8. Habersiz Gelen Kötülük

24 5 3
                                    

Dışarıda tatlı bir güneşin olduğu, ılık bir gündü. İnsanlara enerji verdiği kesindi. Pazar olmasının da büyük bir etkisi vardı, cıvıl cıvıl fırına gidip ekmek, simit alıyordu herkes. Teoman bu hareketliliğin içinde ezilmiş hissetti kendini. Sadece ekmeğini alıp eve dönmek istiyordu. Böylesine eksik hissederken havanın güzelliği kimim umrundaydı ki?

Kahvaltıyı bahçede yaptıktan sonra Gül gözüne giren güneş ışınlarından rahatsız olmuş ve içeri geçmişti. İpek öylece telefonuyla bir şeyler yapıyor Teoman ise sadece oturuyordu.

"Konser bileti alıyorum bize." dedi sonra İpek aniden. Teoman kaşlarını çattı. Böyle bir şey duymayı beklemiyordu.

"O nereden çıktı şimdi?

"Değişiklik olur."

"İstemiyorum ben." dedi gerilerek.

"Emin misin? Kendime alıyorum o zaman sadece."

"Evet, İpek. Eminim. Ne işim var şimdi konserde monserde."

"Sen bilirsin." Teoman bunun oldukça garip olduğu ile ilgili İpek ile konuşmak istiyordu ama niyeyse çekindi. Bunu dile getirmenin de garip olacağını düşündü çünkü ne zaman onun hakkında bir şeylerin normal olmadığını söylese İpek kızıyordu. Cenazeden sonra ilk karşılaşmalarındaki tepkisi, sürekli Türk kahvesi içip kendine fal bakması, geçen gün yataktan bile çıkmayan kızın şimdi konser bileti bakıyor oluşu -üstelik Teoman hala yas sürecinde olmaları gerektiğini düşünüyordu, çünkü kendisi öyleydi. İşin doğrusu bütün bunlar hiç de normal sayılmazdı. Ama yine de Teoman kızın üstüne gitmedi. Belki de herkesin yas tutma biçimi farklıydı.

"Teo." dedi İpek  tekrar konuşarak.

"Efendim?"

"Ne kadar süre daha buralardasın?"

Teoman derin hir nefes aldı. "Aslında çok kalmamam gerekiyordu. Gitsem iyi olacak. Ama Gül Anneyi bırakmak da istemiyorum. Sen ne zaman döneceksin?"

Omuzlarını silkti genç kız. "Şirket babanın değil miydi senin? Biraz daha izin alsan kim ne diyebilir ki?"

"Ondan değil." dedi Teoman gerilerek.

"Oğlum. Yine peşinde birileri var deme. Ya en son bıraktığımda da böyleydi!" Teoman ensesin kaşıyordu şimdi. "E sen nasıl bu kadar rahat burada kalabiliyorsun?"

"Aslında halletim o işi ben. Ama yine de içimde kötü bir his oluyor bazen."

"Nasıl yani?"

"Boşver." dedi Teoman elini havaya sallayarak. "Uzun hikaye anlatırım sonra."

İpek onu üstelemedi. Endişelenecek bir şey olsa Teoman'ın buraya gelmeyeceğini biliyordu. Gül'e zarar verecek en ufak bir adım bile atmazdı. İpek bunu zor yollardan da olsa çok iyi öğrenmişti.

Hayattır bu; güzel giden yaşamınız bir anda değişebilir. Hiç beklemediğiniz bir anda karanlık çöker ve yıldızlar söner. Siz daha anlamadan yaz ölür ve kış doğar. Haber verilmemesidir asıl yıkıcı olan. Haber verseler belki, insan hazırlık yapar.

Ömer ile Teoman nefes nefese, perişan bir halde karşı karşıya durmuş öylece birbirlerine bakıyorlardı. Ömer'in boynunda derin bir çizik vardı, kanıyordu. Teoman yavaşça ona yaklaştı ve nazikçe hareket ederek yarasına baktı. O an, bulundukları depodan bir inleme sesi duyuldu. Ömer hemen sesin sahibine baktı, yerde yatan adamlardan biriydi. Hızlıca gidip kafasına tekme attı ve tekrar bayılmasını sağladı.

Kendini böyle bir manzaranın içinde hayal edemezdi. Bu filmlerde olurdu, Ömer'in hayatında değil. Ama buradaydı işte. Üstü başı kan revan içinde, göğsünde sıkışık bir telaş. Hayatta kalmış olmak pek inandırıcı değil diye düşündü. İpek ile ne zaman konuşsalar bir korku filminde hep ilk kendisinin öleceğini söylerdi çünkü. Gerçi bu bir korku filmi değildi. Yendikleri kişiler, yerde yatanlar canavar değildi, insanlardı. Ömer kötü insanları yenmişti Teoman ile. Ömer ile Teoman, kahraman mıydı?

Ömer'in ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin