4. Bölüm

24 8 3
                                    

''Kadın her gün ölüp diriliyordu, adam ise içindeki özlemle sonsuzluğun tadını çıkartıyordu.''

Mualla'daki ilk günüme gözlerimi açtım. Yataktan kalkmaya hiç niyetim yoktu ama bir saat sonra denizatlarına binmeyi öğrenecektim. Zorda olsa rahat yatağa yapışan sırtımı kaldırdım ve odanın içinde bulunan banyoya girdim. Aynada görünen yansımadaki yeni uyanmış görüntümü yok etmek için yüzüme soğuk su çarptım. Biraz olsun kendime gelmiştim. Aynanın önünde duran tarağı aldım, saçlarımı taramaya başladım. Sarı saçlarım tarağın dişlerinin arasından kayıp gidiyordu. Saçlarımı tamamen taradıktan sonra makyajımı yapmaya başladım. Fondöteni elime sıktıktan sonra makyaj süngeriyle yüzüme uyguladım. Pembe allığı altın sapı olan allık fırçasıyla yanaklarıma sürdüm. Far fırçasını alıp mor fara batırdım. Fırçadaki farı iki gözüme de sürdüm. Aynaya yaklaşıp maskarayı sürerken refleks olarak dudaklarım araladı. Sonra ruju dudaklarıma sürdüm. Ruju dudaklarıma yedirirken banyodan çıktım. Yatağımın üzerinde koyulmuş mor süslü elbiseyi incelerken arkadan bir ses geldi.

''Günaydın efendim, ben sizin yeni hizmetkarınız Nora.'' kadın oldukça genç ve güzeldi. Kırmızı saçları olduğu gibi kırmızı gözleri vardı. Kırmızı saçlarının arasında beyaz teni yangının ortasında kalmış masum bir hayvanı anımsatıyordu. Üzerindeki yeşil elbisesi gözlerinin kırmızı rengini ortaya çıkartıyordu. ''Size de günaydın.'' dedim. Kadın gülümseyerek ''Üstünüzü değiştirelim sonra saçınızı yapayım.'' üzerimdeki geceliği çıkarttım. Nora yatağın üzerinde mor elbisenin aynında duran korseyi aldı ve üzerimden geçirdi. İpleri asılarak ince olan belimi daha da inceltti. Mor elbiseyi korsenin üzerinden geçirdi ve bedenime göre ayarladı. Eliyle makyaj masasını işaret etti. Sandalyeye oturdum. 

''Nasıl bir saç istersiniz efendim?''

''İstediğinizi yapın.''

kafasıyla onayladıktan sonra masanın üzerindeki taraklardan birisini aldı ve saç çizgimden saçımı ikiye ayırdı. Bir kısmını bağladı, ısınması için çoktan çalıştırılan saç maşasıyla saçlarıma bukleler yapmaya başladı. Yaklaşık yarım saat sonra saçlarım tamamen bukle haline gelmişti. Masanın üzerindeki bir tarağı bukleleri doğal gözüken dalgalar haline getirmek için taradı. En sonunda taç standından deniz kabuklu tacı kafama yerleştirdi. Çok güzel duruyordu. Dolaptan beyaz topuklu ayakkabılar çıkarttı. Ayağa kalktım, boy aynasından kendime baktım. Oldukça göz alıcı gözüküyordum.

Nora ''Beğendiniz mi?'' diye sorduğunda aynadan ona baktım.

''Şaka mısın sen? Harika görünüyorum!'' diye yanıtladım. Mutluluğu gözlerinden okunuyordu. 

Kapıyı açarak eğildi. ''Buyurun efendim.'' 

