busan için oldukça sıcak bir mart günü. busan endüstri meslek lisesinde son ders, on ikinci sınıfların c şubesi için bu ders beden eğitimi.
hwang hyunjin, asla sözünü dinlemeyen sevgilisi ile spor salonundaydı. oğlan sabit dursun diye kucağına oturmuş, elindeki alkollü bezle suratındaki yaralara pansuman yapıyordu. bulundukları kapalı alan oldukça sıcaktı, bir de minho her hareketlendiğinde daha da terliyorlardı ve bu diğer çocuğun çok sinirini bozuyordu.
"ıhh... acıyor lan."
hyunjin sinirlenerek pamuğu kaşına sertçe bastırdı, minho huysuzca inildedi. suratına yediği okkalı birkaç tane yumruktan sonra herhangi bir temas bile canını acıtıyordu.
"her salı birileriyle dalaşmak zorunda mısın lee minho?"
elindeki küçük bez parçasına biraz daha sıvıdan dökerken minho yüzünde sahte bir üzüntüyle kucağındaki oğlana bakmıştı. hyunjin oflayarak tişörtünü silkeledi serinlemek adına, mart ayının başında bu sıcağa anlam verememişti.
"kantinde dokuzlardan çocuğun parasını çalmaya çalışıyorlardı, sinirlerimi hoplattı orospu çocukları. biz de daldık changbin ile işte." hala sinirli olduğu oldukça belliydi, sevgilisi onun haksızlığa asla katlanamadığını biliyordu. minho'nun bu kadar duyarlı olması çok hoşuna gidiyordu ancak sorunlarını kaba kuvvet ile çözmeyi kesmesi gerekiyordu.
artık resmen terden su olduğunu hissettiğinde hızlıca tişörtünün eteklerini kavramış ve üniformayı üzerinden atmıştı hyunjin; minho avuçlarını kauçuk zemine yaslamış, onun çıplak üst vücudunu süzmüştü. dudaklarını yaladı ve arsızca sırıttı, kucağındaki oğlan ona hafif bir tokat atmıştı.
"sıcakladım senin yüzünden. şımarma hemen." minho'nun sırıtışı iyiden iyiye büyüyünce kendine engel olamadan dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. oğlanın parmakları ince belinde hemen yerini alırken karnının kasılmasına mani olamadı.
büyük olan sıcağı her zaman çok severdi, özellikle temmuz ayında minho'dan mutlusu yoktu. ne kadar şikayet etse de hyunjin de hoşnuttu bu durumdan, sevgilisinin hoşuna gidiyordu sonuçta. küçük olan ise kesinlikle kış insanıydı, hele kore'de kış müthiş geçiyordu. kar yağdığında sürekli minho'yla dışarı çıkmak istiyor, minho ne kadar kardan kıştan nefret etse ona kıyamıyordu.
kısaca, çoğu konuda olduğu gibi bu konuda da birbirlerini tamamlıyorlardı. onların olayları da buydu aslında.
"güneşi ben mi doğuruyorum yavrum ya." demişti küçük bir sitemle.
"kes."
keskin çene hattına, elmacık kemiklerine ve sol kaşına küçük bantlar yapıştırdı. ilk yardım çantasının fermuarını çekti, derin bir nefes aldı. sonra yerinde doğruldu ve bacaklarında oturduğu oğlana baktı. minho; berbat hale gelmiş yüzündeki bantlara dokunuyordu hafif hafif, yüzü acıdan dolayı buruşup duruyordu. bu halde bile çok yakışıklıydı.
yaklaşık yarım saattir burada olmalılardı; umarım bedenci bize sarmamıştır, diye düşündü. birinin onları bu halde yakalaması pek hoş olmazdı, yanlış anlaşılmaya çok müsaitti.
"ne kadar var zilin çalmasına?" diye sordu minho, ardından sesli bir şekilde esnemişti gerinerek. tam bir kediye benziyordu esnediğinde, hyunjin onun bu kadar tatlı olmasına olanak veremiyordu. saate bakmak üzere telefonuna uzandı.
"15 dakika kalmış." diyerek cevap verdi sorusuna, yalnız minho cevabına odaklanıyor gibi durmuyordu.
"şu tişörtü hemen üzerine geçirmezsen memeni ısıracağım." dedi, ardından gözlerini kapatıp dudaklarını sıkıca birbirine bastırmıştı. hyunjin onun bu ciddi tavrına karşılık kollarını büyüğün boynuna doladı ve çıplak üst vücudunu çocuğunkine yasladı. kalçaları minho'nun kaslı bacaklarına hafifçe baskı uyguluyordu halen daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crazy but mine,, hyunho
Fanfictionson siniflarin en guzel oglani hwang hyunjin ve basi beladan kurtulmayan erkek arkadasi lee minho. [devam ediyor]