Çekicin, parlak taşta çıkardığı tok ses tüm odaya yayılıyor, gecenin sessizliğini ikiye bölüyordu.
Çatılan kaşları, işine ne kadar odaklandığını belli ediyor, gerilen kol kasları ise yanlış bir hamle yapmamak adına kasılıyordu.
Oda, ufak bir meşale ile aydınlanırken görüş alanı çok kısıtlıydı. Bu da gerginliğini daha çok arttırıyor, vücudunda daha sonra yaşayacağı ağrıları göz ardı ediyordu.
İşine bir süre ara vererek gözlerini önündeki çalışmasında gezdirdi. Henüz bir yüzü yoktu. Parmaklarını usulca baş kısmında belli belirsiz oluşan silüette gezdirdi. Zarar vermekten korkuyor, parmak uçlarını hafifçe dokunduruyordu.
El bileğini yavaşça aşağı indirdi. Üst kısımdansa alt kısmı daha çok oturmuştu. Taşı, ipek inceliğinde yontmuş hoş bir etek görüntüsü vermişti. Parmaklarını ateşe değmiş gibi geri çekti.
Gözleri ince ince dolaşıyor, mükemmeliyetçi kişiliği bir hatayı kabul etmiyordu. Birkaç darbeden sonra alt kısmı tamamlanmış olurdu. Gözlerini son kez alt kısımda dolaştırarak işinden memnun bir şekilde dudağı yukarı kıvrıldı.
Sandalyesini geriye ittirdi. Bacaklarını iki yana açarak rahat bir konum elde etmeye çalışıp geriye doğru esnedi. Sırtı, beli, boynu tutulmuş bir şekilde yüzünü buruşturdu. Ara sıra kendine çalışırken nefes almayı hatırlatması gerekiyordu.
Kollarını kalçasının iki yanına koyarak kambur olacak şekilde öne eğildi. Gözleri hâlâ önündeki çalışmasında dolanıyor yeni bir yöntem bulmaya çalışıyordu.
Kaç saattir burada olduğunu unutmuş gecenin büyük bir çoğunluğu bu odada geçirmişti. Çalışmasından odağını yitirince kulağı yukardan gelen seslere odaklandı. Katlarca aşağıda olmasına rağmen arada sırada gelen topuklu ayakkabı tıkırtıları duvarları delerek hafifçe kulağına ilişiyordu. Yukarıya, kendi sesinin de gidebileceği düşüncesi gelince huzursuzca kıpırdandı. Daha dikkatli olmalıydı.Son kez çalışmasına göz atıp neleri değiştirip yenileyeceğini kafasında tartarak meşaleye doğru ilerledi.
Sönmek üzere olan meşaleyi usulca parmaklarının arasına alarak loş odadan çıktı. Bodrumun soğukluğu, yukarı katlara çıktıkça kemiklerini sızlatmış, sıcak hava ile buluşunca ufaktan uyuşmuştu. Meşaleyi bodrum çıkışına asarak ilerlemeye devam etti.
Gözleriyle hızlıca etrafı tarayarak adımlarını hızlandırdı. Giriş katlara geldiğinde aynadaki yansımasını görmesi ile beraber hafifçe kafasına vurdu. Özel dantel işlemeli gömleği tozlar içersinde kalmış, pantolonu ise yer yer çamur izleri taşıyordu. Ellerini hızlıca üzerinde dolaştırıp izleri mümkün olduğunca silmeye çalıştı. Parmak aralarındaki kil için ise burada yapacağı bir durum yoktu.
Gözleri saate ilişerek bacaklarına yüklendi. Kalbi, gerginlikten arada göğüs kafesine hızlıca çarparak ufak bir sızı bırakıyordu. Yuvarlak merdivenlere alttan bir göz atarak adımlarını büyütüp üçer üçer hızlanmaya hatta koşmaya başladı. Uğultu halinde gelen müzik artık net olarak duyuluyordu. Son basamakları da aşıp derin bir nefes alarak kapıyı araladı.
Müzik, durdu. Gözler üzerine çevrildi. Yüzündeki kasların gerginliğini kulaklarında hissettiği an yüzünü serbest bıraktı. Yüzüne taktığı gülümsemeyi genişleterek zarif bir şekilde eğildi.
Kafasını kaldırdığında gerginliğini üzerinden atmaya çalışarak odaya girdi. Ufak bir baş selamı ile masadakilere gülümsüyor, kendine ayrılan yere ulaşmaya çalışıyordu. Geri dönüt olarak kimi yüzler sahte, kimisi ise içten bir şekilde tebessümünü karşılamıştı. Babası ile göz göze geldiklerinde yutkunmuş sonradan konuşulacak konuları gözlerinden okumuştu.
Omuzlarını dikleştirerek gözlerini babasından çekip oturdu. Masaya konulan onlarca çeşit yemek, işlemeli tabak ve bardaklar özenle koyulmuş, ziyaretçilerin beğenisine sunulmuştu.
Gözleri yemeklerde bir süre oyalandıktan sonra eli kadehine gitti. Birkaç yudum almak gerginliğini atmasını sağlardı. Boğazını rahatlatan sıvının ardından masaya bardağını bırakmış konuşulanları dinliyordu.
"Büyük bir göç dalgası yaşıyoruz. Biliyorsunuz ki önceliğimiz kendi insanlarımız olmalı. Önceliği onlara vermeliyiz. Gelen kesimlerden ayrıcalık tanınacak tek grup, sağlık problemleri yaşayanlar olacak."Babası kendinden emin çıkan sesiyle, gözlerini tek tek masadakilerde dolaştırdı. Yıllarını ülkenin güvenliğine, refahına ve huzuruna adamış, kendinden önce ülkesini göz önüne almıştı. Herhangi bir itiraz ile karşılaşmadığını yüzlerinden okuyarak devam etti.
"Ayrıca milli güvenliği tehlikeye sokan bir durumla karşılaşıldığında yer fark etmeksizin olay halledilecek."
Cümleleri kafasında tartan genç adam, bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Gözleri babasının kararlı bakışlarından belinde hazır bekleyen kılıcına indi. Yutkundu. Babası için bir can almak çocuk oyuncağıydı. Gözlerini masaya odaklayarak konuşmaları dikkatle dinledi. Zaten geç çıktığı toplantı hızla akıp gitmiş, zıt görüşler tartışılmış bir karara bağlanamayanlar sonradan görüşülmek üzere kapatılmıştı.
Kadehler son kez havaya kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Schmerzlich Schön
RomanceBen, bir taştım. Yontuldum, eğriltildim ve törpülendim. Tarihin sularına karıştım. Ben, bir taştım. Ruhum şekil aldı. Yolumu kaybettim. Ben, bir taştım. Zamanın sularında parçalandım. Ruhumu kaybettim.