hayatım altüst olmuştu parsın annesi bir anda hayatımıza girmiş anlamadığım bir şekilde öz oğlunu adam tutturup dövdürüyordu, beynim o an durmuştu sanki pars kollarımda kanlar içinde duruyordu ambulans hala gelmemişti oya ve adamları çoktan gitmişti
"pars ne olur aç gözlerini sevgilim!" duymuyordu dudaklarımı boynuna yerleştirdim nabzı çok yavaş atıyordu ambulans siren seslerini duydum parsın kafasını yavaşça yere bırakıp ambulansa koştum hemen sedyeye parsı koydular bende ambulansa binmeye çalışınca bana "hanımefendi sizi alamayız" dediler ve kapıyı kapattılar
beni ambulansa almadılar, beni sevgilimin yanına almadılar, yere yığıldım ve sadece ambulansın arkasından baka kaldım. kendime geldim ve parsın arabasına koştum anahtarı üstündeydi arabayı kilitleyip kendi arabama koştum arabayı hızla çalıştırıp ambulansın arkasından gittim bir saat sonra hastaneye vardık arabayı park edip ambulansa koştum parsı ambulanstan indirdiler hemen peşinden koştum saat sabah beş olmuştu parsın arkasında hastaneye girdim
"pars buradayım sevgilim dayan" doktorlar ameliyathaneye girdiler sırtımı duvara yaslayarak yere çöktüm dizlerimi kendime çekerek ağlamaya başladım o ara telefonum çaldı arayan abimdi
"eflin güzelim neredesin bu saatte"
"abi! abi pars vuruldu ne olur hastaneye gel büyükşehir hastanesindeyiz"
"sakin ol inciyle geliyoruz bekle" telefon kapandı tam o an ameliyat hanenin kapısı açıldı bir hemşire telaşla dışarı fırladı "hanım efendi! ne oldu bir şeyler söyleyin" kadın duymamazdan gelerek koştu kadının arkasından bakıyordum kalp atışım hızlandı ameliyathanenin önünde bir ileri bir geri yürüyordum
"eflin" tanıdık bir sesle irkildim bu incinin sesiydi arkamı dönerek inciye koştum ve sarıldım abim arkasından koşuyordu inciyi bırakıp ona sarıldım hüngür hüngür ağlamaya başladım
sarılmamızı bölen doktor oldu
"pars kaya yakınları"
"biziz!" hemen doktorun önüne geçtim abim bir eliyle omzumu tutuyor diğer eli cebindeydi
"pars beyin durumu biraz kritik boşluğundan vurulmuş fakat merminin içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir madde vücuda yayılmaya başlamış ,üzgünüm" nefes alamıyordum başım dönüyordu ayakta duramıyordum abime tutundum "abi.. nefes alamıyorum" yere yığıldım ve gözlerim kapandı bir süre sonra gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım koluma serum takmışlardı inci uyandığımı görünce ayağa fırladı "güzelim uyandın şükür" saçlarımı sevdi "inci parsa götür beni lütfen" yatakta doğruldum inci doğrulduğumu görünce omzumu tutu "hayır serumun bitmedi" serumumu çıkartmaya çalıştım ama yapamadım ayağa kalkmaya çalışınca başım felaket bir şekilde döndü "başım çok dönüyor"
inci yavaşça elimden tutarak beni ayağa kaldırdı "dikkat et parsı yoğun bakıma aldılar zaten camdan görebilirsin" inci beni tekerlekli sandalyeye oturttu serumu da eline alarak odadan çıktık "pars iyi dimi inci"
"iyi güzelim bir süre yoğun bakımda kalacak o da durumuna bakmak için"
yoğun bakımın önüne geldiğimizde doktorda yanımıza geldi "eflin hanım biraz daha iyi misiniz"
"teşekkür ederim, pars iyileşirse daha iyi olacağım" diyerek sandalyeden kalktım derin bir nefes alarak yoğun bakımın camına döndüm parsa bir sürü makine bağlamışlardı "Sevgilim.."
