🏍️Mekan güzel. Işıklandırması göz alıcı değil tam olması gerektiği gibi. Göz yormuyor. Işık uyumunu beğendim. Nerede bu çocuk? Masaların da uyumu harika. Akşam saati olduğu için kalabalık duruyor. Kasklara bak! Kaskından tanıyabilirsin! Sandalyeler masalara göre bir tık koyu kaçıyor ama mekana uyumlanmış. Masaların üstüne duran SHOEİ, AGV, HJC kasklar mekana renk katmış. Uyum harika. Uyumsuzluk içeren hiçbir şey yok. Ve bu uyumun-
Kendine gel Eda.
Başlarım şimdi mekanın uyumuna.
Kafamı kendime gelmek için iki yana salladım. İyice saçmalamıştım kendi içimde. Mekana neden geldiğimi bile unutmuştum. Yapmam gereken şeyi hatırlayarak etrafta göz gezdirdim. Boş masa aradığım kadarıyla bulamıyordum ve imdadımıza bir garson yetişti.
"Merhaba efendim. Hoş geldiniz," dedi gülümseyerek. Ufak tefek bir çocuktu. Yaşı yeni on sekize basmış olmalıydı. Aynı şekilde gülümsedim. "Boş masanız var mı acaba? Pek göremedim."
"Arka taraflarda var efendim. Dilerseniz sizi oraya alalım."
Hayır ya istemiyorum. Daha H2'li aslanı bulamadım. Anlasana beni garson çocuk.
Pınar kafasını çevirip bana baktı. Olur gibisinden gözlerini yumduğunda kötü kötü baktım. O da ne yaptım ben der gibi kaşlarını kaldırıp suçlu bir çocuk gibi önüne dönüp elleriyle oynamaya başladı. Bazen bakışmalarla çok şey konuşabiliyorduk. El mahkum kabul edecekken, cam kenarında bir masa kalkar gibi oldu. Bak sen şu işe! Hem de motorcuların yanındaki masa! Bu evrenin bir mesajı olmalıydı. Neydi o? 777 miydi? Hah kesinlikle!
Gözlerimle kalkan kişileri işaret ettim garson çocuğa. "Şu masaya geçmemizde bir sakınca var mı? Kalkıyorlar zaten."
Hızlıca bakışları oraya döndü. "Tabii efendim geçebilirsiniz hemen ilgileniyorum." Adımları boşalan masaya gitti, seri bir şekilde masadakileri topladı ve yine seri hareketlerle elindekileri içeriye götürüp tekrar yanımıza geldi. Pınarı ilerleterek masaya doğru yürümeye başladım. Bir tık dikkat çekmiş olabilirdik. Fakat baktıkları yer tamamen Pınardı.
İnsanların rahatsız edici bakışlarına bir anlam yüklemek gerçekten çok zordu. Hepsinin gözlerindeki duygu acımadan ibaretti. Sizin acımanıza ihtiyacımız var gibi mi gözüküyordu dışardan? 'Hayatınızda ilk defa mı tekerlekli sandalyede olan bir insan görüyordunuz?' Diye çıkışmak istedim fakat tuttuk ağzımı. Konuşsam olay çıkardı, konuşmasam içimde olay çıkıyordu.
"Güzelliğim ve ışığım herkesin gözlerini aldı herhalde. Bakmadan duramıyorlar," dedi Pınar sonlara doğru sesinde bariz belli olan tiksinmeyle. Yanağını okşadım boşta olan elimle. Ne kadar insanları takma desem de benim açımdan söylemesi kolaydı. Tabii hayatı ona daha yaşanabilir kılmakta benim kendime biçtiğim bir görevdi. Ki bu yüzden bakan kişilere dönüp onlardan daha rahatsız edici bakışlarımı üstlerine diktim. Bakışlar anında çekilmiş ve herkes masasıyla ilgilenmeye dönmüştü.
Masaya doğru yaklaştıkça, motorcuların ilgisini çekmiştik. Mekandaki diğer insanların aksine, tebessüm ederek bakıyor ardından önlerine dönüyorlardı. Bazısı bakmamıştı bile. Bakan kişilerin ise gözlerinde bir acıma duygusu yoktu, rahatsız edici bakışlar yoktu. Sadece kimin geldiğine bakmak için öylesine bakmış gibilerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kalp İki Teker
Teen FictionKaybedecek hiçbir şeyi olmayanların hikayesi. - Hız, tutku demekse bu tutkuya aşık olmakta ölümü göze almak demekti. Onlar bu tutkuya aşık olanlardı. Herkes anlamaz, anlayan ise bırakamazdı. Hızlı bir yolculuğa hazır olun. Ve unutmadan, kasklarınızı...