Jeongin sabah uzun uğraşlar sonucu arkadaşını uyandırmayı başarmıştı fakat, Jisung hala oturduğu koltukta uyukluyordu.
Dün giymek için kenara koyduğu kıyafetlerini bir hışımla dolaba yerleştirerek Jisung için etek çıkardı Jeongin.
Arkadaşının etek giymeye bayıldığını, fakat insanların onu yargılamasından korktuğu için giyemediğini çok iyi biliyordu.
Jisung kısık ve uykulu gözlerle suratı aynı bir tilkiyi andıran bedenin ne yaptığına bakmış, hiçbir şey anlamadığı için gözlerini kapatmıştı.
"Jisung kafandan aşağıya bir kova soğuk su boşaltırım, kalk."
Koltukta uyuklayan beden zorlukla gözlerini açarak ayağa kalkmaya çalışmış fakat başaramayıp geri oturmuştu. Jeongin bu hareketlerine karşı göz devirerek Jisung'un yanına gidip elinden çekerek ayağa kaldırdı.
"Giy şu eteği üstüne ne giyersen de giy artık."
Normalde olsa o eteği gitmemek için kırk takla atacak olan Jisung, uyku mahmuru olduğu için hiç diretmeden eteğini giymiş, üstüne beyaz bir tişört giyerek tişörtünü eteğinin içine sıkıştırmıştı.
Jeongin elindeki telefonu kapatıp arkadaşını süzerek kısa bir ıslık çaldı. "Fıstık gibi oldun olum. Varya Minho aşık olmazsa bende malım."
"Zaten malsın."
Oturduğu koltuktan onu umursamayarak kalktı ve ceket, hırka ve montların olduğu kısımdan Jisung'un kombinine uygun olan ceketi seçip yatağında oturan bedenin üstüne attı.
"Şunu giy ama Minho'nun yanına gittiğinde çıkar"
"Kardeşim, kedi bakmaya gidiyorum sex yapmaya değil"
Jeongin yandan bir şekilde sırıtarak göz kırpıp "O da olur" diyince, Jisung zaten bunu beklediği için sadece göz devirmekle yetinmişti.
"Defol git evimden, sevgilim gelicek."
"Ev benim evim mi Hyunjin'in evi mi belli değil amına koyayım."
Jisung ayağa kalkıp Jeongin'i dışarı sürükleyerek odasından çıkararak banyoya girip elini yüzünü yıkamıştı. Daha sonra hafif bir şekilde yüzüne makyaj yapıp telefonunu ceketinin cebine koyarak odadan çıktı.
"Hyung, kahvaltı hazır gel."
Jisung çıkan yüksek sesle yüzünü buruşturarak zaten kapısının önünde oldupu mutfağa girip Jeongin'e dil çıkardı.
"Kulağım kanıyor Jeongin."
Jeongin omuz silkerek meyve sularını masaya koyup sandalyesine oturdu. "Saat kaç?" Jeongin onu uykusundan uyandırıp ayılmasına bile izin vermeden kıyafetlerşni giydirdiği için saate bakma fırsatı bulamamıştı hiç.
"En son 12'ydi."
Ceketini çıkardı ve sandalyenin arkasına asıp kafasını salladı. Minho birazdan konum atardı büyük ihtimalle.
Yarım saat kadar beraber sohbet ederek kahvaltılarını yapmışlardı. Bu sırada da Minho konumu atıp 'yarım saate gelebilirsin' mesajını attığında Jisung bunu bahane ederek masayı toplamaktan kaçmış, ceketini giyip kendini evden dışarıya atmıştı.
Bir süre ayakkabılarıyla bakışıp sonunda Converse'lerinde karar kılmış ve giyerek binadan ayrılmıştı.
Otobüsle uğraşmak istemediği için oflayıp yürümekle taksi çağırmak arasında gidip gelirken tam önünde duran arabaya gülümseyip, Hyunjin'in inmesini beklemeden yan koltuğa oturmuştu.
"Sür, Minho'ya gidiyoruz."
"Özel şoförün müyüm lan ben?"
"Lan evimi kendi evin gibi kullanıyorsun ben bir şey diyor muyum? Hem eski arkadaşını görmüş olursun hadi."
Hyunjin itiraz etmeden Jisung'un açtığı konuma bakarken Jisung'un giydiği kıyafetleri farkedip gözlerini kocaman açmıştı.
"Oha"
Jisung saçlarını savurur gibi yapıp arkasına yaslandığında Hyunjin herhangi bir yere çarpmamak için önüne döndü.
"Çok güzelim biliyorum."
Hyunjin bu kez göz devirip çalan telefonuna baktı, Jeongin arıyordu. Telefonu açıp Jisung'a kısa bir bakış atarak hoparlöre almıştı.
"Efendim aşkım?"
"Sevgilim Jisung tarafından esir alındığını biliyorum, korkma kurtarıcam seni."
Hyunjin kahkaha attığında Jisung görmeyeceğini bilse bile dil çıkarıp önüne dönmüştü.
"Gerek yok ya Bi eski arkadaşımı görmeye gidiyorum bide hafif tehtid yedim sanırım o yüzden."
Bu kez gülen taraf Jeongin olunca Jisung telefonundaki konuma bakıp 5 dakikalık yollarının kaldığını görünce üstünü düzeltip aynadan yüzüne baktı. Bu sırada Hyunjin Telefonu kapatıp Jisung'a bakmıştı.
"Minho net aşık olur, Arkadaşım olmasaydın ve sevgilim olmasaydı şuan seni burda-"
"Anladım Hyunjin, sus."
Jisung aynayı kapatıp önünde durdukları eve baktı, iki katlı ve bahçeli şirin bir evdi. Dışarıdan bakıldığında bahçenin içerisini görme imkanınız yoktu.
"Geliyor musun?"
Hyunjin kafa sallayıp kemerini çözerek arabadan inip Jisung'un önüne geçti ve büzülmüş olan Tişörtünü düzeltip yanaklarını sıktı.
"Etek biraz abartı gibi durmuş kanka ya"
Yanaklarını Hyunjin'in ellerinden kurtarıp kafasını salladı. "Ben pantolon tişört giycektim ama senin kuduruk sevgilin sbahın köründe odama dalıp zorla etek giydirdi." Hyunjin başını iki yana sallayıp Arkasını döndü.
"Keşke kendi de giyse."
"Iy, öğk, git başka yerde kudur Hyunjin."
Sonunda ikisi de kapının önüne gelince Jisung rahatsızca eteğini çekiştirmişti. Etek giymekten rahatsız değildi, föreceği tepkiden rahatsızdı. Hyunjin bunu anlamış gibi ellerini Jisung'un elinin üzerine koyup eteğinden çekti.
"Minho öyle biri değildir, rahatsız hissetmene gerek yok."
Jisung derin bir nefes verip yan taraftaki zile bastı bir adım geri çekilip kapının açılmasını bekledi.
Minho üstündeki siyah, baskılı tişörtü ve siyah bol pantolonuyla kapıyı açtığında, görmeyi beklediği Jisung'un yanında asla görmeyi beklemediği Hyunjin duruyordu.
"Hyunjin?"
Hyunjin şirince gülğmseyip kollarını açmıştı. "Evet been"
Minho Hızla kollarını karşısındaki bedene sarıp gülümsedi.
"Özledim lan"
Jisung hafifçe öksürerek 'bende burdayım' diyince Minho bu kez ona doğru dönüp baştan aşağıya süzmüştü. Ve yutkunmuştu.
"Hoş geldin." Sonunda sesini bir yerlerde bulup konuşunca Hyunjin Minho'nun bu haline sırıtarak içeri girmişti.
"Hoş buldum."
CHASEATLANTICLAN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cat Sitter, Minsung
FanfictionLeelinos: 2 haftalığına 3 bebeğe bakabilir misiniz? Jisungha: Tabii ki, bebekleri gösterebilir misiniz? Leelinos'dan gelen görüntülü arama... Aramayı kabul ettiniz. "İşte bebekler de burada, ben gelene kadar yani 2 haftalığına bakman lazım" Kamerada...