''Bana özel muamele yapmana gerek yok Nora. Ben sıradan bir insanım prenses değil.'' dedim. ''Yakında olacaksınız.'' dedi. ''Olsam bile deme, seninle iyi arkadaş olacağız gibi duruyor.'' dedim. Gülümseyerek bana baktı. Gözleri parlıyordu. Nora'ya gülümseyerek odadan çıkıtım. Mualla sarayının koridorları oldukça gösterişliydi. Duvarlarda eski krallar, kraliçeler ve vârislerin olduğu altın, gösterişli tablolarla süslenmişti. Yerde kırmızı uzun halı vardı. Kırmızı halıda ilerlerken ayaklarımın altında sıkışan halının rahatsız edici olmayan sesi kulaklarıma ulaşıyordu. Yemek salonuna yaklaştıkça artan yemek kokusu karnımı guruldatıyordu. Mavi bakışlarım elinde yemek tepsisiyle kapıyı açmaya çalışan kraliyet ailesinin en üst mertebede olan yardımcısı Claus'u yakaladı. Koyu kumsal saçları, kahverengi gözleri ve kaslı vücudunu saran yeşil üniformasıyla oldukça yakışıklı gözüküyordu. 

''Günaydın Claus.'' kafasını kaldırıp bana baktı ''Bonjour madam.''  fransızca cevap verirken eğilip selam verdi. Yemek salonunun kapısını açtım Ben salona girdikten sonra Claus'da arkamdan geldi. Yemek masasında oturan Mualla kraliyet ailesi asil bir şekilde selam verdi. Bende süslü elbisemin eteklerinden tutarak selam verdim. Claus elindekileri masaya bıraktıktan sonra yanıma gelip sol eliyle müstakbel eşim Arkira'nın yanını işaret ederken fransız aksanıyla ''Prens Akira'nın yanı sizin için özel ayırtıldı madam.'' dedi. Kafamla onayladıktan sonra Akira'nın yanındaki sandalyeye oturdum. Akira kulağıma eğildi ve sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla ''Harika görünüyorsun okyanusun kalbi.'' dudaklarım istem dışı yukarı doğru kıvrıldı. Yanaklarımın ısınmasından yüzümün pembeleşmeye başladığını fark etmiştim. Yüzümü saçlarımla kapatmaya çalışırken Fiona ''Lavi! Yüzünü kapatmaya çalışma hepimiz gördük.'' dedi. Ablaları Liva'nın sinirle dişlerini sıktığını görmüştüm. Bu hareketini saklama gayretine bile irmemişti. 

✩࿐࿔

Kahvaltımızı bitirmiş, denizatlarına binmek için kendi kendine giden at arabasında oturuyorduk. Fiona sevgilisinin sonunda bırakmıştı aslında zorla bıraktırılmıştır. Prensler ve prensesler aynı arabada değildi. Kral ve kraliçe özel arabalarınaydılar. Liva Fiona'nın yanından bana ölümcül bakışlar atıyordu. 

"Daphe'de bizimle gelecekmiş! Ayy o zaman ikizlerimde gelir."

Fiona'nın dudaklarından sevinçle ellerini çırparken bu kelimeler dökülmüştü. Liva oldukça soğuk bir tavırla "Başım şişecek yani." dedi. Fiona gözlerini devirdi ve cevap verdi. "İkizlerime laf edemezsin! Onları ben doğurdum!" "Belli." dedi Liva ve ekledi. "O yüzden gerizekalılar." Fiona kafasını ani bir hareketle ablasına döndü, hırlamaya benzer bir ses çıkardı. 
"Al işte kuduz." Fiona ablasının bu dediğine oldukça kızmış görünüyordu, parmaklarını kastı ve sivri tırnaklar çıkardı.  Elini ablasına gösterdi Liva da gözlerini parlatarak dişlerini çıkardı. Fiona korkarak köşesine çekildi. Ve tırnaklarını eski haline getirdi. Liva'da eski sakin maskesini tekrardan takındı.

Fiona gözlerini dışarı çevirdi ve heyecanla; "Geldik!" dedi. Kafamı kaldırıp dışarıdaki tabelaya baktım. Gözüken tabelada okyanus alfabesiyle; "Mualla deniz altı çiftliği" yazıyordu. Araba yavaşlayarak durdu, tam elimi kapıya atacakken kapı kendi kendine açıldı.

