8

34 6 7
                                    

Kapı açıldı. Adım sesleri odanın içinde gezindi. Nefesimi tuttum. Hâlâ Sinan'ın kolunu sıkarken nabzının hızlandığını hissettim. Aptaldı ve onun yüzünden yakalanacaktık.

Uzun, upuzun bir bekleyişin ardından ağır adımlar odadan çıktı ve kapı kapandı. Derin bir nefes alıp kolunu bıraktım. Diğer kapının da açılıp kapandığını duyduğumda tamamen rahatlamıştım. Sinan'dan uzaklaşıp çarşafın altından çıktım. O da benimle beraber çıktı.

Rahatsızlık hissiyle üstümdeki tozları çırptım. Kapıya gidip kolu çevirdi.

"Sikeyim." Açılmadı. "Kilitlemiş."

"Siktir." Onu itip kapıyı zorladım. "Allah kahretsin."

"Tamam, sakin. Geçebilir miyim?" Kibarca sormasına şaşırarak çekildim. Cebinden çıkardığı kartı kapının arasına soktu. Biraz zorladı ama açmayı başaramadı.

"Buranın kilidi farklı, sanki hazine saklıyorlar amına koyayım." Kartı sinirle kapının arasından çekti. Sinirliyken çok küfür ediyordu.

"Şimdi ne olacak?" Dedim biraz korkarak. Cama yöneldi. "Yok artık, hayır."

Eski pencereyi zorlayarak açtı. Aşağı baktı.

"Sinan, ikinci kattayız. Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Etrafa baktı. Bakışları, pencereye uzanan ağaçta durdu. Atlayıp atlayamayacağını hesaplıyordu. Aşağı baktığında elektrik çarpmış gibi pencereden uzaklaştı.

Kontrolsüzce geri gitti ve sırtı dolaba çarptığında yere çöktü. Gözlerini sıkıca kapatmıştı. Ellerini saçlarına geçirdi.

"İyi misin?" Dedim endişeyle ona yaklaşırken. "Ne oluyor?"

Hızlı nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. "Yapamam, çok yüksek."

Yüzüm yumuşadı. "Korkuyor musun?"

Başını geri yaslayıp ellerini saçlarından çekti ve bana baktı. "Bunu kimseye söyleme."

"Söylemem. Beni kendinle karıştırma."

Pencereye doğru ilerledim. Ağaç sağlam görünüyordu. Yakındaki dala tırmanmayı başarabilirsem aşağı inebilirdim. Başka çaremiz yokmuş gibi görünüyordu. Yardım isteyemezdim, herhangi biri buraya ulaşana dek görevli ya da müdür gelebilirdi.

"Ben yaparım."

"Emin misin?"

Başımla onayladım. "Anahtarı bulup dönerim, normal yoldan."

Pencere pervazının dışına adım attım ve dengemi korumaya çalışarak doğruldum. Aşağı bakma, dedim kendi kendime, sakın bakma. Bu yükseklikten düşersem en fazla bir yerim kırılırdı, öleceğim kadar yüksek değildi. Bunu düşünmemeye çalışarak ağaca doğru eğildim.

Kalbim ağzımda atıyordu. Her an düşebilirdim. En ufak bir hata bir yerimi kırmama sebep olabilirdi. Dalı olabildiğince güçlü şekilde kavradım ve ağaca tutundum. Gözlerimi kapattım.

Düşmemiştim. Pencereye baktım. Beni izleyen Sinan'a gülümsedim.

"Sakın aşağı bakma." Dedi dudaklarını oynatarak. Başımla onayladım ve ağaca tutunarak aşağı inmeye başladım.

Soğuk soğuk terliyordum. Son adıma geldiğimde stresten titreyerek yere çöktüm. Nefeslenmek için birkaç saniye bekledim. Yukarı baktım. Sinan görünmüyordu. Aşağı bakamayacağı için içeride kalmayı tercih etmişti.

Biraz kendime geldikten sonra okul binasına girdim. Birinci katın merdivenlerini sessizce çıkarken görevliyi gördüm. Eğilerek merdiven korkuluklarının arkasına sindim. Elindeki paspasla beraber tuvalete girdiğinde olabildiğince sessiz şekilde yukarı çıktım.

Gözlerinin MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin