2. Kahve Rengi

438 54 8
                                    

Selam ballarım.

Her bir ayrıntısına kadar kurgudan ibarettir. 

Keyifli okumalar.

Oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.

|Kimsesiz & Tuna Hizmetli|

2. Kahve Rengi

8 Ağustos 2004, İstanbul

Küçük kız çocuğu aynanın karşısına geçmiş kumral uzun saçlarını karıştırıyor yüzünede şebek ifadeler katıp yansımasına gülüyordu. Minik eli burun hizasına çıkıp sağ elinin baş parmağını burun ucuna koyup nanik nanik yaptığında koca bir kahkaha atıp kulaklığı ve elindeki mp3 çalarla yatağında oturan abisinin dikkatini bile çekmişti.

"Zümra o kadar çok bağırıyorsun ki kulaklıktan bile duyuyorum seni." Bu noktada küçük Zümra'nın yüzünü gördüğünde Agah kız kardeşinden daha büyük bir kahkaha attı.

"Maymun gibi olmuşsun!" Elini karnına koyup yatakta debelenen abisine mızmız bir ifadeyle baktı.

"Annem odum men! Güme! Gümesene Dingin!" Aynaya baktı yeniden. Babasının abisine kızınca Dingil, diye bağırışını anımsadı. Yansımasına bakıp moral bozmadan gülümsedi. Sanki gülünecek neyi vardı Allah aşkına? Salak Agah. Sadece dudaklarından taşan kımızı ruj ağız çevresine yayılmış, yüzü pudra ve fondöten ile bembeyaz olmuştu, göz kapakları üzerindeki siyah farla biraz öcü gibi duruyor olabilirdi ama gülünecek bir şey bulamıyordu.

Erkek değiller miydi? Ne anlarlardı makyajın cartından curtundan? Saçlarını geriye savurdu ve ellerini beline koydu fakat kulaklarını tırmlamaya devam eden gıcık sese tahammül sınırı daralıyordu.

"Abiğh!" diye kükrediğinde Agah omuz silkip yatak başına yaklaştı. "Ne var kızım ya gülmeyelim mi? Şeye benzemişsin." Yatakta gülmekten kıvranan abisinin yanına yürüdüğünde tütülü elbisenin eteklerinide bir prenses edasıyla tutmadan edemedi.

"Neye benzemisim?" Altı yaşında olmasına rağmen konuşurken hala bazı harfleri yutuyordu. Büyük bir ihtimalle babası işte olmayıp evde olsaydı ve bu konuşma biçimini işitseydi küçük Zümra'yı ısıra ısıra yerdi.

"Hortlağa benzemişsin! Küçük Drakula!" Agah kız kardeşinin tehditkar ve içi alevlenen kahve rengi gözlerine baktığında az daha yataktan düşüyordu. "Bakmasana öyle. Korkuyorum." Kendini toparlamaya çalışan on beş yaşındaki Agah küçük kız kardeşinin ızdırabından korkmaya başlamışken ardını kolladı. Zira ani bir saldırı karşısında kaçmak gibi bir girişimde bulunacaktı. Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır hakkını kullanacaktı.

"Pis çocuk!" Çığlık atıp sesini duyuramazsa asla rahat edemezdi küçük Zümra. Bağırıncada çok pis çirkefleşirdi.

"Sasını basını yocam!" İşte tam da Agah'ın kafasında yazdığı senaryo gerçek olmuş kaçması gereken an gelmişti. Odadan fırladığı anda büyük villanın üst katından koşup asansörü çağırdı. Pekte düşünceli bir abiydi merdivenlerden inerken kardeşinin düşmesini istemezdi. Bir defasında tıpkı bugün olduğu gibi küçük Zümra ile dalga geçmiş onu barut fıçısına çevirmişti. Merdivenlerden kaçarkende kız kardeşinin ayağı kaymış arkadan yuvarlanıp abisini de önüne katmış yeri boylamışlardı. Annelerinden yaramazlık yaptılar diye dayak yiyemeden merdiven her ikisinide halletmişti. Bütün bir akşam ikiside hastanede yan yana yatmış müşahade altında tutulmuşlardı.

İMRANLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin