¹

349 20 24
                                    

✶

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sanata adanmış yirmi yedi senelik hayatımın tekrar eden günleri bunlar.neyseki yaz burda,içim ferah.uyandığım her sabah yeniden doğmuş gibi olurum,atölyenin yolunu tutmam uzun sürmez.ilk ben giderim oraya,daha kimsecikler gelmeden yerimi edinir;karalar,karalarım.atölyenin sahibi benden sonra gelir, "günaydın Cenan,oğlum." der,anahtarları geri almakla ilgili her sabah aynı şakayı yapardı.sonra diğer mahluklarda toplandığında,biz çizmeye başlardık.bazen bir nesne,bazen de rastgele bir kişilik geçerdi karşımıza.bizde çizerdik.yaşadığım hayatta aldığım en büyük zevk bu anlara aitti.hep sanatın peşinden koştum,hiç durmadan.
herkes ordaydı artık ve modelimiz olacak kişiye bir sandalye ayrılmıştı ben kim bilir neyle ilgilenirken.yerimi aldığımda ben,ilk defa,sanatla olan kovalamacamın bittiğini hissettim...

gözlerimin önüne bir anda serilen güzeller güzeli oğlan.önce sandalyedeki yerini aldı ve sonra benim aklımı.sanatı sanat yapan benim için histir.yaşamak hissetmektir,sanat hissettirendir.ben diyeyim yirmi iki siz diyin yirmi üç yaşında,gencecik bir sanat eseri karşımda.bakıyorum ona,baştan aşağı inceliyorum.diğer herkes de aynı şeyi yapıyor.ama hayır,benim gibi görmüyorlar onu,biliyorum.uçları sivrice kazınmış kalemlerin sesleri şövalelerin üstündeki kağıtlarla buluşup tüm odayı esir almış ama duymuyorum.ben şuan bu odada değilim,duyduğum şeyse hafif bir jazzdan başka bir şey değil.tek gerçekliğim kendi yarattığım gerçeklik ve gözlerimin önündeki güzellik ,görüş açımın aldığı tek bir şey.şimdi ses yükselir gibi.kalemlerin değil,eski bir fransız radyosundan çalıyor,bu jazz müzik.sanki oğlanın etrafından ışıklar yayılıyorda sadece ben görebiliyorum."nur inmiş." der ya teistler,o nur bu mudur acaba diye düşünüyorum bir anda.onu bir felsefe konusu yapmaktan vazgeçiyorum sonra,sadece güzelliğine hayran duyulması gereken kusursuz bir sanat eseri olarak kalmasını istiyor canım.düşündüren değil,hissettiren bir güzellik olsa bu.bir an olsun gerçekliğimden çıkmadan elim buluyor kalemi bir şekilde.artık kendi kalemimin sesini duyuyorum.kaba başladım çizmeye,çok karaladım,olmadı.hışımla sildim onu.ben bu güzelliği kağıda yansıtmaya cürret ettiysem kibar olmalı.yavaş yavaş,ince ince işlenmeliydi bu elbet.

sabaha kadar yapardım ben bunu.şanslıydım ki güneş veda edip ben kendimi evimde bulduğumda da aklım ona yer vermişti.sanki bir fotoğrafını çekmiştim beynimden,önüme önce kağıtları aldım.defalarca,ince ince çalıştım ama hayır,beğenmedim.tuvalimi aldım önüme,boyalarla oynadım,fırçalarım tek tek dans etti üstünde.yine olmadı,beğenmedim,bu güzelliği yansıtamadım.güneş geri gelene kadar tek uğraştığım şey bu oldu ve ben bencil bir adamdım o gecenin sonunda.onu tekrar görmek isteyen gözlerime baktım aynada,onu sadece kendine isteyen kalbime ses verdim.

yanılmıyorsam iki günümdü böyle geçen.onu kağıdıma yansıtma isteği ve hayal kırıklığı.özlem içinde bulur oldum kendimi,ismini bilmediğim bir simaya.ismini bilmesemde tanıyordum ben onu artık.benini tanıyordum,simsiyah kısa saçlarını tanıyordum ve o yanık teni hissetmişcesine biliyordum.
dedim ya bencil bir adamım.belki herkes isterdi bu güzellikte huzur bulmak ama ben bunu sakınmak istedim.saklayıp gömmek,cebimde taşımak istedim onu.o hep dursun,ben hep çizeyim istedim.

dayanılmaz oldu tüm bunlar artık,tekrar gittim atölyeye.biliyordum,orada olamazdı ama başka hiçbir şansım yoktu işte.
içeri girer girmez bana gülümseyen yüzlere karşılık verdim ve gözlerimi ortadaki sandalyeye diktim.müzik yoktu,ışıklar yoktu,lavuğun biri geçmiş oturmuş.sanat bu değil dedim kendime,sanatımı bulmayalım.gözlerim etrafta bolca gezindi,renkli bir gömlek aradı,kırmızıya boyanmış saçlar ve kırışık surat.onları bulduğumda yanına gittim,kendi dediğine göre beni oğlu olarak gören bir kadın bu,"Sezen abla" diyorum ona.atölyenin sahibi o senelerdir.ve ondan başka sorabileceğim kimse yok amansız sorumu.
delirmişim gibi baktı bana önce,sonra güldü.sanırım çok hararetliydim iki gün önce buraya gelmiş birini sorarken ki; durdu,düşündü. ve bana hiç beklemediğim bir anda ve hiç farkında olmadan,verebileceği en güzel hediyeyi verdi...

"adı Arif."

art deco | arcenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin