19. Bölüm; 'Vicdan Ağrısı'

262 29 177
                                    


Ben burada konuşmayacağım, bölüm sonunda görüşürüz bebeklerimm 💕 İyi okumalarr

❄️

Gözlerimi pudra pembesi ojeyle renklendirdiğim uzun tırnaklarımdan çekmeden, "Yalnız bir şey diyeceğim. Benim tırnaklar şaka mı?" diye sordum hayranlıkla. "Ay! Çok güzel gözükmüyorlar mı? Pembe pembe... Seksi, zengin karılar gibi hissediyorum kendimi."

"Senin tırnaklarına sokacağım. Az kaldı."

"Niye?" diye sordum Dora'ya dönmeden. "Ha sen uzunluğunu mu beğenmedin? Yoo bence gayet güzel. Tırnakçı abla tırnaklarımı oval de törpüledi, sağolsun."

Tırnaklarımı gülümseyerek süzdüm. Sabahın köründe Talya ile kavga etmemiş, dedem ile gırtlak gırtlağa gelmemiş, tehdit yoluyla şirketlerin hisselerini ondan almaya çalışmamış ve en önemlisi de hisseleri almak için evlenmem gerektiğini öğrenmemiş gibi, rezidansın karşısında kalan tırnak salonuna gitmiştim ve tırnaklarımı yaptırmıştım.

Çünkü neden yaptırmayayım?

Tırnak bakımı önemliydi.

Pudra pembesi rengindeki ojeyle birleştirdiğim uzun tırnaklarıma hayran hayran bakmaya devam ederken, "Çok güzel oldu ama ben bunlarla nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum." dedim. "Apo sen uzun tırnaklarla nasıl hareket edilebilir, biliyor musun?"

Son bir saattir salonun ortasında ayakta duran ve bana Hürrem'i görmüş Mahidevran bakışını atan Apo ellerini ensesinde birleştirerek "Sana söyleyecek bir sözüm kalmadı, Mayıs." diye tısladı. "Dünya üzerinde seni akıllandıracak tek bir sözcük dahi yok! Ben yoruldum! Anlıyor musun? Ben yoruldum!"

"Kız, iki saattir ayaktasın. Ondan yorulmuşsundur. Gel otur şöyle," Koltuğun boş tarafına avucumla vurdum. "Burayı beğenmediysen kucağımada oturabilirsin. Seni abi yerine koyduğum için poponu ellemem, söz."

"Hâlâ dalga geçiyor! Duyuyor musun, Dora?! Hâlâ benimle dalga geçiyor! Rabbim, sen bana akıl fikir ver!" diye söylenerek mutfağa giren Apo'ya kocaman bir destek cümlesi geldi Dora'dan.

"Bence evlendirelim. Kocası uğraşsın."

Abartıyorlardı. Gerçekten abartıyorlardı.

Tamam, bende ilk başta onlara sabahın köründe yalıda yaşadığım travmaları anlatırken abarta abarta anlatmıştım. Hatta hisseler için evlenmem gerektiğini onlara söylerken, ben belki bakire bir rahibe olarak ölmek istiyorum, ne evlenmesi ya? deyip yalancı hönkürüşlerimden birkaçını sergilemiş bile olabilirdim ama...

Onlar benden daha çok abartıyorlardı. Yani bu işin sonunda ölüm yoktu. Apo ile ben iki aydır uğraştığımız hisseleri nihayet almak üzereydik sadece ufak pürüzler çıkmıştı.

Yirmi yaşımda evlenmemi gerektiren pürüzler...Ki bence o kadar da büyük bir pürüz değildi bu. İlk başta bende kafayı yemiş olsam da tırnaklarım yapılırken sağlıklı düşünerek karar vermiştim. Evlenebilirdim. Neden evlenmeyeyim ki? Milyon dolarlık hisselere karşılık evlenmem gerekiyorsa, biriyle formaliteden evlenirdim.

Hemde büyük bir zevkle yapardım bunu.

Sadece zengin bir iş adamı bulmam lazımdı. En büyük pürüzümüz buydu.

"Niye kızıyorsunuz? Ben anlamadım ki!" diye seslendim arkalarından. "İki aydır almak için uğraştığımız hisseleri tehdit zoruyla, hiç zorlanmadan aldım! Gerçi tam alamadım ama yarın alacağım."

Mutfağın kapısından kafası sarkıtan Dora "Sen salak mısın?" diye sordu. Üzerindeki pembe tüylü saten pijamanın yakasını çekiştirerek ofladı. "Sence buradaki tek sorun hisseler mi?"

MaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin