I-"demode değil vintage"

8.3K 1.4K 580
                                    


Ben, Emir ve Zeliha geldik! (neredeyse iki sene bu konuda hiçbir şey söylemedikten sonra benim ilk bölüme giriş...)

Şimdi kısaca bir önsözle başlayayım izninizle. Emir'in bir hastane bahçesinde Zeliha'ya baktığını fark etmemle başladığım bu serüven başta arkadaşıma 'olmaz o iş' cümlelerimle temel attı. Seneler geçti, bu iş oldu. Çünkü olacaktan kaçılmaz ve bazen karaktere meydan okumamak gerekir. Bana kalsa yapmazdım onları(Fetih'i sevmiyor diyenler utanıp öyle bir sonraki satıra geçebilir mi?) ama beni de ikna ettiler kendilerine ama şunu bilmelisiniz ki sizden önce ben fark ettim Emir'in bakışlarını... Sadece çenem fazla sıkı.

Uzun bir hikaye olmayacak. Çünkü Zeliha'nın hikayesini değil, Zeliha ve Emir'in hikayesini vereceğim size. Hiç hesap yapmadım ama bence 20-25 bölüm. Belki daha kısa ama söz veremiyorum. Haftada bir ortalama bu bölüm uzunluklarında, elbet zaman zaman uzar ama çok da değil, buralarda buluşalım ve dinleyelim onların hikayesini. Malum Serçeyi Öldürmek'te finale çok az kaldı, bende de yine senelerdir olan kıpırtılar canlanıyor (bakın yine ilk size söyledim) bakarsınız arkadan arkadan başka karakterlere nefes veririm.

Velhasıl kelam her oy ve yorum iyi ki doğdun Dilan demek bu arada. Yaşasın 10 şubatlar ve kova burçları diyorum.

instagram dilanduurmaz

instagram serceyioldurmekofficial


Zihinsel dağınıklıklar bir çanta gibi toplanamazdı.

Öyle ki Zeliha piyanosunun çevresine yaydığı çantasını toplayabildi ama dakikalar önce aralarında geçen diyaloğu toplayamadı. Birini seviyor olmalı, dedi kendi kendine. Platonik olmalı, dedi içinden. Kim acaba? Tanıdığım biri mi? Mümkün değil. Ortak tanıdığımız neredeyse her gün yan yana olmamıza rağmen çok az.

Hasır çantasını koluna astı, bu saatte burada kalan insanlara gülümsedi teker teker ve bulunduğu yerin dışına çıktı.

Dakikalar önce Zeliha'yla girdiği diyaloğun karmaşası içinde bitirmişti sigarasını Emir. Ne hissettiğini tam olarak seçemiyor, içindeki birden fazla dala tutunmuş duygularla arabasına yaslanmış gökyüzüne bakıyordu. Pişman mıydı? Tam olarak değil. Memnun mu peki? Sanmıyordu. Umut ya? Umut? O ne ola ki?

Zeliha'nın çıkışıyla Emir'in gözleri gökyüzünden güneşe indi. Zeliha gözlerini kaçırmadan Emir'e baktı, Emir'se bir kez onu süzdü ve elindeki sigarasını atmak için çöp aradı. Az ötede duran tenekeye sigara izmaritini atarken Zeliha'yla aynı anda kapıya ulaştılar ama Emir daha baskındı, açtı kapıyı.

"Daha neler." dedi Zeliha. "Gerçekten daha neler."

"Buyurun Zeliha Hanım." Emir bunu, kasti olarak, yanakları öfke ve utanç arasında bir sallantıda kızarsın, ne yapacağını bilemesin ve ellerinin o telaşlı hareketini izlemek için yapıyordu. İstediği her şey birer birer oldu ve Zeliha söylenerek bindi arabaya.

"Bir daha olduğum yerin önünden geçsen bile gelip alma beni." Emir kapıyı kapattı ve arabanın etrafından döndü, sürücü koltuğuna geçti. "Çok ciddiyim bu arada. Gerçekten alma."

"Emrederseniz Zeliha Hanım."

"Bayılacağım galiba, Emir abi sana söylüyorum."

Emir dudaklarını birbirine mıhlamak istedi. Sadece yanaklarının içini ısırdı, dışarıdan minicik bir kelimenin onu rahatsız ettiğini belli etmedi. Bu kelime ne zamandır beri onu rahatsız ediyordu? Gözlerini yumup bu anı düşünmek istedi. Araba kullanmasa yapacaktı. Yakın bir tarih değil ama çok, haddinden fazla uzak bir tarih de değil. Gözleri küçüldü, bunu gece yastığa başını koyunca düşünecekti.

Uçurtmayı SevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin