25. Bölüm; 'Anlamsız'

74 17 36
                                    

❄️

Kadehin içindeki rakıyı tek dikişte içip yanan ciğerlemi umursamadan kadehi kırarcasına masaya bıraktım. Dudakları son bir saattir duydukları karşısında aralık duran Ares beni dehşet içinde izlemeye devam ederken, "Kaçıncı oldu bu?" diye sordum. Sesimden alkolden yalpak çıkıyordu. "Saymadım. Yedi? Sekiz?"

"On." dedi Ares kısıkça. "Onuncu kadeh..."

"Kadehi sormuyorum, salak. Sırtımdaki hançerleri soruyorum." Kendi kendime güldüm. "Sayamıyorum artık. Çok fazla var."

Ortada komik bir şey yoktu; buna rağmen gülüyordum. Gerçi komik olan bir şey vardı o da acınası hayatımdı; ki hayatımda beni hiç güldürmüyordu. Hançerlerim beni güldürüyordu sanırım. Son kırk sekiz saatte yaşadığım onca şeyden sonra gülmek iyi gelirken bir kez daha gülerek karşımda oturan Ares'e odaklandım.

Benim deli olduğuma kanaat getirmişti. Buna emindim.

Her şeyi -anlatmamın üzerine- bilen tek kişi olan Ares "Aklım almıyor." diye fısıldadı. "Şimdi Evren, Burhan'ın... Yani gerçek adıyla Zülfü'nün oğlu mu? Aynı zamanda Evren ile Abdullah kardeş? Burhan dediğin kişi de dedenin manyak kardeşi çıktı, öyle mi? Dolaylı yoldan Evren, Burhan ve Abdullah senin uzaktan akraban oluyorlar?"

"Çok karışık geliyor, farkındayım. Aile tablom, grup seks pornosundan farksız." Elimi siktir et dermişcesine salladım. "Ben aileyi takmıyorum."

"Takmalısın, Mayıs! Ne demek takmıyorum? Şu olanlara bak! Yapılan şeyler senin iyiliğin için olsa da yalan, yalandır! İhanet, ihanettir." Ares yutkundu. Onunda kafası karışmıştı. "Bunları onların yanına bırakmayacaksın, değil mi?"

Ona cevap vermek yerine etrafı kısaca inceledim. Sonunda aylardır uzak kaldığım belalı diye adlandırdıkları sokağıma geri dönmüş, favori barımda zıkkımlanma keyfime kaldığım yerden devam etmeye başlamıştım. Bence bu da bir başarıydı. Olanların ardından tek parça bir şekilde buraya gelip kaldığım yerden devam etmek... Büyük başarıydı.

Sonuçta miras savaşının ortasında, kim vurduya gitmeye müsait bir kişiliktim.

Buraya gelmeden önce bu sebeple öldürülebilirdim ama öldürülmemiştim.

"Hâlâ inanmıyorum." dedi dehşetinden gram kaybetmeyen Ares. Önündeki köpüklü biradan bir yudum alıp elini çenesine yasladı. Benden daha fazla tepki veriyordu.  "Sen Abdullah ve Evren ile uzaktan kuzensin o zaman? Ve bunları bilen Abdullah sana hiçbir şey söylemedi."

"Ben büyük bir bar açacağım." dedim onu hiç dinlemeyerek. Sesimin her oktavına alkol yerleşmişti. Zihniminde öyle...  "Ben bir bar açacağım, kanka. Bir de uyuşturucuya başlayacağım. Bir de my little ponny'deki mor saçlı midilliden istiyorum. Ondan alacağım. Buralarda süreriz."

Barda çalan slow, yabancı müzik sesi kulaklarımın içine doluşurken su yeşili gözlerini kısan Ares "Mayıs, ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Sana tavsiye bile veremiyorum şu anda. Beynim durdu." diye fısıldadı. "Sen nasıl bir şeyin içine düştün?"

"Bir şey soracağım, gerçekten önemli bir şey soracağım." Söylediği hiçbir şeyi dinlemediğimi fark eden Ares üzgün bir ifadeyle beni izlediğinde "Ölürsem arkamdan ağlar mısın?" diye sordum.

"Ne biçim soru bu? Manyak mısın?" Ares ofladı. "Çok içtin be! Bırak şu kadehi..."

Önümdeki dolu kadehi almaya çalıştığında ona izin vermeyerek "Beni red etti." dedim alkollü bir sesle. "Zorla benimle evlenen adam beni red etti. Trajikomik..."

Ares'in alt dudağı titredi. "Sikeyim! Senin derdin miras savaşları değil. Bunu göremedim işte. Senin derdin hâlâ o psikopat herif... Mayıs mal mısın lan? Kurtulduğuna dua etmen gerekirken, onca derdinin arasında Saffar'ın hareketine mi üzülüyorsun?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin