V- "Düğüm Tutmayan Bağcık"

8.3K 1.2K 177
                                    


Yarın akşam Serçeyi Öldürmek yeni bölümünde görüşmek üzere!
Keyifle okuyun!

Zeliha sindiği köşesinde, bir bayram günü evine gelen yabancıyı izliyordu. Merak büyük gözlerini kaplamış, fark etmese de o minik çehresini ciddileştirmişti. Abisinin yanında gelen bu yabancı çocuğun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Kardeşi Kürşat kadar minik değildi. Ağabeyi Fetih kadar büyük değildi. Adı duyduğuna göre Emir’di.

Annesi Zühre Karadere’nin “Oğlum sen otur.” demesine rağmen bu yabancı kalktı ve kadına yardım etti. Annesi neden oğlum diyordu ki? Kürşat’ı doğurduğu gibi onu doğurmamıştı ki. Bugün bayramdı ve sofra kuruluyordu. Sabah bu yabancı ağabeyiyle beraber bayram namazı kılmaya bile gitmişti.

Annesiyle beraber bardak tepsisini masaya koydular ve Emir ne yapacağını bilemez halde etrafa bakındı. Hiç akranının olmadığı bu evde, Fetih ağabeyi yokken ne yapacağını hiç bilmiyordu. İnsanlar ona iyi davranıyordu kabul ama o yine de hiç bilmiyordu ve Fetih’in kız kardeşinin oturduğu köşede onu izleyen bakışları daha da zorlaştırıyordu işini. O kız da her ne kadar küçük de olsa ev sahibiydi ve meraklı bakışları Emir’i diken üstünde tutuyordu.

Fetih ağabeyi neredeydi yahu?

Zühre Karadere’nin odadan çıkmasıyla Zeliha cesaretlendi ve yabancıya sordu.

“Sen kimsin?”

Emir neredeyse stresten ter dökecekti. Karşısında ondan küçük bir çocuk olduğunu görüyordu ama bir ev sahibiydi o da.

“Abimin arkadaşı mısın?”

Emir’in daha çok hoşuna giden epey az şey olurdu. Fetih Karadere’nin arkadaşı gibi görülmek. Gururla kabardı bedeni ve Zeliha’ya baktı. On üç on dört yaşında bir çocuk değilmiş gibi, abi abi diye dolandığı adam için “Evet.” dedi.

Zeliha’nın kaşları çatıldı. “Ama senin boyun abimden kısa.”

Emir’i bozdu biraz bu ama devam etmek için zorladı kendini. “Senin hiç kendinden kısa arkadaşların yok mu?”

“Yok. Hem senin boyun abimde çok kısa abim seninle arkadaş olmaz ki.”

Zeliha’nın arkadaşları genelde kendinden uzun olurdu. Belki anne sütü almadığından akranlarına göre daha minyon bir çocuktu ama yine de Emir’i çok güzel bozuyordu.

“Niyeymiş o? Arkadaşız biz. Ne olmuş benden uzunsa?” dedi bir cesaretle.

“O zaman biz de mi arkadaşız?”

Fetih nasıl Emir’den daha uzunsa, Emir de Zeliha’dan daha uzundu ve kıstas Zeliha için buydu. “Hayır. Bak ben senden ne kadar büyüğüm. Ben abine, abi diyorum.” dedi Emir. Karşısındaki çocuğun da kendisine abi demesi gerekirdi. Öyle ki Fetih de, eve ilk geldiklerinde Emir abin diye tanıtmıştı kendisini, şimdi bu kaşları çatık kız çocuğu neyi bu kadar irdeliyordu anlamıyordu.

Tam ondan yine boy ve arkadaşlık üstüne bir savunma duyacakken bambaşka bir şey söyledi. “Benim saçlarım senden uzun ama.” dedi Zeliha yeni kıstasını açıklayıp. Sonra Emir’in açılmış bağcığına baktı. “Ve ben bağcık bağlamayı da biliyorum. Sen bilmiyor musun? Ben bağlayabilirim.”

Zeliha’nın zihninde canlanan seneler öncesi, göz yaşlarıyla ıslattığı yastıkta yatıyordu. Emir’le olan ilk konuşmalarıydı ve durmadan sık boğaz ettiğini hatırlıyordu. Hatta Emir’in onun sorularından kaçmak için kırk takla attığını o zaman değil ama şimdi seçebiliyordu. Adeta kendisiyle denk gelmemek için çabalıyordu çünkü Zeliha sorularıyla yakasına yapışıyordu.

Uçurtmayı SevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin