Diğer kitabımda yaptığım duyuruyu burada da yapmak istiyorum, merak etmeyin çok uzun tutmıyacağım. Bu kitap şimdi dijital bir platformda olsa bile belki gelecekte sizin sayenizde sayfalarını çevirdiğiniz bir kitaba dönüşür. Dediğim gibi sizin elinizde olan bir şey:))
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın, yorumlarınızı okumak beni mutlu ediyor:)) 💗Okurken dinleyebileceğiniz müzikler;
Nilüfer:son arzumCem adrian:sen benim şarkılarım
💗
Çekimler bitmişti, kulisteki koltuğumda oturmuş telefonumla ilgilenirken bir yandan da olanları sorguluylordum.
Aral, yıllar sonra karşıma çıkmıştı. Hiç beklemediğim bir anda beklemediğim bir yerde...
Bir yanım yanına gidip yıllar önceki meselenin fitilini ateşlemeyi isterken diğer yanım ise onu bir daha görmeyi istemiyordu. Neden girdinki hayatıma Aral? Madem hayatıma girdin, yıllar sonra bu dosyayı tekrar açmanın ne mantığı vardı ki?
Lise yıllarımda ona hislerimi açtığımda beni reddetmesi yetmezmiş gibi bir de pişkin pişkin "Senden nefret ediyorum" Demişti. Durduk yere, ne yapmıştım ki ben ona?
Şimdi ise karşıma çıkmış aynı markanın fotoraf çekimlerinde yer almıştık, aynı zamanda duymadığımı sandığı bir şey daha vardı, az önceki tanışma faslında bana "yıllar geçmiş ve sen hala çok güzelsin" Demişti. Duymadığımı sandığına emindim, çünkü ben Aral'ı yıllar geçse bile ezberlediğim huylarını, hareketlerini unutmayan Asya Seçkin'dim...
Ama ona karşı içimde bir öfke bir şeyler vardı, tarif edemediğim duygular.Nefesim daralmaya başlamıştı bile. Ben bu duygu denizi içerisinde yüzerken odamın kapısı çaldı, içeri girmesini söyledikten sonra tekrar telefonuma odaklandım. Muhtemelen gelen kişi Saye yada Naz'dı, ancak gelen kişiden ses çıkmayınca kafamı kaldırdım ve yine o ela gözlerle göz göze geldim, yine
"Seninle önemli bir şey konuşmam gerek Asya" Yüzüne aval aval baktıktan sonra alaycı bir tavırla, "Ne konuşucakmıssın Aral? Tanrı aşkına bunca zaman sonra neyi konuşucaksın? " Dedim. Ona karşı olan öfkem daha fazla dayanamayarak kendini göstermişti. Çünkü onu böyle karşımda gördüğümde aklıma gelen tek şey yıllar önce çevremi bana kötüleyen ve hiç birşey olmamış gibi yaşayıp giden Aral korkmaz'dı. Bu kadar sert tepki vereceğimi beklememiş olacaktı ki yüzü birden kireç gibi bembeyaz oldu. "Konuşmaya ikna olursan anlatıcam, her şeyi anlatıcam. " Daha fazla dayanamayarak ceketimi ve çantamı almak üzere ayağa kalktım. "Hiç birşey dinleyecek halim yok Aral, bir daha görüşmemek üzere. " Diyip kapıyı açmıştım ki kapıyı kapattı ve "Eğer beni dinlemeye razı değilsen istediğim süre boyunca burada kalırız, nede olsa binada şuan kimse yok en azından bu katta yok... " Aral bu sözleri söyleyince onu alıp yüzünü duvarlara vurmayı düşündüm ama sonra sakinliğimi korudum. "Her zaman istediğin şeyler istediğin zaman olmaz Aral, bunu anla şimdi çek ellerini kapıdan! " Aral bu sert çıkışım karşısında afallamış olacaktı ki dediğim gibi ellerini kapıdan çekti ve bende hem Aral'ın yanından hemde odadan çıktım. Asansöre bindiğim de kapı kapanmak üzereyken bir ses duydum. "Asya, gitme lütfen" Büyük ihtimal onun yalvarış sesiydi. Tabikide kimseyi peşimden sürükleyecek bir kız değildim ama o bunları haketmişti, zamanında o da bana aynılarını yaşatmıştı şimdi ise o rol bende idi. Binadan resmen koşarak çıkıyordum çünkü her an arkamdan gelip beni durduracağını biliyordum,bozuk havanın beraberinde gelen yağmur kendini gösterirken hızımı artırdım, arabayı park ettiğim yer bu kadar uzakmıydı? Tam da tahmin ettiğim gibi Aral peşimden geliyordu, aramızda yaklaşık 15 metre vardı. "Aral peşimden gelme, seninle hiç birşey konuşmak istemiyorum! " Dedim bağırarak. Ama Aral'ın beni dinlememesi yetmiyormuş gibi daha hızlı koşmaya başladı. Yağmur sanki bu anı bekliyormuş gibi daha da sert yağmaya başladı ve o an Aral'ın "Asya dur, araba! " Demesi üzerine neler olduğunu anlamak için durduğum anda birşey bana çarptı, sonrası ise muammaydı. Yere yığıldım, hiçbir şey görmüyor, duymuyordum, Aral'ın sesi hariç "Asya, uyan güzelim, nolur uyan, bak bana! " Sesler ve görüntüler iyice bulanıklaşırken gözlerim kontrol dışı olarak kapandı. Sadece Aral'ın ağlama ve yakarma seslerini duyuyordum, sonrasını hatırlamıyordum...
Aral korkmaz güncesinden olay anı;
Asya hızla binadan çıkarken tek derdim ona ulaşmaktı, durdurup herşeyi anlatmak ve olayın kendine olan bakış açısını dinlemek. Asansörle hızla aşağı inemiyeceğimi tahmin ederek merdivenlere yöneldim. O anki heyecanımla ve adranalimle merdivenleri adeta atlayarak iniyordum,onu bir kez kaybetmişken bir kez daha kaybedemezdim...
Binadan çıktığım an Asya'yı gördüm koşarak uzaklaşıyordu. Yağmur yağmaya başlamıştı, hızla ona doğru koşuyordum,bir kez daha kaybetmemek adına. Fakat o an bir şey oldu, bir korna sesi, Asya'ya doğru yaklaşan bir araba idi bu. "Asya dur, araba" Deneme rağmen durmadı ardından sanki ne dediğimi yarı yarıya algılamış gibi durdu ve etrafına baktı, araba gelmeden onu oradan götürmeliydim. Ama geç kalmıştım...
Araba son sürat bir şekilde ilerlerken Asya'ya çarptı, çarptı, çarptı, çarptı. Zihnim bu kelimeyi içinde tekrar ederken ona doğru koştum ve başını bacağıma yatırdım. "Asya nolur beni bırakma, nolur lütfen" Resmen hıçkırarak küçük bir çocuk misali ağlıyordum, onu kaybetmemek adına. Sesimi duyuyor muydu o bile aşikar. "Seni yıllar sonra bulmuşken tekrar kaybedemem, nolur bırakma beni... " Çarpan kadın arabasından çıkınca hızla yanımıza geldi ona bakma tenezzülünde bulunmadım, şuan ona burada bağırmak çağırmak, hesap sormak istiyordum. Ama Asya'nın durumunu bilmiyorken birde zaman kaybetmemek adına "Bırakmıcam seni, ne kadar inatçı olursan ol bırakmıcam seni! " Asya'yı kucağıma aldım ve arabama doğru yol aldım. Ambulansı beklemektense onu kendim götürmeyi istedim, arabanın arka kapısını açarak, Asyayı koltuğa yatırdım ve koşarak şoför kapısını açarak koltuğa oturdum."Dayan güzelim, bırakmıcam seni. " Arabayı çalıştırdım ve yola koyuldum. Gazı köklüyerek en hızlı şekilde hastaneye ulaşmaya çalışıyordum. Şuanda ne hız sınırı ne başka bir şey umurumda değildi, tek derdim onu kaybetmemekti. Arabanın aynasından Asya'ya doğru baktığımda içimden tek bir şey diledim.keşke on beş dakika kadar geriye gidebilseydimde ikinci bir şansda olsa onu kurtarabilseydim. Asya kanlar içindeydi, baygın bir şekilde yatıyordu. Her ne kadar kendimi tutmaya çalışsamda gözyaşlarım yanaklarımdan hızla akıp gidiyordu. Eğer onu kurtaramazsam kendimi asla affetmezdim.Hastane tabelası görünce içimdeki umut tohumları filizlenmişti.
Yaklaşık birkaç dakika içinde yetiştirmiştim onu hastaneye. Arka kapıyı açtım ve Asya'yı tekrar kucağıma aldım. "Sedye getirin, acill" Diye bağırmaya başladım. Sedye ile beraber hemşirede geldi. " Hastanın durumu ne? " Dedi. Asya'yı sedyeyle yatırdıktan sonra hemşireye "araba kazası, karşıdan karşıya geçerken bir şahıs çarptı, cevap vermiyor, iyi olucak dimi? " Dedim çaresiz bir şekilde, hemşire hiçbir şey demeden asistanlarla beraber Asya'yı götürdü, şimdi ne yapıcaktım ben...
💗
İlk defa bu kadar hararetli bir bölüm yayınladım umarım beğenirsiniz. Sizce Asya iyileşicekmi, en doğrusu Aral'ı affedebilecek mi?
Yorum yapmayı unutmayın sizinle konuşmak beni mutlu ediyor:))
Sonraki bölümde acaba bizi ne bekliyor?? Kendinize iyi bakın hoşçakalın...
💗instagram;
Andromeda_lovely4
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Yağmuru
Ficção AdolescenteSahne ışıkları üzerimdeydi, benim düşündüğüm ise sadece onun gözleriydi... Çocukluktan beri ayrılmaz ikili olan Aral ve Asya'nın arasına birdenbire bir düşmanlık ayazı girer.Aral ise bir yanlış anlaşılma sonucunda Asya ile yollarını ayırır... Gün...