20. Eve Dönmek

11 3 1
                                    

"Hala hayatta çünkü."

Küçük bir çocuktan duyduğu bu cümlenin kendisinde bu kadar büyük bir etki bırakacağını tahmin edemezdi Teoman. Ertesi gün vapurla Çınarcık'a dönerken hem bu, hem de sonrasında söylediği diğer şeyler dolaşıyordu kafasında.

"Ayrıca." demişti o çok bilmiş yüzü ile. "İyi ya da kötü, anı biriktirebildiğine şükret. Benim annem ile bir tane bile anım yok. Ayrıca." Teoman çocuğun parmağını göstererek konuştuğu o anı çok iyi hatırlıyordu. "Benim sevdiğim kızla da hiç anım yok. Bakmıyor çünkü bana."

"Nasıl bakmıyor?"

"Baya. Başkasından hoşlanıyor sanırım. Kesin Mete'dir."

"Mete'yi sikeyim." Ortamdaki gerginlik bir anda uçup gittiğinde Teoman çorbasını bitirdiğini bile fark etmemişti. Onu dükkanına alan adama teşekkür edip oradan ayrılırken ne tuhaf diye düşünüyordu. En çıkmazda olduğunuz anda sizi çarpacak şeyin ne olacağını tahmin edememeniz. Çok çok tuhaf.

Teoman nihayet Çınarcık'a varıp eve geldiğinde üstü başı perişan bir hali vardı. Dükkandayken kasada gördüğü kız ona bazı kıyafetler getirmişti. Üstünde kendi yaşından en az on beş yaş büyük, amcaların giydiği tarzdaki kıyafetleriyle kapıyı çaldığında zaten açık olduğunu fark etti. İçeri girdiğinde İpek tek başına yerde oturmuş, eski fotoğraflara bakıyordu. Teoman'ı görür görmez kaşlarını çattı. Yüzü gerildi, hemen sonra ise üstündeki kıyafetlerin absürtlüğünü fark etmiş olacak ki panikle ayağa kalktı.

"Ne oldu?"

Teoman kafasını iki yana salladı. "Bir şey olmadı." dedi. "İpek. Konuşabilir miyiz?"

İpek iç geçirerek genç adama bakıyordu şimdi. "Canım istemiyor."

"Çok ihtiyacım var ama."

"Benim de vardı!" dedi kız hayretle. "Görmedin bile!"

"Görmedim değil. Görmek istemedim sadece."

"İyi şimdi de ben istemiyorum." Ama bunu söylerken bile İpek'in dudakları titriyordu. En fazla bir kaç saniye duruşunu bozmadan durabildi. Sonra omuzlarını düştü ve tutmuş olduğu nefesi geri verdi. Bir yandan da gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. "Şu üstündekileri nereden buldun? Oradan başla bari."

Teoman buruk bir şekilde gülümsedikten sonra dayanamayıp İpek'e sarılırken buldu kendini. Birbirlerinin yüzünü görmüyorlardı ama İpek onun da ağladığını hemen anladı. "Beni bırakma İpek." Teoman artık hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında kız ona daha da sıkı sarıldı, bir yandan da başını okşuyordu. Teoman'ı üzgünken veya ağlarken bir çok kez görmüştü. Ama bu başkaydı, resmen bütün birikmişlerini dışarı vuruyordu genç adam.

"Teo, ben buradayım." dedi kendini ondan ayırıp yüzüne bakarken. "Öyle bir niyetim yoktu zaten." Eliyle gözyaşlarını sildi Teoman'ın. Günlerdir içinde biriktirdiği bütün siniri yok olmuştu sanki.

Neden sonra koltuğun önüne yaslanıp oturduklarında Teoman anca sakinleşebildi. Bu süreçte İpek onunla hiç konuşmadan sadece yanında durdu, Teoman başını kızın kucağına koyduğunda ise saçlarıyla oynamaya başladı. "Daha iyi misin?" diye sordu nazikçe. Teoman kafasını salladı.

"İpek."

"Efendim?"

"Ne oldu diye sormasan olur mu?"

"Olur Teo, olur. Ama beni dışlayıp durma bir daha."

"Özür dilerim." dedi genç adam burnunu çekerken. "Ne yapacağımı bilemedim işte. Kaybolmuş gibiydim."

"Teoman içinde tutma. Benim kaldıramayacağımı düşünüyorsundur belki, tahmin edebiliyorum aklından geçenleri az çok. Ama aynı şeyleri yaşıyoruz. Aynı süreçlerden geçiyoruz. Ben de senin kadar kaybolmuş hissediyorum bu hiç aklına gelmedi mi?"

"Geldi." Kalktı ve İpek gibi o da koltuğun önünde oturur bir vaziyette yerini aldı. "Ama ne bileyim. Kendi acımdan önümü göremedim işte."

Teoman ona uzun uzuna yaşadığı buhrandan bahsetmedi. Buna gerek de yoktu zaten. İpek resmen onun içini okuyabiliyordu, kendisi de içten içe suçlu hissetmeden edemiyordu çünkü. Sadece bunu içinde yaşıyor olması dokunuyordu ona. Aynı şeyleri yaşadığından ne kadar zor olduğunu biliyordu.

Aynı olduklarını kabullendi kabulleneli hiç sahip olmadığı ağabeyi yerine koymuştu Teoman'ı genç kız. Ve abi kardeşler anlaşamasalar da, kavga da etseler günün sonunda aynı eve geri dönerlerdi. Teoman kendisini bir çok kez kabul etmişti, şimdi ise sıra ondaydı.

Bir süre daha dizine uzanıp öylece yattı Teoman. Sonra biraz yerde duran resimlere baktılar. "Gül Anne'nin bu patiklerini hatırlıyor musun?" diye sordu İpek heyecanla, yaşlı kadının eski bir fotoğrafını gösterirken.

"Ayy. Evet. Hiç çıkarmıyordu bi ara ayağından. Yaz kış demeden. Ne zaman gelsem bu patik vardı."

"O öyleydi ya. Bir şeye bağlanınca bırakmazdı. Sökülünce anca ayağından çıkartabildik."

"Of, şu keki çok güzel yapıyordu." dedi Teoman sonra, gösterdiği fotoğraf bir doğum günü fotoğrafıydı. Ömer'in 8. yaşından, masanın üstünde duran kekti bahsettiği.

"Ben onun tarifini biliyorum var ya. Yaparım hatta bu akşam. Aaa Teo, telefonumu versene. Alex'i arayacağım gelirken limon alsın."

Teoman yattığı yerden ona telefonunu uzatırken gözü Ömer'i ilk tanıdığı zamanlardaki halinin olduğu bir fotoğrafa ilişti. İpek Alex ile konuşurken eline alıp uzun uzun fotoğrafa baktı.

Bu evin bahçesinde dik bir şekilde gülmeden duruyordu, üstünde beyaz bir tişört vardı. Arkasında kalan sandalyenin üstüne kırmızı ceketi asılmıştı. Gülümsemeden edemedi genç adam. İpek telefonu kapattığında "Çok özlüyorun." dedi içli içli. "İpek, bazen dayanamayacak gibi hissediyorum."

"Ben de." dedi genç kız aynı fotoğrafa bakarken.

"İçim de soğumuyor hiç biliyor musun?" Kalkıp tekrar oturmuştu şimdi.

"Nasıl yani?"

"Ömer'e, Gül'e baktıkça ezilip duruyorum. Zaten az bir zamanları varmış, ben gittim kalan zamanlarımızı da ayrı geçirmek zorunda kaldım." Ama sonra bu dediğine pişman olur gibi oldu. Nede olsa İpek de çok uzun zamandır onların yanında değildi.

"Ne diyeyim." dedi kız. "Böyle mi olması gerekiyordu acaba? Ama bende daha fazlasını isterdim. Keşke bu kadar kopmasaydık."

"Keşke." Teoman kızı daha fazla üzmemek için konuşmamıştı ama oğlanın asıl derdi kendisi yüzünden ayrı kalmış olmalarıydı. Bunu her düşündüğünde konu buraya geliyordu ve içini anlamlandıramadığı bir öfke dolduruyordu. Ama Ömer ile babasının birlikte oldukları çok eski bir fotoğrafa bakmayı sürdürürken, asıl öfkesinin kendisine değil kendi babasına olduğunu fark etti. Bu kadar ezilip durmasını sağlayan o adamdan başkası değildi. Kalan zamanlarını ayrı geçirmesine o sebep olmuştu ve oğlanın içindeki o anlam veremediği öfkenin tek kaynağı aslında oydu.

Garip bir hırs duygusu bütün bedenini ele geçirirken Teoman korkmadan edemedi. Belki de İpek'in dediği gibi onları ardında bırakıp gitmeden önce yapması gereken son bir şey vardı.

Ömer'in ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin