𝟏𝟐

285 25 4
                                    

''Beni ne yüzle arıyorsun ve numaramı nasıl buldun?'' sesim olabildiğince yüksek çıkmıştı. Ona çok kızgındım. Yıllar sonra beni ne haltla arıyordu merak ediyordum. Sonunda bir kızı olduğunu hatırlamıştı sanırım. Derin bir öksürük sesi geldi, bittiğinde ise konuşmaya başladı; ''Kızım seni televizyonda gördüm, demek ki Formula'da çalışıyorsun artık. Çok sevindim güzel kızım.'' cümleleri o kadar itici geliyordu ki onun sesini daha fazla katlanmak istemiyordum. Bana iğrenç geçen çocukluğumu anımsatıyordu.

''Beni o kadın için tercih ettiğinden beri ben senin kızın değilim!'' bağırıyordum. Ömrümün büyük kısmı onsuz geçmişti ve annemin davranışlarından sonra onun yanına gittiğimde ise annemden yediğim darbenin aynısını birde ondan yemiştim. Ailesi tarafından hiçbir yere sığmayan sığıntının tekiydim. ''Kızım lütfen beni dinle, bir kez olsun görüşemez miyiz? Hala Bristol'de ki aynı evimizdeyim. Lütfen yıllar sonra seni bir kez görmek istiyorum, bunu bana, 'Babana' çok görme.'' yalvarıyordu.

''Korkunç bir babasın! Beni bir daha sakın arama!'' diyerek suratına telefonu kapattım. Lanet olsun. Televizyonda görünme ihtimalim tamamiyle aklımdan çıkmıştı. Açıkcası bunu önemsememiştim çünkü ne annem ne babam beni özellikle aramazlardı. Ama yıllar sonra babamın bana neden ulaşmak istediğini anlayamamıştım. Hala aynı evde olduğunu söylemişti. Muhtemelen o kadın onu terk etmiş ve yalnız kalmıştır diye düşündüm. O an ona karşı hiç sempati duymadım. Ne yaşıyorsa hak ediyordu.

Sanki boğuluyormuşum gibi kalbim öfkeyle çarpıyordu. Telefondan sonra evde daralmaya başladığımı hissettim. Isabella'yı aramak istemedim çünkü bu benim problemimdi bunu kendim aşmalıydım. Göğsümdeki ağırlık ve baskı hissediyordum. Aniden odanın duvarları sanki daralmaya başlamış gibiydi. Bir anlık, çığlık atma isteğiyle boğuşurken, bedenim adeta donup kalmıştı. Ellerim titriyordu. Babam ve annemin beni istemeyişlerinin ve hayatlarında beni hiçbir yere koyamayışlarının acısı, içimde hala kanayan bir yara gibiydi, ne kadar kabuk tutarsa tutsun yine kanamaya başlamıştı.

Kafa karışıklığı ile kendimi zar zor koltuğa attım. Ne zaman geçmişe dönsem bu ani ataklar baş gösteriyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bedenim daha fazla gerilmişti. Aniden sehpanın üstündeki fotoğrafı fark ettim, babamın çektiği o fotoğraf. Bir zamanlar ne olursa olsun mutlu birisiydim. Annemden karşılık göremesem de babam tarafından sevildiğimi hissediyordum. Yüzümde ufak bir tebessümle çerçeveyi elime alıp baktım ancak bir yanım kırgınlıkla ve öfkeyle doluydu. Biraz sakinleşmeye çalıştım. Belki onu reddetmek yerine onunla yüzleşmeliydim. Belki de bu duygusal kaosa ve krizlerime son verecekti. Onu içimde bir yerlerde arkaya ne kadar atsamda bir noktada sürekli önüme çıkıyordu. Bunu kökten çözmeliydim.

Tekrar düzgün nefes almayı başardığım an kalbim normal ritmine geri dönmeye başladı. Ama evden kendimi atmam gerekiyordu. Dışarı çıkmalıydım. Belki taze hava almak bana iyi gelebilirdi.

Hızla giyinip anahtarlarımı alıp evden çıktım. Soğuk hava yüzüme çarptığında ayaklarımın beni nereye götürdüğünü bilmiyordum ama karanlıkta yürümeye devam ettim. Sokak lambalarının altında yürürken kafamdaki düşüncelerle boğuşmaya devam ediyordum.

Sonunda bir park buldum ve banklardan birine oturdum. Yüzümü ellerimin arasına alıp ağlamaya başladım. Çevrede kimsenin olmadığını bilmek daha rahat ağlamama sebep oldu. Hıçkırıklarım arasında başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yıldızlar gökyüzünde parlıyordu ve hafif bir rüzgar esiyordu. Hıçkırıklarım ve ağlamam dindiğinde biraz daha sakinleşmiş gibiydim. Derin bir iç çektim.

𝐋𝐚𝐧𝐝𝐨

Son günlerde çok dalgındım. Alessia ile aramızda yaşananlar, benimle arkadaş kalmak istemesi ve akabinde çokta kötü olmasa da yarışlarda düşüşe geçmem.. Evde çok daraldığımı hissettim. Bugün tek kalmaya ihtiyacım vardı. Canım sıkkın olduğu için de hiç kimseyi aramak istemedim. Belki biraz kafa dağıtmak ve bir şeyler içmek bana iyi gelebilirdi diye düşünerek dışarıya çıkma kararı aldım.

𝐎𝐛𝐬𝐞𝐬𝐬𝐢𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin