1

46 15 4
                                    


Merhabalar,

Hikâyeye başlama tarihinizi buraya yazabilirsiniz...

"Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir." -1984, George Orwell.

...

1

Winston, her sabah olduğu gibi Başkan G'nin radyodaki cızırtılı sesiyle gözlerini açtı. Yıllardır zihni, bu öfke ve hiddet dolu sesle uyanmaya alışmıştı. Bu ses artık onun bir uzvu gibiydi; onsuz kendini yarım kalmış hissediyordu. Her kelimesini ve her nefes durağını ezbere biliyor olsa da, yeniden ve yeniden bu konuşmayı dinlemek zorundaydı. Winston, sabah ilaçlarını almak için mutfağa doğru seğirttiğinde Başkan G, konuşmasının en tumturaklı yerine gelmişti; "Özgürleşeceğiz." diyordu. "Tutsak olduğumuz bu bedende özgürleşeceğiz, zihinlerimizi kontrol altına alan tüm engellerden arınacağız. Doğduğumuz kadar saf ve temiz olacağız."

Önündeki ilaç kutusundan mavi hapı eline aldı ve vakit kaybetmeden içti. İlaçları ne kadar erken alırsa o kadar iyiydi; bir saat bile geç alırsa sancılara katlanmak zorlaşıyordu. Bu ilaçları tam olarak ne zaman almaya başlamışlardı, hatırlayamıyordu. Başkan G, "Özgür İnsan, Güçlü Devlet" anlayışını hayata geçirdiğinden beri onun emirlerine ve yasalarına uymak zorundaydılar. Winston, ne devlete ne de yasalara bağlı olan o devletçilerden değildi; ama bunun yanında karşı olacak kadar da kendini devrimci görmüyordu. Ona göre asıl özgürlük; kimsenin işine burnunu sokmamaktı.

Salondaki dağınıklığı, büyük bir zahmetle görmezden gelerek kahve fincanına uzandı parmakları. Başkan G'nin vızıldayan sesi biraz olsun azalır gibi olmuştu. Hafif peltekliğiyle konuşurken kocaman siyah bıyıkları hareket ediyormuş gibi bir izlenim veriyordu. Winston, Başkan G'yi sadece birkaç defa televizyonda görmüştü. Onun dışında çocukluğundan beri sesinin tonunu ezbere bildiği bu adamı canlı olarak hiç görmemişti.

Hafif kilolu ve uzun boylu ancak yüzü oldukça gergin bir adamdı Başkan G. Özgürlük Partisi'nin kurucusu ve devletin başkanıydı, onun hakkında bilinenler de zaten bu kadardı. İktidara geldiği ilk günden beri kendini yeniliklere adamıştı ve bu haplarda onun yenilikçi projelerinden biriydi. İnsanların devlet için çalışmasını ve devletin ancak böyle daha kalkınabilir olması gerektiğini düşünüyordu ve bu ilaçlarda –söylenene göre- insanların çalışma hayatında daha dirayetli ve dinç olmasını sağlıyordu. Yasal bir zorunluluk olduğu için bu ilaçları içmek zorundaydılar. Yıllardır içiyorlardı ve gerçekten de bu ilaçlar sayesinde Winston, gün boyu kendini daha aktif hissediyordu ancak ilaçları bir saat bile geciktirdiğinde beyninde ve midesinde ağrılar oluşuyordu.

Winston, kahvenin yanına, akşamdan kalma tostunu çıkardı. Küçük dairesinde, bir oda mesafesi kadar yürüdü. Yanındaki ve yukarısındaki dairelerde de aynı sessiz adımları duyuyordu, herkes ilaçlarını almak için kalkmış olmalıydı. Kahvaltısını yaptıktan sonra, banyoda yüzünü yıkadı. Henüz 30'larının sonunda olmasına rağmen yüzü daha yaşlı görünüyordu, saçları seyrekleşmeye ve siyah gözleri de gençlik parlaklığını yitirmeye başlamıştı, Winston aynadaki yüzüne ilk defa uzun uzun baktı.

Ailesinden ayrılalı neredeyse 30 yıl olmuştu ve gençliğinden beri yalnız yaşıyordu, evde kendi nefes sesinden ve Başkan G'nin vızıltısından başka bir ses duyulmuyordu. Aceleyle üstünü giyindi, İnsan Kaynakları Departmanı'nda çalışıyordu ve bugün neredeyse tam mesai yapacaktı.

Üzerine paltosunu giydi, atkısını iyice boynuna doladı. Dışarıda kar yağıyordu ve Winston kıştan nefret ederdi. Lobiye çıktığında, onun gibi bir sürü insanında dairesinden çıkıp asansöre yöneldiğini gördü. 10 kişiyle birlikte asansöre bindi ve 20. kattan "1" düğmesine basıldı, asansör yavaşça inerken radyoda ezbere bildikleri Özgürlük Partisi'nin slogan müziği çalıyordu: "Özgürlük; erkeğe, kadına, çocuğa, özgürlük..."

KUŞ GÖZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin