"yavrum iyi ki bi bakkala git gel dedik, çocuğun amına koymuşsun."
şaka yapar bir tonda sitem etti minho. hyunjin ona göz devirdi ve oturduğu koltuğa iyice yayıldı. saat gece yarısını çoktan geçmişti.
"bana kimseye bulaşma diyen sen değil miydin? böyle hep adam benzetip mi geleceksin eve artık güzelim?"
chan onların romantik ve manyak atışmalarına tam olarak tanık olurken öğürme benzeri bir ses çıkardı.
"beni de tokatlarsın diye korkmalı mıyım yoksa?" hyunjin sabrını sınayan sevgilisini susturmak adına sırtına avuç içiyle sağlam bir darbe indirmişti. minho canı acımış taklidi yaparak dudaklarını büzerken küçük olan, kendisine sırnaşmaya çalışan sevgilisine hiç yüz vermemişti. yorgundu ve uyumak istiyordu, minho onunla başka zaman dalga geçebilirdi.
hyunjin chan'ı beladan kurtardıktan sonra onu hemencecik evine getirmişti. endişeli bir minho'ya her şeyi teker teker açıklamış, bir de oğlandan azar yedikten sonra bir süre ondan bundan sohbet etmişlerdi. şimdi saat oldukça geç olmuştu ve oturma odasında boş boş oturmaktan başka yapacak işleri yoktu, aslına bakılırsa üçü de deli gibi yorgundu.
"sana bi çakarım görürsün minho." büyük oğlan sırıttı. "o iş bende oluyor genelde tatlım."
"ya bi siktirin gidin benden uzakta sevişin." chan onların oturduğu koltuktan kalkıp hemen yanındaki tekli koltuğa bırakmıştı kendini. kafasını bulduğu en yakın yere yaslayıp gözlerini kapatırken bu gece eve gitmek gibi bir düşüncesi yoktu. saat oldukça geçti ve daha fazla sıkıntı istemiyordu.
"hyunjin bu akşam sizde kalsam olur mu? ev biraz uzak buraya, bir de-"
hyunjin ona 'şaka mısın?' der gibi bakarken sözünü kesti. bazenleri chan'ın soruları oldukça aptalca oluyordu. kaç yıllık arkadaşıydı, ona kendinden bile çok güveniyordu çoğu zaman.
"sormana bile gerek yok oğlum, al tepe tepe kullan." rahat bir biçimde konuşup ağrıyan gözlerini kırpıştırdı.
babası olmaya bin şahit isteyecek adam onlara bulaşmamış, annesi de onu arayıp iyi olduğunu söylemişti. en azından bu gece rahat bir uyku çekebilirdi.
minho da minikçe esneyerek onun kucağına kafasını koymuş ve koltuğa kıvrılmıştı. hyunjin'in parmakları kendinden bağımsız onun yumuşak saçlarına gitti, oğlanın buna bayıldığını biliyordu.
minho onun parmakları altında tatlı tatlı mırıldanıp yanağını uyluklarına sürtüyor, küçüğü ise büyük bir keyifle onun saçlarını ve suratını okşuyordu. uykusu geldiğinde gerçekten tam bir kediye dönüşüyordu. hem bu kadar ateşli hem de bu kadar tatlı olması imkansız gibiydi, lee minho dudak uçuklatıcı bir cazibeye sahipti.
chan gözlerini açmış, gülümseyerek iki arkadaşını izliyordu. iki oğlan kendi dünyalarında yaşarlarken onlara baktı bir süre, cidden birbirlerini çok seviyorlardı. minho'nun eski haline kıyasla şimdiki halini düşününce hyunjin'in onun üzerinde ne tür bir etki yarattığını çok iyi anlıyordu.
"tek senin yanında böyle oluyor, biliyorsun değil mi?" dedi hyunjin'e, sırıtarak. yanakları kızarmış oğlan şaşkın bir biçimde ona bakarken minho'yla paylaştığı küçük dünyasından kısa süreliğine çıkmıştı. başını eğerek gülümsedi, utanmıştı. chan'a bir cevap vermedi.
"iyi geceler." yerinden kalkarak küçük oğlanın saçlarını karıştırdıktan sonra nerede olduğunu çok iyi bildiği misafir odasına ilerlemişti, hyunjin onun medine karpuzu poposuna küçük bir tokat attı ve o da iyi geceler diledi arkadaşına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crazy but mine,, hyunho
Fanfictionson siniflarin en guzel oglani hwang hyunjin ve basi beladan kurtulmayan erkek arkadasi lee minho. [devam ediyor]