10. Çıplak Gerçekler - Teoman'ın Sırları

18 5 9
                                    

İpek annesinin vefatından sonra epey bir dağılmıştı. Ömer'i atlattığı ve Alex ile tanıştığı dönemlerdi. İnsanların hayatlarınıza aniden girip bir dokunuşu ile bir çok şeyi değiştirmesi büyülü bir şeymiş gibi gelir hep. Çoğu insan bunu bekler hatta. Ama aslında önce o dokunuşa hazır olmanız gerektiğinden pek az kişi haberdardır. Zamanlama her şeydir çünkü. Eğer Alex İpek'in hayatına daha önceden girmiş olsaydı unutulup giden biri bile olabilirdi, kim bilir. Ama tam zamanında gelmişti. İpek'in elinden tutmuş ve kendisiyle birlikte onu Amerika'ya götürmüştü.

"Selamı var sana İpek'in dedi Ömer telefonu kapattıktan sonra Teoman'ın yanına gelerek.

"İyi miymiş?" Ömer evet anlamında kafasını salladı.

"Sesi çok iyi geliyordu."

"Sevindim." dedi Teoman aşırı içten ve rahatlamış bir şekilde. "Umarım daha da iyi olur."

"Umarım. Teo." dedi sonra konuyu değiştirerek. "Biz de bir yerlere mi gitsek?"

"E çalışıyorsun ya?" diye güldü Teoman.

"Öf. Doğru."

"Haftasonu seni kaçırabilirim ama. Aklında bir yer var mı?"

"Fark etmez." dedi oğlan hemen. "Sadece yalnız kalalım istiyorum. Son olan olaylar, İpek. Burada babannem var, şirkette zaten diken üstündeyiz. Bazen seni özlüyorum."

Teoman utançla karışık bir gülüş sergiledi Ömer'e. O da ne zamandır aynı şeyleri düşünüyordu aslında.

"Gülme." dedi Ömer tekrar konuşarak ama o da gülümsüyordu. "Bir yıl oluyor resmen. Bence hak ettik bunu."

Teoman bir şey söylemeden öylece yanındaki oğlana baktı. Hızlıca mutfağa kontrol etti, Gül hala yemek yapıyordu. Sonra da aniden geri döndü ve Ömer'i öptü. "Tamam." dedi. Haklısın. Bu haftasonu kaçalım."

Teoman İpek'in her ne kadar gerçekten gideceğini düşünmese de kız çoktan hazırlanmış vapura binmeyi bekliyordu bile. Dört buçuk günün ardından yine ayaklanmıştı.  Tabi Teoman da yanındaydı. Bu kadar fazla git gellerini gördükten sonra onu yalnız bırakamazdı.

Saçma sapan bir doksanlar gecesinin içinde iki saat İpek'in dans etmesini ve içmesini izledi. Ki o kadar fazla içmemesi için de bir ton dil dökmüştü ama İpek onu dinlemiyordu. En sonunda sarhoş oldu, tanımadıkları bir kızın üstüne kustu ve kız tam olay çıkartacakken Teoman onu alıp mekandan hızla ayrıldı.

"İyi ki o kadar içme dedim İpek!" diye söylendi denize karşı bir banka oturduklarında.

"Çok içmedim ki." Deminki kendinden geçmiş hali gitmişti İpek'in, yine canlı gözüküyordu. "Yaramadı ama herhalde." dedi yüzünü buruşturarak. "Bozuktu bence biralar. Amerika'da hiç böyle değil tadı biliyor musun?"

"Nereden bileyim." dedi genç adam gözlerini devirerek. Bir süre denizi izleyerek sustular. İpek ayaklarını sallandırıyordu oturduğu yerden.

"Teo var ya." dedi sonra aniden. "Üçümüz neden bu kadar iyi anlaşıyorduk biliyor musun?"

"İyi mi anlaşıyorduk?"

"Evet." dedi kız hayretle. "Senin aklın ilk dönemlerimizde kalmış hep." Oğlanın alnına bir fiske vurdu ve devam etti. "Tamam ilk başlarda cidden senden nefret ediyordum. Bunu hep derim. Ama bence sonra aramızda bir bağ oluştu." Ellerini birbirine kenetleyip açıklamaya çalıştı anlattıklarını. "Böyle. Bu da neden?"

"Neden?"

"Babalarımız yüzünden. Üçümüzünde babası bok gibiydi. Bizi birleştiren bu oldu."

Ömer'in ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin