-Terk Edilmek-

98 15 68
                                    

İnsan bazen iç sesi sussun diye yalvarmak zorunda kalıyordu. Ama susmuyordu işte. O lanet ses bir türlü susmuyordu. Senin yanında olmak yerine senin daha da üstüne geliyordu. Seni suçluyordu. Durmadan, bıkmadan... Ama haklıydı, sonuna kadar haklıydı hemde...

Ellerime baktım. Titriyorlar. Son bir aydır... Her dakika titriyorlar. Durduramıyorum. Belki de durdurmak istemiyorum.

Titreyen ellerimi ısınması umuduyla cebime soktum. Gecenin bir saati, soğuğun ortasında, tek başıma dışarı çıkıp hava almak ve belki biraz rahatlarım diye sahile gelmiştim.

Tabii işe yaradı mı?

Cevap koca bir hayır.

Karşıdaki denize baktım. Hafif dalgalar vardı. Buraya ilk onunla gelmiştim. Anısı büyüktü.

Beni bırakmadan önce mutluydum.

Mutluyduk.

Yani bana göre.

Onunla bu manzarayı izlemek... Hatta manzarayı bırak yanımda bile olması yetiyordu... O zaman gerçekten ilk defa yaşadığımı hissediyordum. O benim için değerliydi. Diğerlerine göre farklıydı.

Kimse beni istemezken o istemişti.

Herkes beni dışlarken o beni sahiplenmişti. Herkes benimle alay ederken o hep beni savunmuştu. Ben bile kendimi doğru düzgün sevemezken o beni sevmişti.

Ya da ben öyle düşünüyordum sadece.

Yaşamak için bir sebebim kalmamıştı. Zaten yanında sevdiğin ya da eğlendiğin biri yoksa hayatın ne önemi vardı ki?

Hayat gerçekten acımasız... Hemde fazlasıyla.

Kafamı geriye doğru yasladım. Kafamın içinde yankılanıyordu. Sesi... Dediği şeyler... Anılarım...

Keşke hiç tanışmamış olsaydık.

"N... Neden? "

Genelde kendimle baş başa kaldığımda ya da bu sözler karşısında söyleyebileceğim tek şey.

Belki de ağzımdan çıkabilen tek kelime.

Aslında nedeni belliydi. Sevmemişti beni. Ya da soğumuştu. Belki de hep nefret etmişti.

Ben onu farklı görmüş olsam da herkes gibiydi.

Herkes gibi beni bırakacağı başından beri belliydi.

Beni sadece çıkarları için kullanacağı başından beri belliydi.

Benim de buna kanacağım başından beri belliydi.

Cebimde çalan telefonun sesini işittim.
Kısa bir süreliğine de olsa kafamdaki herşey uçup gitti.

"Alo."

"Nerdesin? Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin? "

"Bilmiyorum... Kaç ki? "

"Dörde geliyor Killua. Ne işin var dışarıda? "

"Hava almak için çıktım sadece abi. Gelirim birazdan. "

"Killua... Bu aralar biraz kötü gibisin. Gerçekten iyi olduğuna emin misin? "

"Hı-hı. Kaç kere diyeceğim abi... İyiyim işte. "

"Neyse sen bilirsin. Hadi eve gel. "

Telefonu kafatıp eve gitmek için ayaklandım.

Yolda yürürken aklıma yine onun geleceğini biliyordum fakat umursamamaya çalışarak adımlarımı hızlandırdım.

***

Yeniden/gonkilluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin