Ve bir gün, bir serçe
ağlamış.
Bu onun ilk ve tek
ağlayışı olmuş..
"Kumru, neden yemiyorsun?" Serkan Bey'in sesi ile, tabağıma dalmış olan gözlerimi kırpıştırdım. Bakışlarım ona dönerken, Kartal abiminde bana döndüğünü gördüm.
"Aç değilim." Kısa ve net cevabım, kaşlarının hafifçe çatılmasına ama bir şey söylemeden yemeğine dönmesine neden oldu.
Aradan yaklaşık on dakika geçmiş ve herkes artık yemeğini bitirmişti. Serkan Bey boğazını temizlediğinde ise, o konuşmanın gelmiş ve çatmış olması bedenimin buz tutmasına sebep oldu.
"Öncelikle Kumru'nun velayetinin bende olduğunu biliyorsunuz," dedi ve hemen ardından devam etti. "Ve tabi reşit olmadığını da." Kaşları hafifçe kalkmış, Kartal abime odaklanmıştı.
"Evet," dedi abim omuzlarını daha da dikleştirirken. "Bunları hepimiz biliyoruz."
"Güzel," diye mırıldandı Serkan Bey. "O halde Kumru'nun benim yanımda, evimde olması gerektiğini de biliyorsunuzdur." Kartal abime döndüm. Kalbim deli gibi atıyor, nefesim sıkışıyor gibiydi.
Kartal abim derin bir nefes aldı. Hiçbir şey söylemezken, Serkan Bey devam etti. "Daha önce de dediğim gibi, kızımı evimde görmek istiyorum. Bu benim en büyük hakkım."
Değildi işte. Hakkı falan değildi. Bedenim bir mal değildi, bunda hak talep edemezdi.
"Serkan Bey," Kutay abime döndü bakışlarım. Çenesini sıkıyor ama sakin konuşmaya çalışıyordu. "Kumru'nun sizinle kalmak istememesi bildiğiniz bir şey. Adınızdan başka bir şey bilmediği insanların yanına nasıl bırakalım kardeşimizi? Siz olsanız yapabilir miydiniz?"
İşte Serkan Bey şimdi duraksamıştı. Yapamazdı ki. Yapanları görmüştüm, tanımıştım. Ama Serkan Bey yapamazdı.
Yapamazdı değil mi?
"Her neyse," Kaya'nın sözleri, gözlerimin ellerime inmesine neden oldu. Ben burda yokmuşum gibi konuşmaları canımı sıkıyordu. "Kumru burada olduğu sürece bizi tanıyacak. Belli bir süre sonra zaten reşit olacak ve istediğini yapabilme hakkına sahip olacak."
Sözleri, umut vermiyordu. Aylar vardı reşit olmama. O zamana kadar ne yapacaktım?
"Ayrıca," diyerek tekrar sözü devraldı Serkan Bey. "Hafta sonları sizinle kalmasını, iki tarafında sıkıntı yaşamaması fikrini düşünüyoruz." Bugün günlerden pazardı. Yalnızca bir günümüz vardı.
.
Kapıdan içeriye girdiğim an, yere serilmek istedim ama bunun yerine sadece yürüdüm. Sonunda evimize geri dönmüş, Kartal abim mecburen fikirlerini kabul etmişti. Kutay abim ise hala sinirliydi.
"Bla bla bla! Seçenekmiş! Sanki başka çare bırakıyor!" Burnundan soluyordu. Masada ki adamlara nasıl baktığını görmüştüm. Korkutucuydu.
"Kumru," Bana seslenen Kartal abime döndüm. "Efendim?" Bir süre yüzüme baktı. Gözleri yüzümde gezindi. "Sen bizim kardeşimizsin, tamam mı? Bunu kimse değiştiremez." İki adımda yanıma gelip kollarıyla vücudumu sarmış, sarılmıştı. "Sen benim hep küçük kız kardeşim olarak kalacaksın."
Yüzümü, boynuna sakladım. Dolan gözlerimi kapadım. İçime titrek bir nefes çektim. "Teşekkür ederim, abi." Mırıltımı ben bile zor duyuyordum. "Herşey için... Teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Batan Kırık Cam Parçaları
ChickLit/Aile Kurgusu/ Bunca yıllık abilerinden ayrılmak istemeyen Kumru, karşısında dimdik duran ve kararından emin adamdan kaçamıyordu. Her ne kadar kabul etmek istemese de babasıydı, o. İstemese de velayetini almıştı. Ne olacaktı? Ne olmalıydı?