7.Perde Ceylanın Uyanışı
İyi Okumalar!
Aslan ceylanın inine sessizce sızmıştı. Ahmak ceylan aslanın tüyleri arasında huzuru bulurken, aslan onu ateşiyle yakmak için hevesledişlerini biliyordu. Ceylan ona inanmıştı, fakat bilmediği bir şey vardı. Aslan bir katildi. Ceylan âşık olduğu katiline yenilmişti. Ceylan hislerine güvenmişti. Aslan dişlerini ceylanın sıcaklığın aktığı incecik boynuna geçirmişti. Güzel ceylanın korkuyla irileşen gözlerinden süzülen yaş, kendi kanına karışmıştı. İşlediği günah, sevabının bedeli olmuştu.
Başını omzuna doğru yatırdı ve gözlerini kapattı. Beklide böyle daha iyiydi. Aylardır gözlerimin içerisine bakarak yalan söylen bu gözler kapanmalıydı belki de. Görmemeliydim bir daha.
"Kimsin sen?" dedim titreyen sesimle.
Başını doğrulttu ve gözlerini araladı. Kirpiklerini araladığında bir daha yalan söyleyen gözlerle bakmasın istedim. Her şeyin birer rüya olmasını ve uyanmayı diledim. Geçmişim karşımda duruyordu. Geçmişim bana kendimden bile daha yakından benden saklanmıştı. Çoğu şey bir lekeden ibaretken açığa çıkan rüzgâr lekeleri birbirine karıştırıyordu. Neyi amaçlamıştı buraya gelirken? Bana zarar verebilmeyi mi? Deli olduğumu ispat etmeyi mi? Daha ne kadar daha dibe batabilirim?
"Soruma cevap ver!" Kırgınlığımın kırıntıları öfkemi açığa çıkarıyordu.
Hiçbir şey söylemeden sadece bana bakıyordu. Ne söyleye bilirdi ki? Benimle oynadığını ya da bir psikopatın günlüğünden sahnelere çektiğini mi?
"Konuşsana!" diye haykırdım bu sefer.
"Böyle öğrenmemeliydin." Dedi sessizce. Nasıl öğrenmeliydim? Kelimeler beklide geceden bile daha sessizdi.
"Kimsin sen? Lanet çocukluğumda beni gülümsetebilecek biri mi? Geçmişimdesin, seni hissediyorum ama hislerim?" Dedim ve sustum.
Bana doğru geldiğinde elimi kaldırarak durmasını işaret ettim. Şu ana kadar zaten bana hep gelmişti ama bundan sonraki adımları onun gelişi değil gidişiydi. Saçlarımı çekiştirdim ve titrek bir nefes verdim.
"Söylediğin yalanlar kadar kolay değil mi konuşmak?!" dedim hayal kırıklığıyla.
Susuyordu, sadece susuyordu. Geçmişimi hatırlamıyordum. Hepsi hafızamdan silinmişti, kimdim ben? Şeytanlar zihnimde kahkahalar savuruyordu. Yıllardır ölü gibiydim, sebebi neydi? Bazen gözümün önüne kareler geliyordu. Çoğu zaman geçmiş aklıma sahip çıkmamama engel oluyordu?
Komidinin üzerinde duran çerçeveyi aldım. Yoncalar kuruydu ve birkaçının yaprakları kırılmıştı. Çerçevenin üzerine bir damla yaş düştüğünde hafifçe gülümsedim. Sızlayan burnumu çektiğimde ellerimin arasındaki çerçeveyi serbest bıraktım. Gözlerim geçmişe kapanmışken, anılar ayaklarımın altında parçalanmıştı. Parçalar canımı yakıyordu. Zaten geçmiş insanı acıtmaz mıydı? Her şey son bulsun, parçalansın istiyordum. Belki de ruhumun kıyasını böyle alacaktım. Kim bilebilirdi? Sakince gözlerimi açtım.
"Yıllardır ne halde olduğumu biliyor muydun? Delirmenin kıyısında gezindiğimi biliyor muydun?" dedim.
Elimi sıkıca yumdum. Tırnaklarım avuç içlerime çivilenmişti. Bu evrende ilk ihanet bile başta var olmuştu. Ceza için gönderildiğimiz bu evrende huzur bekleyemezdik. Huzur toprağa bulandığımızda olacaktı.
"Bari bunun cevabını ver!" diye bağırdım.
Zehir gibi olan gözlerini araladı ve gözlerimin içerisine baktı. Gözleri kızarmıştı, ağlayacak mıydı? Kafasını olumlu anlamda yavaşça salladığında direk gözlerine baktım. Gözlerimi unutsun istemedim. Geçmişe tohum ektiği ihaneti unutsun istemedim. Gözlerim dolduğunda kafamı yavaşça salladım ve gülümsedim. Bir an önce buradan gitmek istiyordum. Evet, nereye gideceğimi bilmiyordum fakat kaçacağımı biliyordum. Öncesinde de yaptığım gibi kaçıp gitmek ve kaybolmak. Boynum zehirli sarmaşıklara dolanmışken birkaç adım attım. Zemin ayaklarımın altından kayıp gidiyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asiller Ve Askerler
Science FictionBir kadın, bir adam. Onlar mahşerin başına gelebilecek en büyük ihanetti. Her şey tutuşan bir çıranın alevlenmesiyle başladı. Özü kana bulanmış mürekkep, imzasını kimden yana kullanacaktı?