Ellerim titrerken, arkamda duran kapıya sırtımı yaslamış ve yere çökmüştüm. Ortalık iyice karışmış bir hale girerken, her ne kadar ayırmaya çalışsam da bir şey olmamıştı.
Ellerimle yüzümü kapadım ve kafamı dizlerime yasladım. Gelmemeliydim. Ya da belki de karıştığımı hiç fark etmemeliydiler.
Ben kavga sevmezdim ve şuan büyük bir kavganın içerisindeydim.
Dudaklarım büzülürken, gözlerim dolmaya başlamıştı. En son böyle bir kavga olduğunda yaklaşık on yaşında falandım. Annem ve babam boşanma kararı aldıkları için kavga etmişlerdi ve hemen ertesi gün babam araba kazasında vefat etmişti.
Bir damla yaş yanağımdan süzülürken, sesler sürekli artıyor gibi geliyordu. Sussalar olmaz mıydı?
Annem bizi terk ettiğinde, yalnızca on beş yaşındaydım. İki yıl önceydi ve ben dünmüş gibi hatırlıyordum. Bir ay boyunca abilerim ortalıktan kaybolmuştu ve ben, annemin terk ettiği o soğuk evde yalnız başıma kalmıştım.
Ufak bir hıçkırık çıktı dudaklarım arasından. Olduğum yere daha da sinerken, ayağa kalkıp da gitmek istiyordum.
"Kumru'm, güzelim bana bak." Kartal abimin sesiydi. Ellerimi yüzümden çekmeye çalışıyordu. Bir hıçkırık daha kaçtı dudaklarım arasından. "Abicim, bir şey yok. Bak, geçti."
Bedenimin titrediğini hissederken, abimin sıcak kollarını da hissetmiştim bir anda. Sırtımı kolunun altına almış, yüzüme bakmaya çalışıyordu.
"Abi," Titrek sesimle birlikte yüzümde olan ellerim de gevşedi. Abim bunu fırsat bilerek yüzümde olan ellerimi çekti.
"Söyle abim, söyle güzelim." Yüzümde gezindi elleri. Yanaklarımda olan ve hala akan yaşları silmeye başladı. Kaya'nın sertçe tutup acıttığı bileğimi uzattım abime.
"Bileğim acıyor." Dudaklarım bunun farkındalığı ile büzüldü. Gözlerim arkada hala devam eden seslere bakmak istedi ama abim beni tekrar kendine çevirdi.
"Bakayım, bileğine." Diyerek oldukça yumuşak hareketlerle bileğimi sardı parmakları. Benim de gözlerim bileğime döndüğünde, kızarmış olduğunu gördüm. Abime yeniden döndüğümde, gözlerini kapatmıştı sıkıca.
"Abi," Abim titreyen sesimi duyunca gözlerini açmış, bana bakmıştı. "Kutay abim gelsin, gidelim." Bu kez gözlerimi arkasına çevirmiştim. Abim sinirle Kaya'nın üzerine yürümeye çalışıyor, Kaan ve Demir ise abimi tutuyordu. Sesler yalnızca uğultu gibi geliyordu kulaklarıma.
"Eğer bir daha!" Diye bağırıyordu abim. "Bir daha ona dokunmaya kalkarsan, tek tek kırarım parmaklarını!" Ellerim kulaklarıma gitti. Abim beni ensemden tutarak göğsüne yasladı başımı.
"Kutay!" Başımın üzerinden gelen oldukça sert ses ile yerime daha da sinerken, karmaşanın da durduğunu hissediyordum. "Buraya gel." Gözlerimi sıkıca kapadım ve yüzümü abimin göğsüne gömdüm. Koşar gibi gelen adım seslerinden sonra, Kutay abimin elini hissettim kolumda.
"Balım," Oldukça mahçup çıkan sesinden sonra bir kaç saniye sustu. "Özür dilerim, çok özür dilerim."
"Kutay, şimdi değil." Kartal abimin sesi ile, Kutay abim kolumda olan parmağını çekti yavaşça. Onun ayağa kalktığını hissederken, Kartal abim de beni kucağına çekmiş, benimle birlikte ayağa kalkmıştı.
Kapalı gözlerimi biraz daha sıktım ve bu anın çabucak bitmesini bekledim.
.
"Abim," Kutay abimin önümden gelen sesini duyduğumda, ona arkamı dönerek daha sıkı kapadım gözlerimi. Bir süre yüz yüze gelmesek daha iyiydi. Bana geçmişin en kötü anılarından birini hatırlatmıştı.
Belimden tutarak beni kendine çevirdiğinde, kapalı gözlerimi aralamıştım yavaşça. "Balım, yapma böyle." Belimde olan bir elini sırtıma çıkardı ve beni kendine çekerek göğsüne yasladı. "Senin bileğini öyle görünce düşünemedim bir an, kaybettim kendimi. Çok özür dilerim, balım. Affet beni."