gözlerim dolmuştu doktor hala yanımızdaydı ona dönüp "yanına girebilir miyim lütfen beş dakika, öpsem yeter" doktor inciye baktı sonra tekrar bana döndü "tamam ama beş dakika, benimle gelin kıyafet vereyim böyle yoğun bakıma giremezsiniz" doktorla birlikte yoğun bakımın yanındaki odaya girdik doktor dolaptan kıyafet çıkartıp bana verdi "buyurun siz giyinin yoğun bakımın önünde bekliyor olacağım" kıyafetleri hızla üstüme geçirdikten sonra odadan çıktım
yoğun bakıma girdiğimizde tabii ki hemen parsın yanına gittim yatağın yanına çöktüm ve parsın elini tuttum "ben geldim bir tanem aç gözlerini lütfen" ellerini öptüm ardından ayağa kalkıp kokusunu içime çektim o an Bir şey oldu parsın parmağı avcumun içinde gezindi "pars!" ben bağırınca doktor içeri daldı "eflin hanım ne oldu"
"pars parmağını kımıldattı" şaşkınlıkla geri çekildim ve doktor parsa eğildi kalbini dinledi "kalp atışı hızlanmış" diyerek parsa ne olduğunu anlamadığım bir şeyler bağladı "bir şey yok dimi!" doktorun yanına yanaştım ama inciyle abim içeri girip beni odadan çıkarttılar inci beni tutuyordu parsa bir şey olmayacaktı biliyordum fakat korkuyordum inciden kendimi kurtarıp yoğun bakımın camına koştum doktor parsa kalp masajı yapıyordu ve o an beklenmedik bir şey oldu pars uyandı.. en son gördüğüm şey oydu gözlerimi tekrar hasta odasında açtım sanki oyun oynarken ölmüşümde başa sarmış gibiydi fakat bu sefer başımda abim vardı
"Abi" abim okuduğu kitaptan kafasını kaldırarak bana baktı
"güzelim" ayağa kalktı baş ucumda durarak saçlarımı sevdi ve devam etti "parsı normal odaya aldılar hemen kalkmaya çalışma serumun bitince gideceğiz yanına merak etme"
"peki tamam, inci nerede?"
"sana yiyecek bir şeyler almaya gitti gelir şimdi"
tamam anlamında kafamı salladıktan sonra yatakta doğruldum yaklaşık 15 dakika sonra inci elinde tepsiyle geldi
"al bakalım prensesim" diyerek tepsiyi kucağıma koydu yemeğimi yedikten sonra ayağa kalktım abim bir koluma inci bir koluma girdi "abi ne yapıyorsunuz sakatlanmadım ya"
inci gülerek "güzelim ayılıp bayılıp duruyorsun ya mutluluktan ya üzüntüden düşme diye tutuyoruz " inciden sonra abim konuştu "parsı gördükten sonra artık eve gideceğiz senin kedilerin yüzünden günde kaç kere eve gidip geliyorum" kıkırdadım
parsın odası benim odamın iki oda yanındaydı kapısının önüne geldiğimizde derin bir iç çektim inci "açıyorum, açıyorum açtı-" abim inciyi susturdu "inci aç artık şu kapıyı da kız ayakta zor duruyor" içeri girdiğimizde doktorda içerdeydi abimin kolundan çıkıp parsın yanına koştum pars henüz uyanmamıştı ama her an uyanabilirdi oda çok sessizdi sessizliği bozan doktor oldu
"kurşun bizi baya zorladı ama pars beyi kurtarabildik fakat bir sorun var pars bey çok kan kaybetmiş şuan kan yetmezliği var ve bu biraz tehlikeli, kan grubu AB Rh negatif olan birisini bulmamız gerekiyor" dolu gözlerle doktoru dinliyordum "ama.. pars tek çocuk ve kan gurubu AB Rh negatif olan çok az insan var" doktor önce elindeki deftere sonra parsa baktı, ardından "biraz araştıracağım. lütfen sizde hastamızı yormayın " gülümseyerek odadan çıktı inci ortalarda yoktu ne ara odadan çıkmıştı? her neyse bu günler içinde doğayla hiç konuşmadığımızı fark ettim telefonum abimdeydi "abi telefonumu verir misin" abim hiç sormadan yan sandalyede duran incinin çantasını bana uzattı "ben kızın çantasını kurcalamayayım, sen bak" çantayı elinden alıp çantanın gözlerini karıştırmadan tek tek telefonumu aradım orta cepte buldum şarjım çok azdı ama umursamadım doğanın mesaj kutusuna tıkladığımda şoke oldum, sadece
"geçmiş olsun! en yakın zamanda parsı görmeye geleceğim." yazıyordu
"ha" çıktı birden ağzımdan abim bana döndü "bir şey mi dedin güzelim"
"he yok abi bir şeye şaşırdım önemli de değil zaten" abim gülümseyerek önüne döndü
bir saat sonra inci geldi fakat pars hala uyanmamıştı
"abi siz isterseniz gidin isterseniz ben parsla kalırım iyileştim zaten"
inci abime sonra bana baktı "tamam o zaman" dedi ve sandalyenin üstünde duran çantasını aldı
sonra abim konuştu "bir şey olursa ara abicim" diyerek odadan çıktı arkasından da inci. onlar odadan çıkar çıkmaz doğayı aradım aramamı bekliyormuş gibi hemen açtı,
"efendim eflin"
"nasılsın doğa?"
"teşekkürler, iyiyim sen nasılsın?" doğada bir gariplik sezmiştim, fakat belli etmedim.
"sağ ol, hiç arayıp sormamışsın da merak ettim, ben arayayım dedim."
"yoğunum bu ara, senin hakkında Kutay abiden bilgi aldım zaten, pars nasıl umarım iyidir" telefonu sinirden kemireceğim siktir git diye bağırmak istiyordum çocukluk arkadaşın ben değilim pars sanki
"iyi sağ ol, neyse doğa sevgilimle ilgileneceğim" diyerek telefonu doğanın yüzüne kapattım. Ben onun kaç yıllık arkadaşıyım ve parsı benden daha çok düşünüyor peki neden kafamda bu tarz sorularla baş etmeye çalışırken içeri doktor girdi
"eflin hanım"
ayağa kalktım "buyrun bir sıkıntı yok umarım"
"yok hayır, aksine güzel bir haber vermeye geldim" heyecanla doktora bakıyordum "pars beye kan nakli yapıldı" gözlerimin anında dolduğunu hissettim
" kim verdi kanı peki"
"onu söyleyemiyoruz maalesef" bu söz çok tanıdıktı.
"pekii, ne zaman taburcu oluruz?"
"pars bey uyanınca" demesiyle birlikte bir ses işittim
"eflin.." arkamı döndüğümde iki çift açık kahve gözle bakıştım "pars!" koşarak parsa sarıldım kokusunu içime çektim saçlarını öptüm ellerini öptüm. doktor "ben taburcu işlemlerini başlatayım" diyerek odadan çıktı. Pars öyle güzel bakıyordu ki onu çok özlemiştim "geldin sevgilim." dedim ve parsın dudağına ufak bir öpücük kondurdum dudaklarımız ayrıldığında pars "geldim sevgilim, hiç gitmemek üzere geldim." diyerek tekrar dudaklarıyla dudaklarım arasındaki boşluğu kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kozalak
Novela JuvenilÇok yakın olduğu çocukluk arkadaşıyla babasının işi yüzünden ayrılmak zorunda olan Eflin, arkadaşının ona vermiş olduğu kozalaktan hiçbir zaman ayrılmaz. İkisi için sembolik hâle gelen kozalak artık ikisinin de vazgeçilmezi olmuştur. İkisi de büyür...