24. Bölüm; 'Darbe'

98 15 52
                                    


İyi okumalarrr

❄️

"İyi yanından bakalım, canım. Game of Thrones'teki Targaryen ailesi gibi öz amca ve yeğen olarakta evlenebilirdik ama evlenmedik. Ne yaptık? Üvey amca ve üvey yeğen olarak evlendik. Aramızda da hiçbir kan bağı yok. Sadece kan bağımızın olduğu insanla... Kır! Kır! Onu da kır! Hatrı kalmasın. Kır."

Saffar hırıltılı bir nefes verip elindeki vazoyu gelişi güzel bir şekilde duvara fırlattı. Yeşil vazo duvara çarptığı ilk anda tuzla buz oldu. Kırık parçalarda gözlerimi gezdirdikten sonra sakinliğimi kaybetmeden bacak bacak üstüne attım ve oturduğum koltukta dikleştim. Kötü bir yerden detaylar(!) çıkartıp ona annesiyle ilgili doğruları anlatmaya başlamam tamamiyle geri zekalılığımdan kaynaklanıyordu.

Konuyu doğrudan anlatmak yerine, adama amca yeğeniz demiştim resmen. Onca sorunun üstüne, Saffar'a bu şekilde açıklama yapmam pek iyi olmamıştı.

Onu delirtmiştim.

Dedemle kan bağı olan iki kardeşinin olduğunu, kardeşlerinden birinin -Talya kevaşenin- zamanında Ediz'i kaçırmaya çalıştığını ve bunu engelleyen benim mirastan red edildiğimi öğrenen Saffar sinir krizi geçiyordu şu anda.

Haklı mıydı? Sonuna kadar... Kim olsa onunla aynı tepkileri verirdi. Hatta belki daha az tepki verirdi ama ben yangına körükle gitmiş ve ona bir şeyler daha anlatmıştım.

Aradan çıksın diye ona babamın saatler önce planladığı suikastin detaylarını, Abdullah'ın benim yüzümden vurulduğunu ve babamın galerisini -evini- yaktığımı söylemiştim ki bu da öğrendiklerinin üzerine benzin dökmüştü.

Kriz geçiriyordu.

"İyi yanından bakalım. Kardeşlerin oldu! Ne mutlu haber bu, değil mi?" Saffar'ın televizyonu sökmesini durgunca izlerken ekledim. "Aşiretinize yeni üyeler katıldı. Bulgar üyeler! Onlara bir hello dersin belki? Ha, canım? Ha, bal küpüm? Kocişkoların en kaslısı?"

Saffar'ın çıplak sırtındaki tüm kaslar gerilirken öfkeyle söktüğü televizyonu sağında kalan duvara fırlattı. Kükremesini dikkatlice dinleyerek gözlerimi kaskatı kesilmiş yüzüne çevirdim. Saatler önce yaşadığım onca travmaya rağmen sakin kalabiliyorken, o birkaç ufak(?) ayrıntı yüzünden neden bu kadar cozutmuştu? Hâlâ anlam verememiştim. Ne olmuştu yani? İki kardeşi meydana çıkmışsa? Kim bilir benim bilmediğim kaç tane kardeşim vardı? Babam onlarca insanla birlikte olmuş, Hıv virüsünün atası olan bir adamdı. Elbette benim dışarlarda bir yerlerde hiç tanımadığım ve görmediğim kardeşlerim vardı.

Olabilirdi? Cozutulacak bir şey değildi ki bu.

"İyi yanından bakalım tekrardan. Ee şey... Ben eminim Talya'yı çok seveceksin. Bakma, Ediz'i daha bir günlükken kaçırıp başka aileye evlatlık vermeye çalıştığına... Özünde çok iyi biridir. Hele konu sikiş olunca kendisi profesördür diyebilirim. Bize bir sikiş profesörü lazımdır belki?"

Sırtındaki bel gamzeleri içe çökerken Saffar geniş omzunun üstünden bana öfkeli bir bakış attı. Yaklaşık iki saattir salonda ne bulduysa kırdığı için kaslı, çıplak göğüsü saniyede bin kez inip kalkıyor; nefesi tabiri caizse dolgun popişinden alıyordu. Yorgundu ama yorgunluğu, öfkesinin önüne geçememişti. Saffar dolgun alt dudağını koparmak istercesine dişleyip salonda kırdığı eşyaları izlemeye başladığında nefes kesici vücudunu süzmeyi bırakarak "Bu arada bakma beş saattir yanında kalıp dedikodu yaptığıma, benim hastaneye gidip Abdullah'ı kontrol etmem gerekiyor." dedim kuru bir sesle. "Vicdan azabından ölüyorum. Sakin duruyorum ama içim yanıyor. Vicdanlı bir insan olduğum için..."

MaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin