6.Perde"Ölüye Giydirilen Gömlek"

40 3 0
                                    

İyi Okumalar!

6. Perde "Ölüye Giydirilen Gömlek"

Ruhumuzda hissettiğimiz yokluklar, var olanların oluşturduklarıdır. Acımasızlık bundan ibarettir belki de. İyi sandıklarımız içlerinde gizledikleri zehirleri ortaya çıkardığında eskiyi anımsarız. Yeniden hayal kırıklığını yaşamak ilklerden daha acınası. İlkleri hataya bağlayabiliriz ama sonlar birer seçim olduklarından daha yaralayıcıdır. Böyle bir durumda ne hisler ne de insanlar kalır. Aslında yanımızda sandıklarımızın hiç var olmadığını anladığımızda her şey sonlanmıştır. Güven duygusu...

Ne kadarda aptalca bir his. Var olduğunu inandığımızda insanlara adarız ve hayal kırıklığına uğrarız. Belki de defalarca kez yaşarız bunu. Daha ne kadar parçalanabilir bu kalp? Daha kaç kez yeniden kül olabilir bu hisler? Her yok oluşta kendinden vazgeçersin. Bunu anladığın an aslında ruhunun yalandan ibaret olduğuna inanırsın. Bu evrende herkes güvenilmezse Tanrı'dan başka kimimiz kalır? Aile mi dost mu? Hepsi yalandan ibaret.

Hatalarımdan ilki hislerin olduğuna inanmaktı. Geçmişe gizlediğimizi sandıklarımız en taze duygularımızdır. Kötü sandıklarımızdan pişmanlık duyarken aslında bizi biz yapanları sileriz. Yaşam sonlandığında acıların dindiğine feraha kavuştuğumuza inanırız. Lakin her şeyin başladığı acıların ruhumuzdan da öte hissedildiği an ölümden ibarettir. Sevginin ardından gelen nefret beraberinde kibirde doğurur. Nefrete kurban ettiğimiz hisler bizi tükettiği halde kazandığımıza inanırız.

Yeniden ruhların sessizce gezintiye çıktığı bir vakitte dışarıyı izliyorum. Her yer siyahın günahlarına hapsolmuşken yıldızların ışığı cenneti vadediyor. Rüzgâr gecenin kemiklerinden sıyrılmış, hafifçe melodisini mırıldanıyor. Sanki onun da ruhu harp içerisinde, bir o kadar hırçın ve yakıcı. Bedenim soğuğun aldırıcı şefkatine yenilmişken, saçlarım bundan mustarip. Geceye inat, toprakta bitmiş beyaz bir zambak gibi uçuşuyor.

Kupanın dibindeki kahveyi yudumluktan sonra balkondan çıktım. Odanın içerisindeki tatlı sıcaklık tenime hapsoldu. Ayaklarım zeminin yakıcı soğukluğuna maruz kalırken banyoya gittim. Yansımama baktım. Uzun bir süre sonra kırılmış ayna parçalarına bakmak benim için zehri şifa niyetine içmekten farksız değildi. Boğazım öyle acıyordu ki, sanki acıyı bir bebek gibi sıkıca kucaklıyor ve uyutuyordum.

Üzerimdeki tişörtü çıkarıp kenara fırlattım. Bedenim ezikler ve dikişlerle doluydu. Gerçekten berbat bir haldeydim. Gözlerimin altı dipsiz bir kuyuyu andırıyor yanaklarım bir mezarın derinliği kadar çökük. Zayıfladığım, tenimde sırıtan göğüs kafesimden belli oluyordu. Derin bir nefes aldım ve ellerimi soğuk mermere dayadım. Artık yorulmuştum. Tek bir nedenden ya da bir şeyden değil, her şeyden. Bırakıp gitsem olmaz mı? Her şeyden vazgeçip hiçlik için yaşasam.

Karın boşluğumun hemen üzerindeki sargı bezini açmaya başladığımda kanla karışmış ilaç her katmanda daha da belirginleşiyordu. Etime düğümlenmiş ipler iyileşmeye yüz tutmuştu. Dolaptaki yeni yapımını bitirdiğim, son teknoloji sağlık kitini çıkardım. Bir el boyutu kadar, dikdörtgen bir kutuydu aslında. Aleti dikişimin olduğu yere doğru tuttum ve üzerindeki düğmeye bastım. Mavi ışık yaranın üzerinde gezinirken yarayı temizleyerek bir taraftan dikişleri alıyordu.

İşlem bittiğinde şeffaf bandı yaranın üzerine yapıştırdı. Gözüme çarpan kapatıcıyı dişimle açtım, yüzüme ve göz altlarıma sürdüm. Parmak uçlarımla dağıttığımda idare eder görünüyordu. Dudaklarıma renk verdikten sonra iyileşmiş gibi duran yüzüme baktım. Saatler sonra Kupa Devleti'ne gidecektik. Bu fikre sabah amcamdan gelen mektupla ikna oldum. Henüz okumadım ama beni öldürmekle alakalı bir şeyler zırvaladığına emindim.

Asiller Ve AskerlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin