Biz geldiiik!
Bu girişi özlemişim...
Bu yaz biter dediğim kurgunun yeni bölümünü paylaşmak için kırk farklı yoldan uygulamaya girmeye çalıştım az önce... Ne diyeceğimi bilmiyorum ama bu kez diyorum ki bitecek. Wattpadi kapatsalar bile artık bir sitemiz var. Bundan sonra yazacağım her şey dilandurmaz.com'da da yayınlanacak. VPN kullanmak istemeyenler için ben yazdıklarımı daha rahat ulaşılabilir yapmak için elimden geleni yapacağım. Önümüzdeki hafta cuma günü Serçeyi Öldürmek bölümünde cumartesi İzmir kitap fuarında görüşelim olur mu? İkinci kitabımızın kapağı ve tüm gelişmeler için; dilanduurmaz ya da serceyioldurmekofficial hesaplarını takip edebilirsiniz.
Keyifle okuyun!
✨
"Çiçeğini atmadım ben!"
"Bağcık bağlamayı bilmiyor musun sen?"
İki öfkeli ses, bir çiçekten ya da bağlanamamış bir bağcıktan bahsetmiyordu sanki. Adeta seslerinde bir devlet meselesini ciddiyeti vardı. Zaman ağzı bağlanmış bir torbaya girmiş gibi aynı anda konuşmaya devam ettiler.
"Attın!"
"Bilmiyorum!"
Zıt olan her şey birbirinden hızla uzaklaşmazsa birleşirdi. Birleşmekten korktuklarını fark etmediler, birbirlerini iterek uzaklaştılar. "Atmadım çiçeğini." Emir ağzına gelen cümleleri, sitemleri, kırgınlıkları birleştirip dilinin altında tuttu. Bunları Zeliha'ya söylememeliydi. Yanlıştı. Niye sitem etseydi ki? Kendisi için çok sebep vardı ama Zeliha için bu sitemleri dinleyecek, mantıklı yere oturtacak tek bir nokta bile yoktu. Gözlerini kapattı ve kendine üç saniye kadar bir zaman tanıdı.
"Attıysan attın Zeliha, soldular attın. Ömür boyu saklayacak halin yoktu zaten. Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? Attım de geç. Nereye kadar saklayacaktın zaten?"
Dilinin ucu zehirli bir macunu tatmış gibi yandı. "Attıysam attım derdim zaten, sen aptal mısın?" Zeliha küfrün yanından geçmez, argonun da yanından geçmezdi. Emir belki de ilk kez Zeliha'dan duydu bu basit kelimeyi. Çok daha ağırlarını kullanıyor muydu? Fazlasıyla... Ama yine de... Çok garipsedi, yüzü sarsıldı ve dudakları aralık bir halde Zeliha'ya baktı. Sanırsa Zeliha'nın ona aptal demesi biraz zoruna gitti.
"Evet Zeliha, aptalım ben," dedi tüm bozulmuşluğuyla. Zeliha ondan sahiden nefret ediyordu. Emir dehşete düştü. Kurduğu hayaller Zeliha'nın hislerinin değişmesine yönelikti ama istediği bu kadar taban tabana zıt bir his değildi. Nefret? Kalbi sıkışıyordu, karşısındaki genç kız adeta onu boğazlayacaktı. Ve karşısındaki genç kızın şimdiye kadar kimseden nefret ettiğini görmemişti.
"Hayır değilsin özür dilerim, ben öyle söylemek istemedim." Zeliha ağzından çıktığı gibi pişman olmuştu. Adeta rencide etmişti. Arada sırada erkek kardeşi Kürşat'a söylerdi ama onda da zaten alınmadığını bilirdi. İlk defa gerçek anlamda birinin yüzüne doğru hakaret etmişti. Hadsizce...
"Yok yok öyleyim, ben anlayacağımı anladım."
"Hayır hayır, yemin ederim özür dilerim. Sadece beni o kadar öfkelendiriyorsun ki, ne diyeceğimi şaşırıyorum! Gerçekten... Şu halime bak ya!"
"Benden nefret mi ediyorsunuz gerçekten Zeliha?" diye sordu açıkça. Emir dönüp bakıyordu, dönüp bakıyordu yaptıklarına. Tamam belki muhteşem bir dönemden geçmiyorlardı ama aralarındaki bağ, adı Emir'in hoşuna gitmese bile, böylesine çabuk renk değiştirecek bir şey değildi. Öyle miydi?
Zeliha maruz kaldığı sorudan koşarak kaçmak istedi. İçinde bile köşe bucak olduğu bu soru muhatabından aniden geldi. Öylesine üzdü ki onu bu soruyu sesli duymak, omuzları düştü ve başını eğdi hafifçe. Bu demek oluyordu ki, hissettiriyor muydu? Evet... Bu, bu çok kötüydü. Emir ona tek bir gün bile böyle hissettirmemişti. Zeliha ona kötülük yapanlara karşı bile nefreti hissetmiyordu. Emir'e karşı mı hissedecekti? Bu adeta ihanetti. Elinde değildi ama bu Emir'e ihanetti. Tutamıyordu, Emir abisinin onun içinde eksilerek tükenmesine engel olamıyordu. Abi sıfatı adeta tuzla buz olmuştu, sıra adına mı gelmişti? Yetişkinlik kolay nefreti de yanında mı getiriyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurtmayı Sevmek
Novela JuvenilSerçeyi Öldürmek'ten tanıdığımız Zeliha ve Emir'in hikâyesidir.