Uzanan Yol

169 50 306
                                    

                  Karanlığın içerisindeki turuncu gözler, onları izlemeye başladı. Giderek büyümeye başladılar. Groznezar, hemen kalkıp hazırlanmalarını söyledi. Uzakta kalan sesler, artık bir nefes mesafesine kadar indi. Karanlığın arasındaki Goblinler üstlerine doğru atıldılar. Rasar ve Almithra, Groznezar'ı arkalarında tutarak ön tarafta gelenleri doğramaya başladılar. Sayılarının üstünlüğü göz önüne alındığında saatlerce savaşamazlardı. Birinin öldürünce peşinden diğeri fırlayıp geliyordu.


Groznezar, karanlığın arasından açıklık gördü. Cüce gözleri sayesinde, mum ışığının sağladığı görüş netliğinin benzerini oda boyunca sahipti. Açıklığa yöneldiği sırada önüne çıkanları baltasıyla doğrayıp bir köşeye savurdu. Rasar ve Almithra da peşine takılıp koşmaya başladılar.

Açıklıktan geçtiklerinde, peşlerinde bıraktıkları Goblinler artık onlara yetişemiyordu. Koridor boyunca ilerlemeye başladılar. İlk odanın yansıması gibi duran başka bir yere çıktılar. Birden fazla kapının bulunduğu odaların arkasından hiç ses gelmiyordu. Kapıların önüne geçip dinlemeye çalıştılar. Bazılarından gelen sesler duyulabiliyordu, bazılarının ardındaki ses hiç yoktu.

Rasar içlerinde bulundukları durumda sıkılarak bir kapıyı tekmeleyerek açtı. Duvara zincirlerle bağlanmış yapılı bir kadın duruyordu. Başında bekleyen birkaç tane de Goblin vardı. Almithra peşinden dalıp sol taraftakileri kesip kadına doğru koştu. Rasar sağında duran, çığlık atmasın diye üzerine çullanıp ağzını açtığı sırada yumruğunu, ağzına yerleştirdi. İçeriden dilini kavrayıp çekip çıkardı.

Kadının zincirlerini kırmak için Groznezar'ı çağırdılar. Groznezar, elleriyle zincirleri dondurup sonra baltasıyla parçaladı. Kadın, yere yığıldığı zaman bile iri duruyordu. Saçlarının yanlarını kazıtmış, ortasındaki kısmı beline kadar uzatmıştı. Gözlerinin çevresini siyah ince bir boyayla kaplamış, göz ucundan kaşlarının ucuna gelecek kısma kadar çizgi şeklinde devam ettirmişti. Kendini net şekilde belli eden mor ve siyahın karışımı dudağında boya vardı. Sol omzundan dirseğine inen yılan benzeri yaratığın resmini işlemişti. Rasar'ın boyutlarına göre dağ gibi kaldığı açıktı. Yerde uzanırken bile bunu rahatlıkla belli ediyordu.

Kadın gözlerini açtığı sırada ekip başında beklemişti. ''Şu işe bak sen. Öldüğümü sanmıştım ama pek öyle olmamış.'' dedi etrafındakileri süzerken. Halini hiç yadırgamadı. Rasar yaklaşıp elini uzattığında, kadın uzatılan eli kabul edip destek alarak ayaklandı.

''Şansını doruklarda yaşamış halin var. Biraz daha geç kalsaydık o zaman dediğin gibi olurdu.'' sözlerinin üstüne gülümsedi Rasar. Ardından sırayla ''Ben Rasar'' diyerek kendini belli etti, diğerlerini göstererek ''Bu gördüğün Elf dostum Almithra ve daha yeni tanıştığımız Groznezar.'' dedi.

Kadın gülümsedi. ''Serafin. Memnun oldum.'' iyice gerilip kendini hazırladı. ''Artık beni ekibinizden sayabilirsiniz. Neticede hayatımı kurtardınız.'' Rasar bu sözleri duyunca hoşuna gitti. Hem belli ki atılgan ruhu vardı hem de koridorlarda fazladan birisi işlerine gelirdi. ''Pekala bundan sonra bizimle beraber olmanda sakınca yok. Buraya Goblin patronunu öldürmeye geldi ama daha fazlasını görecek gibiyiz.'' diyerek kapıya yönelmeye başladı. Serafın arkasından ekibi takip etmeye başladığında ''Bunu duyduğuma sevindim. O itin yerini biliyorum. Size yolu gösteririm. Ayrıca kısa bir süre sizi bekletmem gerekiyor.'' dedi.

İçerisinde ne olduğunu biliyormuş havasıyla odanın kapısını tekmeledi. Aradığı odanın olmadığını anladı ama içerden çıkan Goblin sürüsü ekibin üzerine saldırdı. Serafin kısa sürenin ardından ortadan kaybolup geri geldiğinde suratında çocuksu mutluluk vardı; esir düştüğü sırada kendisinden alınan devasa baltasını bulup gelmişti. Ekibe yardım ettikten sonra onları peşine takıp ilerlemeye başladılar. Rasar buraların daha kalabalık olacağını sanmıştı ama etrafta kimse yoktu.

Serafin yürüdüğü sırada ''Buraya sadece siz mi geldiniz? Yoksa başkaları var mı?'' diye sorarak durumu anlamaya çalıştı.

''Birden fazla ekip zindanın derinliklerine inmeleri için tutuldu. Şimdiden belki patronu kesip dönmüş olabilirler. Ya da daha arıyorlardır.'' bunları söylerken meraklı gözlerle etrafı taradı Groznezar.

Serafin biraz düşünün etrafın sessiz olması mantıklı geldi. ''Anlaşılan buradaki sürüler diğerlerinin peşine düşmüş. Burası patrona yakın olan kısım ancak av olduğu zaman genellikle daha agresifleşir, avın peşine düşerler.''

Devasa kapının önünde durdukları zaman nereye geldiklerini herkes anladı. Bundan daha açıklayıcı bir kapı olamazdı. Etrafta muhafız tarzında kimse yoktu. Almithra gayet sakin şekilde ''Peki bir planımız var mı? Goblin diyip geçiştiremeyiz.'' sordu arkadaşlarının kapıya bakışlarına.

Kimseden ses çıkmayınca '' En azından içeride dikkatli olun. Bir şeyler ters giderse geri çekilmek için hazırlıklı olursunuz.'' Almithra'nın geri çekilmeyle alakalı sözleri Serafin'in pek hoşuna gitmediği suratından belliydi.

Kapıyı zorlayarak açtıklarında salon boyunca sağlı sollu uzanan meşaleler yanmaya başladı. Taht benzeri yapıya uzanan yolun yanlarına süs havuzuna benzer su yolu yapılmıştı. Odayı çevreleyen sütunların hepsinde öldürülen maceracılar vardı. Hallerine bakılacak olursa önceden kalma cesetlerdi.

Tahtın üzerinde oturan Goblin ayaklanıp önündeki basamakları yavaşça indi.Tahtın yanında duran çekicini aldı. Boyu üç metreye yakındı. Mogut'un yapısından farksız değildi ama bir Goblin için yapılıydı. Goblinlerin, Cüce ırkından bile zaman zaman kısa olduklarını düşününce fark mantıklı değildi. Goblin'in teni bile farklı renkteydi. Çam yeşili yerine turuncu rengindeydi. Son basamağa adımını atınca mekanizma tetiklendi. Odanın yapısı değişmeye başladı. Oda asıl şeklini alırken uçuşan parçalar ekibi itekliyor, oldukları yerden başka yere savuruyordu.

Tabak şeklinde arenanın ortasında durdular. Etrafları birkaç metreye kadar uzanan ateşler kapladı. Ayaklarının altındaki zeminin tamamı sayısız kafatasının şeklinde dönüştü. Rasar ekibe dönerek ''Bu nasıl Goblin lan! Patronun ötesinde bir durum.''

Almithra duruşunu bozmadan ''Ne yapıyoruz? Anlaşılan kaçacak yerimiz kalmadı.''

Suratındaki şaşkınlığın yerini pis gülüşüne bırakan Rasar ''Tam olarak istediği şeyi yapacağız.'' sözlerinin ardından kılıcını çekti. Ekibin kalanı silahlarını hazırladıktan sonra üstüne doğru atıldılar. Goblin kolaylıkla saldırıları savuşturup hepsini arena boyunca dağıttı. Ekibin başı olarak algıladığı Rasar'ın üstüne koşmaya başladı. Groznezar, baltasını buzla kaplayıp yaratığın suratına fırlattı. Yaratık sırıtarak aklınca savuşturmak için baltaya vurdu. Minik patlamanın ardından yaratığın üzerine parlak buz tozları süzülmeye başladı. Tozlar hareketini yavaşlatıyordu. Groznezar yerden kaptığı kafaları buzlarla kaplayıp uzaktan taş misali fırlatmaya başladı.

Açıklığı fark eden Serafin baltasını kaparak yaratığın üstüne çullandı. Yavaş hareketlerine rağmen tepki süresinde azalma yoktu. Almithra, arka tarafından koşup kılıcını sırtına geçirip derin bir yara açtı. Açtığı yara kısa sürede kapanınca şaşkınlıkla geri çekildi. Tekrardan toplanıp yan yana dikildiler.

''Planı olan varsa söylesin yoksa bu arkadaşın neden bu kadar büyük olduğunu kısa sürede anlayacağız.'' Rasar'ın sözleri doğruydu.

Groznezar anlık olarak bir şey fark etti. Bunu gözden kaçırmış olduğuna inanamadı. Bu ihtimalin varlığı aklına gelmemesi normal sayılırdı. ''Onun diz çökmesini veya benim onun kafasına ulaşmama sağlayın. Gerisini ben hallederim.''

Ekipteki kimse sebebini sormaya yeltenmedi. Bir yolu varsa denemekten başka çare yoktu. Önden Serafin ve Rasar koşmaya başladı. Arkalarından Almithra harekete geçti. Serafin gelen saldırının altına geçip, yaratığı tutmaya çalıştı. Rasar ve Almithra bacaklarının arkasına dolaşıp birden fazla kesik atarak onu tekmelediler. Yaratık dizlerinin üzerine çöktü. Serafin kontrol altında tutabilmek için kollarına kesikler attı. Attığı kesikler daha derine inmiyordu. Hareketini engellediği sürece bunun pek önemi yoktu. Groznezar, yaratığı başından kavradığı gibi elleriyle kafasını dondurup onu kopardı. Bedeni artık hareket etmiyordu.

Herkes yaratığın yanından çekilince arena, normal haline dönmeye başladı. Serafin ''Bunu sonuca nerden vardın?'' diye sordu. Serafin tarafında aydınlanma daha geç gelmişti.

''Fısıltı büyüsü efsanelerden fazlasıdır. İlk başta renginden dolayı anlamam gerekirdi ancak pek ihtimal vermedim. Buranın girişinde turuncu gözlü Goblinlerinden anlamam lazımdı. Ancak bı noktada başka bir sorun var. Mağaralarda yaşayanların büyü yetenekleri yoktur. Büyü kullanabilenler konuşmayı becermek zorunda.''

Almithra biraz düşündükten sonra ''O zaman kontrol altında bir Goblin miydi?''

Rasar başıyla onayladı. ''Söylenenlerin ışığında pek farklı bir seçenek gelmiyordu. Ya da konuşabiliyordu ama durumu bize fark ettirmedi. Bu da onlar için fazla zekice sayılmaz mı?'' Goblin zekası dalgalı deniz gibiydi. Bazen beklenenden farksız salak oldukları açıktı. Bazen de kendilerinden beklenenin tam aksi şekilde büyü bile yapabiliyorlardı.

Groznezar ''O kısımları bizi pek ilgilendirmiyor artık. Kafayı teslim ettikten sonra işimiz bitmiş demektir.'' dönüş yolunda diğer lonca üyeleriyle birleşerek mağaradan dışarı çıktılar. Buldukları kısa yol sayesinde kendilerine verilen malzemeler ekstra olarak kaldı. Bu aynı zamanda diğer ekiplere de yaramıştı. Onlar da fazla uğraşmadan yolculuğu bitirdiler. Herkes kestikleri Goblinlerin kulaklarını yanlarına aldı. Kampa dönünce durumu rapor ettiler. Goblinin kafası ve durum ortada olunca ekstra ödemeli şekilde ödül aldılar. Kalan kısmı loncaya teslim edilecekti. Kamptan çıktıktan sonrası artık onlara kalmıştı.

Kampın dışında yürümeye başladıklarında Rasar ''Bizimle gelmek zorunda değilsin Serafin. Özgürlüğün sana kalmış.'' onun hayatını kurtadılar ama yaşamını ekibe bağlamak zorunda değildi. Aynı zamanda ''Aynı şey senin içinde geçerli Groznezar. Görev için tanıştırıldık ve gitmek istersen sana kalmış.''

Groznezar gülerek ''Benim açımdan sorun yok. Sizin yanınızda dolanırım.'' gezgin olmak haricinde bir ekiple gezmek hep daha mantıklıydı.

Serafin fazla düşünmeden ''Bunun için teşekkür ederim. Sizinle gezmem sorun olmazsa ben yanınızda dururum.'' Rasar ve Almithra, arkadaşlarının isteklerini onayladılar. Yeni yaşamlarında sürekli olarak kendi aralarından kalmaktan ziyade birileriyle ilişki kurmak daha iyi seçenekti.

Yolda yürürken ormanlık alana doğru saptılar. Kamp alanı etrafındaki grilekten kurtulmak ve rahatlamak adına iyi bir seçenekti. Temiz havayı ciğerlerine kadar çekmek, yeniden hayatın tadına çıkarmalarını sağladı. Bulundukları bölgelerde artık sınır mantığı pek kalmıyordu. Bu kadar uç noktada hangi sınırın ötesinde kaldıkları pek fart mezdi. Birkaç gün boyunca sınır boyunca güney kısmına doğru inmeye başladılar.

Avlandılar, yediler, içtiler ve gezerek günlerini keyifle geçirdiler. Nehrin başında bir avcı gördüler. Ona yaklaştıklarında kendisini selamladılar. Orta yaşlarda insandı. Kendine kurduğu ufak kampında oturmuş, oklarını hazırlıyordu.

Avcı, ekibi süzdükten sonra ''Görünen o ki maceracı ekibisiniz. Buralarda avlamaya çalıştığım bir yaratık var. Ormanlık alanda tehlikelidir. Onu avlamama yardı--'' Rasar sözünü yarıda kesip ''Buralarda başka iş var mı?'' diye sordu. Avcı önce şaşkınlıkla karşılasa da bozuntuya vermedi. Ormanlık alanın ilerisini göstererek ''Bu taraftan gittiğiniz zaman orada kamp göreceksiniz. Oraya sorun.''

Ekip, avcıyı selamlayıp yollarına devam ettiler.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 13, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DarazanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin