Birden çığlık attım. Yiğit hemen yanıma koştu. "İyimisin ?" dedi telaşlı gözlerle. "Ellerin titriyor. Ne oldu ? Ne gördün telefonda ?" dedi ve telefonu elimden çekti. Ela'ları birden şaşkınlık ve tam seçemediğim bir korkuyla telefona bakıyordu.
Evet, telefonda bir tehtit mesajı vardı. Abimi bir sandalyeye bağlamış ve azını kapatmışlardı. "Yarın saat 14:00'da burada olmazsan abine veda et. Eğer polise haber vermek gibi bir hata edersen, polis sesi duyduğun anda abinin kellesi uçar" yazıyordu. Bunu yazan tek bir kişi olabilirdi. Peşimde olan katilim...
"Y-yiğit ne yapacağım? Ona birşey olursa hayatımda kimsem kalmaz." dedim. gözümden damlalar süzülerek yanağıma indi. Yiğit bana kollarını sardı. "Üzülme güzelim. Ben halledicem" dedi. Yatağa uzandı. Lan yatağımda ne yapıyor bu ?
Hala ağlıyordum. "Artık ağlamayı kesip yatacakmısın. Yarın ilk işim abini kimin kaçırdığını araştırmak olacak. Merak etme " dedi. Çok korkuyordum. Oyüzden Yiğit'in yanına uzandım.
Elini yüzüme yaklaştırdı. Baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi. "Hadi uyu güzelim." dedi. Ne? bi saniye kalbim. Ne oluyor böyle ? Kalbim yerinden çıkacak gibi. Hayır ! ona aşık olmayacaksın Melis.
Gözlerim yavaş yavaş kapandı.
Sabah olmuştu. Güneşin sıcağı tenimi ısıtıyordu. Gözlerimi açtım. Yiğit hala uyuyordu. Ve birbirimize çok yakındık. Elimi tam saçına götürüyordum ki. "Hahaha" diye gülmeye başladı. "Heyy!" diye sırtına vurdum. Aklınca beni mi kandırdı o ?
Kahvaltı yaptık ve hemen ofise gittik. Ofisin kapısından geçerken bile,Yiğit'in korumaları heryerdeydi. "Bu kadar korumaya gerek varmıydı? Herkes bize bakıyor." Yiğit bana elalarını öyle bi dikip baktı ki. Susmam gerektiğini anladım.
Ofise girdiğimizde kapıda bir sekreter vardı. Yiğit henüz yanımda değildi. "Merhabalar. Buyrun kim ile görüşecektiniz?" dedi sekreter. "Yiğit'in odasına gideceğim" dedim kadın önce beni süzdü ve küçümseyen bir bakış attı. "Siz mi ? Eminmisiniz" dedi. "Evet gayet emin" dedi oradan bir ses. "Ay pardon Yiğit bey. Ben hamfendiyi görünce-" demeden Yiğit gitti bende arkasından gittim.
Yiğit toplantıya gitmişti. Ben ise 1 saattir odasında bekliyordum. Artık dayanamadım ve odayı kurcalamak için ayaklandım. Dosyaların olduğu kısıma geldim. Birsürü dosya ve belge vardı. Çok karıştırmak istemediğimden ellemedim ve kütüphaneye ilerledim. Sanırım klasik okumayı seviyordu. Şirkette klasil kitap okuyanda ne biliyim?
Herşey çok düzenliydi. Bazı dinlere ait heykeller vardı. Sanırım bir çok yeri gezmiş ve oralardan heykeller almıştı. Bir anda telefon çaldı. Tam telefona yöneldim.
"Melis bırak o telefonu ben açacağım." dedi Yiğit. Ne ara geldi şimdi bu?
"Aman bıraktık yemedik heralde telefonunu " dedim ve göz devirip koltuğa oturdum. Yiğit'in sabır diler gibi bir hali vardı. Ben olsam bende sabır dilerdim.
"Buyurun. Gamze hanım" dedi Yiğit. "Sizi arayan numarayı tespit ettik ve yerini öğrendik. Me*** caddesi Gi**** sokak sağda bir kulübe var orada. Ne yani abimi bulduk mu?
"Melis hazırlan eşyalarını al hemen çıkıyoruz. Celil sende arabayı hazırla" dedi ve yola çıktık.
Yaklaşık yarım saat sonra geldik. Ve arabadan indik. Celil ve Yiğit'in elinde silah vardı. "Sen burdada bekle, ve sakın arabadan inme" dedi. Olumlu anlamda başımı salladım. Ve gittiler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskenin Altındaki Yalancı
Science FictionHepimiz kaçıyorduk değilmi? Gerçekler herzaman acı olduğu için saklanıyorduk. Hepimiz! "Neden yaptın?"dedim acı bir gülümsemeyle. "Herşey sana değer verdiğim içindi." Hayır hayır hiç bir şey beni sevdiğin için değildi hepsi birer yalandı. Kimse sevd...