Fiona'nın sevgilisi Davin'in koşar adımlarla bizim bulunduğumuz arabaya ilerlediğini gördüm.
Fiona açık kapıdan çıktı, merdivenlerin basamaklarını sevgilisinin elinden tutarak indi. 
Liva arabadan inen  ikinci kişiydi, hızlıca arabadan inip kocasının yanına gitti.
Son olarak arabadan ben indim topuklu ayakkabılarla yürümek zordu ama hallediyordum. 

Arabadan inmiş etrafıma bakarken sol tarafımda bir ses duydum; "Biraz yürüyelim mi okyanusun kalbi?" Kafamı o tarafa çevirince Akira'nın su yeşili gözleri midemde bir hareketlendirme yarattı. girmem için açtığı koluna kolumu geçirdim.

Diğerlerinin yanından uzun yosunların sardığı okyanus ormanına doğru ilerlerken bir kelime bile etmedi. Ormanda bir yere oturduğumuzda sessizliği ben bozdum; "Neden buradayım?" Bu soruyu hiç beklemiyormuş gibi afalladı. Bir dakika kadar sustu en sonunda. "Seni istedim." 
"Neden?" dedim ve iç çekti; "Okyanusa anlattığın her şeyi ezberledim, Her biri aklımda." Gözlerime baktı. "Babanın sana yaptıklarından tut eski sevgilin Ares'e kadar. Darrel'ide biliyorum ne kadar kırgın olduğunu ama gelirse affedeceğini ve affettiğini..."  Ellerimi tuttu mavi bakışlarımı yeşilliğine sabitledi.  Elleri ellerimde, gözleri gözlerimde. 

''Yardıma ihtiyacı olan bir kız gördüm ve onu kurtarmak istedim.'' dedi. ''Tılsım senin olmamı kabul etti.'' bakışlarını önce dudaklarıma ve sonra tekrardan gözlerime çevirdi. ''Ve sende kabul edersen senin de benim olmamı istiyorum.'' dona kalmıştım, dedikleri kafamın içinde tekrarlanıyordu. Dudaklarımdan kelimeler çıkmıyordu. ''Hemen karar vermek zorunda değilsin. Ben seni on dört yıl bekledim, biraz daha bekleyebilirim.'' dedi. Ayağa kalktı elini bana uzattı. ''Liva'nın hakkında dedikodu çıkartmasını istemem okyanusun kalbi.'' elinden tutarak ayağa kalktım. 

✩࿐࿔

Diğerlerinin yanına gittiğimizde Fiona, Daphe, kızıl saçlı bir kız ve birbirine çok benzeyen iki çocuk geldi. Fiona kolumdan hızla çekip Akira'nın yanından ayrılmama neden oldu. Vücudunda hiç pigment yokmuş gibi bembeyaz olan çocuk ''Sonunda tanışabildik, ben Edward. buda ikizim Edwin.'' dedi ve elini sıkmam için uzattı. Elini sıktım ve ''bende Lav-'' sözümü kesen beyaza kaçan sarı saçlarıyla gülümseyen Edwin'di ''Lavinia, Akira senden hep bahsetti.'' Daphe ''Seni tekrardan görmek güzel Lavi.'' dedi. Kızıl saçlı kız Daphe'nin kolunun altına girdi. Daphe gülümseyerek kızın kızıl saçlarına uzun bir öpücük bıraktı. ''Bu güzeller güzeli kızda Carrie.'' Daphe kızlardan mı hoşlanıyordu? Carrie elini sıkmam için uzattı. ''Tanıştığımıza memnun oldum. Akira'nın anlattığı kadar güzelmişsin.''

Selamlar, bir kaç haftadır bölüm bölüm atmıyordum üzgünüm. Bölümü yazmıştım ama Wattpad'e geçirmeye çok üşenmiştim. Okuduğunuz için teşekkürler. Diğer bölümlerde görüşürüz.



Okyanusun KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin