Keyifli oumalarrr.
Bir yoğun güne daha gözlerimi açtığımda dün sabahtan daha berbat bir haldeydim. Erken kalkmamıştım ama yine de olukça geç yatmıştım. Normalde bugün çok enerjik olmam gerekirdi. Çünkü yeni insanlar ile tanışacaktım. Onlarla konuşmak bana hep heyecan vermişti ancak şu an sömürülmüş bir enerjim vardı. Bana enerji getireceğini tahmin ettiğim tek bir şey vardı.
Müzik...
Evet, müzikti beni hayata döndüren. Annem bile beni terk ettiinde tek bir şarkı beni geri döndürmüştü hayata. Müziğin hayatımdaki yeri gerçekten çok ayrıydı. Çok değerliydi. Müzik benim hayatımdı. Planlarım dahilinde olmasa bile şarkıcı olmuştum. Bu da müziğin bendeki yerini kanıtlar nitelikteydi.
Guruldayan midemi susturmak için uyuduğum rahatsız koltuktan kalkarak telefonumdan şarkı açarak mutfağa gittim. Sözlü müzikleri takip edemeyeceğimi düşündüğüm için sözsüz müziklerin olduğu çalma listemi açmıştım ve çıkan şarkı Solas -Jamie Duffy'nin- adlı şarkıydı. Kendime bir tost yapmaya koyularak mırıldanmalarım eşliğinde kahvaltımı hazırladım. Şarkılar ardı ardına sıralanırken hiç durdurmamıştım ve böylece de içime biraz enerji dolmaya başlamıştı. Sıkılıp Vivaldi dinlemeye başladığımdan beri içimi bu kez bitmez bir enerji dolmuştu. Vivaldi benim en sevdiğim klasik müzik sanatçısıydı. Spring ise en sevdiğim bestesiydi.
Karnımı doyurduğumda en üst düzeye varan enerjimle Ai'den gelen aramayı saniyesinde açtım.
"Efendim, Ai?" dedim bulaşıklarımı tezgaha koyarak. Masayı toparlayıp bulaşıkları elimle yıkamak istemiştim.
"Ne kadar yüksek sesle müzik dinliyorsun sen?" dedi telefonun arkasından gelen sesiyle.
"Neden ki?"
"Neden ki mi? Laura! Kornamı çalıyorum duymuyorsun kapına gelince müzik sesleri buraya kadar geliyor ancak zil sesini de duymuyorsun. Aç şu kapıyı!" deyip telefonu suratıma kapattı. Ellerimi bir havluya silerek kapıya yöneldim. "Çok şükür." diyerek içeriye dalıp boynuma atladığında benim için endişelebdiğini anladım. İstemsiz bir şekilde yüzümde bir tebessüm yayıldı.
"Biliyorsun bu huyumu Ai." dediğimde boynuma gömmüş olduğu kafasını çıkarıp yanağıma bir öpücük kondurdu. "Müzik unuttturur veya hatırlatır." dedim içten olmaya çalışan bir gülümseme ile. Ben de onun yanağına küçük bir öpücük kondurdum. 'Tam bir sevgi pıtırcığı.' diye geçirdim içimden.
"Zor bir geceydi senin için, değil mi?" dedi. Bu konuyu konuşmak istemediğim için sadece kafamı sallamıştım. Anlamıştı. Anlamıştı ve bunu anlamak zor değildi. "Neyse hadi sana yardım edeyim." dedi hala sarmaş dolaş bedenlerimizi çözerken. Telefonumu cebimden alarak son ses başka bir şarkı açtı. Ben bulaşıkları yıkamaya başlarken o da masayı toparlıyordu.
İşimizi sonlandırdığımızda salonu da temizlemiştik. Bana iyi gelmişti ancak Ai için aynısı geçerli değildi. O, kendini sert bir şekilde kanepeye atarken ben koltuklardan tekine kıvrıldım.
"Yorucuydu." dedi kendi kendine gülerek. Ben de gülmesine katılırken hazırlanmam gerektiğini hatırladım. Saate baktığımda öğlen on ikiye varmıştı.
"Pekala ben hazırlanmalıyım." dedim Ai'ye bakarak. Bana bakarak gülümseyip başını aşağı yukarı sallayınca bekleyeceğini açıklamış oldu.
"Evde kendin hazırlanmasan olmuyor zaten." diye söylendi ama ona cevap vermedim. Başkalarının yüzüme kendi fırçalarını sürmesinden nefret ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı Destanı
FantasyValensia... Bir tutsak hapisanesiydi diğer adı ile. Gerçek Dünya'daki bazı suçların affı olmamasına rağmen cezalandırılmazlar ama Valensia'da hiçbir suçun affı yoktur. Ancak yanlışlıkla gidenler... Orası onlar için bir cehennemdir. Tek çareleri bağı...