ÖLÜM CEZASI (BÖLÜM 1)

664 99 413
                                    

ÖLÜM CEZASI( BÖLÜM 1)

İYİ OKUMALAR OKURLARIM :))))
BAŞLAMA TARİHLERİNİZİ BURAYA YAZIN LÜTFEN, BERABER HATIRLAYALIM❣️

Bağlı olan ellerimi çözmeyi defalarca denemiştim ama olmuyordu. Burada bu şekilde oturup olanları izlemek, yardım edememek kötü hissettiriyordu.

“Çöz ellerimi!” Tekrar ona bağırdım. Beni duymuyordu, şu anda onun umurunda bile değildim.

Eğer şu anda beni umursasaydı beni duyardı ama aklı çok farklı yerlerde görünüyordu.

Onun damarına basmıştım, onu dinlememiştim. Bu yüzden bana ceza çektiriyordu.

Burada bulunan masum insanlar benim yüzümden ceza çekiyordu. Sadece ona karşı geldiğim için burada bulunan masum insanların canı yanıyordu.

Onların canı yanıyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Bu hayatta kimsenin benim yüzümden zarar görmesini istemiyordum. Bu benim düşmanım olsa bile bunu istemezdim çünkü bu da benim zaafımdı.

“Sahibim?” Bu sefer beni duyması için ona seslenmem gerektiği gibi seslendim.

Beni bu sandalyeye bağladığından beri bakışlarımı ondan çekmemiştim. Canları yanan masum insanların sadece seslerini duyuyordum. Onların görüntülerini görmek istemiyordum.

Onların seslerini de duymak istemiyordum ama buna çarem yoktu.

Onlara acıdığımdan değildi bu yaptıklarım, kendime olan utancımdan dolayıydı.

Benim yüzümden böyle olması çok kötü hissettiriyordu.

Ben ona yani sahibime bakıyorsam o da bana bakmıyordu çünkü bakışlarım onu ele verirdi.

Ona da bakmak istemiyordum ama gözlerimi kapatırsam ceza alırdım, yine!

Sahibim bana güya ceza veriyordu. Asıl cezayı ben değil onlar çekiyordu.

Her ne kadar ben onlar gibi gerçekten bir fiziksel acı çekmesem de bende acı çekiyordum ama onlar kadar değildi!

Sadece benim yaptığım küçük bir hata  yüzünden tüm bunları yapıyordu!

Bakışları masum insanlardan çekti ve bana döndü.

Bana bakması ile hızlıca bakışlarımı duvardaki saate çevirdim. Saate baktıktan sonra ona geri döndüm.

10 Dakika olmuştu ve ceza süresi dolmuştu.

Bu dakikalar bir ömre bedeldi ama sonunda bitmişti.

“10 Dakika doldu!” diye bağırdım. Adamlar hala işlerine devam ediyorlardı. Onların beni anlamadığını unutmuştum.

 Onlar İspanyolca konuşuyorlardı ve ben Türktüm. Sadece Türkçe biliyordum farklı bir dil bilmiyordum.

Sahibim bir çok dil bildiği gibi Türkçe de biliyordu. Benim, burada  dilimi anlayan nadir insanlardandı.

“11 Dakika oldu ahmaklar! Her hata bir ölüm cezası demek!”

Beni anlamıyorlardı. Yaptıkları her hatanın bir ölüm cezası olduğunu biliyorlardı ama beni anlamıyorlardı!

Sahibimin de onlara bir ceza vermeyeceğini biliyordum çünkü bu açıkça anlaşılıyordu.

Bana olan bakışları çok farklı geliyordu, neden bana bu şekilde baktığını bilmiyordum ama gözünde öfke ve hayal kırıklığı vardı.

Etrafımdaki sesleri daha fazla duymaK istemiyordum.

Kadınların bağrışları, çocukların ‘anne,’ diye bağırmaları ve babalarının onlara verdiği ‘buradayım,’ umudu içimi yakıyordu.

SAHİPLENENLER...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin