"Ve insan tercihleriyle
kaderini imzalar..."'Nazım Hikmet.
...
Sertap Erener-Aşk
İnsan olmak nefes almak değildi, insan olmak bir zekaya sahip olmak değildi. Bence insan olmak duygulara sahip olmak. Fedakarlıklar yapmak demekti. Özdemir Asaf'ın bir sözü vardır: insan olmak kuruş ile değil duruş ile ölçülür. Ben bu sözü hep bu düşüncelerimle kanıtlardım. Benim düşüncemde böyleydi işte.
Karşımdaki adam derin bir nefes aldı, kaşları usulca havalanırken arkasına yaslandı ve gözlerini kıstı. "Nasıl bir vakıfmış bu?" Anlamıyordu. Evet şu an tamamen emin olmuştum. Zekası yoktu, duygusu da yoktu kesinlikle insan değildi. Açıklık getirmek adına sertçe söze girdim. "Köydeki tüm öğrencilerin bütün ihtiyaçları karşılanacak. Ve onlar üniversiteye gidene kadar devam edecek." Kaşları bu kez çatıldı. Ben itiraz edeceğini düşünürken aniden çıkıştı.
"Kabul."
Dedi net bir sesle. İçime bir öküz oturduğunu hissettim. Duruşumu bozmadım affallamış olsamda. Başımı salladım. "Hadi imzalayalım şunu." Dedim mızıkçı ses tonumla. İstemiyordum hiç, ama hemen bitsin istiyordum bu iş. Çekmecesinden mavi bir dosya çıkarttı. Dosyadan ise bir adet kağıt. Ne yani hazır mıydı? Bu kadar kolay mıydı? Kabul edeceğimi nereden biliyordu? Önüme uzattı. Kalemi de ucunu açıp uzattığında elinden alıp kağıta göz gezdirdim. Evliliğin altı ay olduğu ve altı ay sonra boşanılacağı hakkında bilgiler vardı.
Kendi ismimin yazılı olduğu kısma imzayı attım. Kafamı kaldırmam ile göz göze geldik. "Düğünü hemen yapalım istiyorum." Dedi tekrardan net bir sesle. "Bu akşam yemeğe gel ailemle tanış, bir haftaya da düğünü yapar bitiririz." Dedi yeniden netçe. Kaşlarım çatıldı. "Neden acele ediyoruz?"
"Hasretinden ölüp bitiyorum Miray, ondan." Başını sağ tarafa çevirip bir şeyler mırıldandı. Kaşlarımı çattım. "Üf tamam! Kes çeneni saçma sapan konuşma. Önce annemlerle konuşmam gerek, akşam yemeğe gelirim." Dedim usulca ve istemsizce. Ama hemen evlenmek istemiyordum. "Hemen düğün yapmayız ayrıca, biraz nişanlı kalırız." Dedim bu kez.
Kaşları havalandı. "Allah Allah?" Dedi alayla, "Kızım gerçek mi evleniyoruz sanki ne nişanı?" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Ya adam! Eğer erkenden evlenirsek yanlış anlaşılmaz mı, ha? Bir anda böyle? Allahım ya!" Dediğimle bir duraksadı.
"Tamam." Dedi bu kez. "Ama uzatmayız yine, ailemle tanış bir kaç ay nişanlı kalır sonra evleniriz." Başımı sallayıp onayladım onu. Usulca çantamı koluma daha çok sardım. "Numaramı vereyim de akşam konum atarsın.""Gerek yok." Dedi anında, "Numaran bende var." Kaşlarımı çattım. Ben numarayı vermemiştim buna adım kadar emindim, nasıl bulmuştu o vakit? Tam konuşacakken açıklık getirdi hemen. "Seni araştırmadam ailme sokacağımı düşünmedin herhalde? Araştırırken buldum." Dedi dünyanın en rahat şeyini söyler gibi. Sanki bir suç değilmiş gibi. İç çektim, işim vardı bu adamla gerçekten işim vardı. "İyi!" Dedim sertçe. "Akşam konum atarsın." Hızla kapıyı çarparak çıktım odadan.
Etraftaki gözleri yine üzerimde hissettim ancak umursamadan çıktım şirketten.
🍀
Üzerimdeki kırmızı, tam dizimde biten elbiseyle gülümsedim. Oldukça güzeldi ve yakışmıştı. Yüzüm yine solgundu ama yine pek umursamadım. Her zaman ki gibi bir maskara ve gloss ile geçiştirmiştim. Trençkotlarım arasında en kalın ve krem renginde olan uzun trençkotumu geçirdim üzerime. Çantamı da koluma aldım. Ayağıma fazla uzun olmayan ama oldukça şık duran siyah bir topuklu ayakkabılarımı giyindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mâhi
Romance🍀 Mardin'in yoksul köyünde öğretmenlik yapan Miray Işık bazı talihsiz olaylar yüzünden yıkık dökük olan okulu Atatürk ilköğretim okulu için, Mardin'in ağası Fırat Mirza Ulubey'den yardım ister. Peki Fırat ağa karşılığında Miray ile evlenmek isterse...