Başımı göğsüne yasladım sakince. Atan kalbini dinledim. Kolları, beni daha da sıkı sararken bakışlarım kapının önüne kaydı. Kartal abim omzunu kapı pervazına yaslamış, dudaklarında olan ufak bir tebessümle bakıyordu bana.
Ayrı kalalı bir gün bile olmamıştı ama biz buna rağmen ayrı ayrı yerlere dağılmıştık bile. Kartal abim telefonlarımı açmamış ve tahmin ettiğim üzere herhangi bir sahile gitmişti. Kutay abim uyumuş olmalıydı. Yalnız kaldığı her an yaptığı gibi uyumuş olmalıydı.
Bense bayılmıştım. Gerek söylenen sözlerden dolayı, gerekse üzerimde olan yoğun stresten dolayı bayılmıştım. Hastanedeyken hepsini baş ucumda bulmuştum. Kaan defalarca kez şuan Kutay abimin yaptığı gibi özür dilemişti.
Bunların hepsini boş vererek Kartal abimde olan bakışlarımı çektim ve kapadım gözlerimi. Belki de kulağımı yasladığım bu atan kalp için affetmeliydim, abimi. Atmayanları da dinlemiştim çünkü.
"Affettin mi, beni?" Çenesini başımın üzerine yaslamış abimden gelen soruya başımı sallarken buldum kendimi. Gözlerim hala kapalı, bulunduğum göğsüne yaslı duruyordum. Hala yatakta olan bedenimi, Kutay abim tek bir hamle ile kucağına çekerek çıkarttı.
"Ben bir şeyler hazırlayacağım, sizde izleyecek bir film açın." Kartal abimin sesiyle gözlerimi açtım. Bana göz kırptı ve sonrasında kapı pervazından çekilerek mutfağa gitti. Kutay abim beni bırakmadan salona getirdi ve beni koltuğa bırakarak bir diğer koltuğun üzerinde olan kumandayı alarak yanıma geldi.
"Seç bakalım ne izleyeceğiz." Televizyondan animasyon bölümüne girdi ve gözlerini bana çevirdi.
"Bilmem, bu sefer siz seçin." Gözlerimi abimden çekerek televizyona diktim. "İzleyeceğimi sanmıyorum." Abimin parmaklarını çenemde hissettim. Beni kendine çevirdi ve çatılı kaşları altında kalmış gözlerine bakmamı sağladı.
"Balım," İçeriye Kartal abimin girdiğini gördüm yan gözle. "Yapma böyle." Yalnızca omuz silkmek ile yetindim. Kartal abim elinde olan cips kasesini kucağıma koydu ve bir diğer yanıma da kendi oturdu.
"Minyonları aç, Kutay." Kartal abim, en sevdiğim animasyon filmini söyledikten hemen sonra kucağımda duran kaseden cips alarak ağzına attı. Kutay abim filmi açarken, Kartal abim de cebinden çikolata paketi çıkarmış ve bana uzatmıştı. "Seversin."
Dudağımın bir kenarı hafifçe kıvrılırken, gözlerimi abimin yüzüne çevirdim. Gülen yüzümü gördüğünde genişçe gülümsemiş ve yanağımdan öpmüştü.
.
Bileğimde aniden sıcak parmaklar hissedince, huylanmış ve kapalı gözlerim ardından geri çekmeye çalışmıştım. Bir işe yaramadığında ve flaş patladığını fark ettiğimde hafifçe aralamaya çalışmıştım gözlerimi.
"Bir şey yok, Kumru'm. Uyu sen." Kartal abimin omzuna yaslı başımı geriye çekecekken, sesini duymuştum abimin. Saçlarımı okşamaya başladığında ise uykum tekrar gelmiş ve karanlığa gömülmüştüm.
Kartal'dan...
Yeniden uykuya dalmış Kumru'nun başına ufak bir öpücük kondurmuş, kokusunu duyunca dudaklarım kıvrılmıştı. Gözlerimi yeniden elimde olan telefona çevirdim ve çektiğim fotoğrafı avukatıma attım.
Ekranı kapatacağım sırada Serkan Beyden gelen bildirimle yeniden uygulamaya girdim.
Serkan Bey;
Kumru ile bir kaç gün içerisinde görüşmek istiyorum.Serkan Bey;
Velayeti hala bende. Haberin olsun..
Kestik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Batan Kırık Cam Parçaları
ChickLit/Aile Kurgusu/ Bunca yıllık abilerinden ayrılmak istemeyen Kumru, karşısında dimdik duran ve kararından emin adamdan kaçamıyordu. Her ne kadar kabul etmek istemese de babasıydı, o. İstemese de velayetini almıştı. Ne olacaktı? Ne olmalıydı?