5. Bölüm

14 5 1
                                    

''Sahilin kumları arasında bir adam bedeni buldular, cansız yüzünde bir gülümseme vardı. Sanki cennette sonsuzluğun tadını çıkartıyormuş gibi...''

Kalbimdeki acıları saran okyanusun derinliklerinde olmak, göğüsümden yayılan huzur dalgasıyla bedenimi gevşetiyordu. Bu gevşeme sırtımı yumuşak kuma değdirmeme neden olmuştu. Okyanusun ılık tuzlu suyu cildimi nemlendiriyor, sarı saçlarımı dalgalandırıyordu.

Deniz kabuğu biçimindeki kolyem mavi parıltılar saçıyordu.
"Lavina..." uzaktan gelen fısıltıya benzer ses, gecenin sessizliğiyle bahçede yankılanmıştı. Sırtımı yumuşak kumdan kaldırıp oturur pozisyona geçtim.
"Pardon? Biri mi var?" sorum bahçede yankılandı ama cevap yoktu. Gözlerimi büyük karanlık bahçede gezdiriyordum.
"Senin için gelecekler. Onu senden alacaklar." ses bu sefer daha yakından gelmişti.
"En yakınına bile güvenme." şimdi de tam arkamdan gelmişti.
Omuzlarıma aniden dokunan iki el yüzünden yerimden sıçradım.
"Sakin ol Lavi!" ikizleri görünce rahatladım ve oh çektim.
"Beni korkutunuz!"
"Özür dileriz yalnızdın yanına gelmek istedik." dediler aynı anda.
''Özür dilemeyin gelin diğerlerinin yanına gidelim.'' ellerimle yerden destek alarak ayağa kalktım. İkizler beni kollarımdan tutup omuzla yükselttiler. Hem uzun adımlarla ilerliyor, hem de okyanus dilinden bir tekerleme söylüyorlardı;

''Elimizde mızraklar, koruruz biz yüreği
teslim etmeden prensese yüreği,
bırakmayız elimizdekileri.''

İkizler tekerlemeyi söylerken okyanusun kalbi hiç parlamadığı kadar parladı.
''Hey Lavi! Kolyene sahip çık, yoksa düşmanlar bizi inlerine girmeden fark edecekler.'' Edwin bunu dedikten sonra Edward yüksek sesli bir kahkaha attı. Kendimi oyunun bir parçası haline getirdim ve telaşlanmış gibi yaparak okyanusun kalbini sakladım.
''Haklısınız kaptan gemimizin yerini tespit etmelerine izin vermemeliyiz.'' oyuna katıldığımı görünce Edwin'nin yüzünde tatlı bir gülümse oluştu. Ayaklarını yere vura vura yürürken başka bir tekerleme söylemeye başladılar.
''Sakla sakla, hazineyi sakla,
dokunamasın Alena,
Unutma o çok yakında.''

Okyanusun kalbi sakladığım yerden bile göz kamaştıran bir ışık yayıyordu. Işık gözlerimi açamayacağım hale geldiğinde bedenimin boşlukta süzüldüğünü hissetim. Kulaklarım bahçede duyduğum sesi işitti; ''Lavinia'' bu sefer sanki boşlukta yankılanıyormuş gibiydi. Göz kapaklarımı zorlayarak araladım ve bomboş beyaz bir yerde havada asılı süzüldüğümü görünce istemsiz bir çığlık attım. Ses yaklaşmaya başladı. Aynı bahçede olduğu gibi ama bu sefer sesle birlikte uzaktan bir silüet yaklaşmaya başlamıştı.

''Lavinia...''
''Kimsiniz? Adımı nerden biliyorsunuz?''
''Sence ölüm çiçeği?''

Ölüm çiçeği mi? Ya birisi bana büyük bir şaka yapıyordu yada rüya falan görüyor olmalıydım. Çünkü ölüm çiçeği kendime taktığım bir lakap. Çocukken ismimin anlamını ve bana neden bu ismin koyulduğunun hikayesini dinledikten sonra uzun bir süre boyunca kendime bu şekilde hitap etmiştim.

''Bunu nerden biliyorsun!?'' sesimdeki korkuyu gizlemeye çalışırken detone olmuştum. Boşlukta benim kahkahama benzer bir kahkaha yankılandı. Silüet karşımda durdu ve elimi tuttu.

''Ben senin geçmişin, geleceğin, şimdinim.''

Hiç bir şey anlamadığımı fark etmişti.

''Ölüm çiçeği ben senim. Mualla'da sana, bana, bize zarar gelmemesi için buradayım.''

Silüet kaybolmuş ipek kumaştan yapılmış yerlere değen elbise giymiş bir kadın gelmişti. Ona bakarken aynaya bakıyormuşum gibiydi. Sadece gözlerinde benimkiler gibi korku yoktu, babasının çektirdiklerinin izi de yoktu. Gözlerinde yaralarını kendi sarmış güçlü bir kadın vardı.

Okyanusun KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin