste zil çalana kadar tuvalette oturabilirdi ama bu sefer sınıfa gitti ve montunun cebindeki paketi alarak tuvalette oturdu. Paketin içinde büyük taşlı bir yüzük vardı. İki gün önce haberlerde altın elbiseli adamla alakalı hatırlayamadığı bir haber görmüştü ama bu yüzüğün o haberle bağlantısını kuramadı. Sınıfta her zamanki, kimsenin düşünüp yanına gelmediği, sıra arkadaşı olmasa hayatında yapayalnız kalacağı inine çekildi. Genelde bu saatlerde insanlardan nefret ederdi fakat bugün rutininde olmayan bir şey vardı: büyük taşlı bir yüzük. Öğlen paydosunda sınıfta kimse yokken akıllı tahtadan büyük taşlı değerli yüzüklere baktı ve elindekinin görsellerden on ikinci görselle aynı yüzük olduğunu fark etmesi biraz vaktini aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleki
General FictionBir roman bir hayat değildir. Bir romanın içine sıkışmış gerçek bir benlik var olabilir mi? Kitabın karakteri, yazarın izni olmadan kendine bir kader yazabilir mi? Aleki küçük şeylere büyük anlamlar yüklemeyi seven akıllı bir kızdır. İnsanlarla ile...