5. Bölüm

47 6 0
                                    

"Gülleri sarı severim, toprağı ıslak.
Türküleri yanık, şiirleri hoyrat!
Havayı nemsiz, çayı demsiz..
Bir seni olduğu gibi,
Bir seni herşeye rağmen.
Bir seni, hâlâ..."

'Ümit Yaşar Oğuzcan

...



"Aşık oldum işte Elçin." Evet imtihanlarım asla bitmiyordu. Elçin sabahın erken saatlerinde evime gelmiş ve iki saattir aynı konu üzerinde duruyorduk. Mirza'yla evleneceğimi nerden duymuştu bilmiyorum ama bende sanki aşıkmışım gibi davranıyordum. Çünkü Elçin her ne kadar sadık ve iyi bir arkadaş olsa da biraz boşboğazdı. Bu yüzden annemlere her an bir şeyleri yumurtlayabilirdi.

"Ya kızım iki günlük adama aşık oldun ve evlenmek istiyorsun öyle mi?! Hıh sen gelde bunu benim külahıma anlat." Dedi yine aynı inatçılığı ile. Zeki bir kızdı, ancak ben daha zekiydim. "Belki de iki günlük değildir be Elçin ne dersin?" Şaşkın bakışlarını üzerimde hissedince bu haline kıkırdadım. Kestiğim domates ve salatalıkları tabağa koydum. "Hadi artık kapat şu konuyu. Daraldım gerçekten."

"Ama..." Of Elçin off. "Aması yok Elçin haydi götür şunları masaya da ben annemleri çağırayım." Başını salladı istemsizce. Bende mutfaktan çıkıp misafir odasına ilerledim. Kapıyı tıklatacakken annem çıktı odadan. Gözleri şaşkınlıkla açılıp elini kalbine koydu. Efsun Işık ve panikatakları vol bilmem kaç...

"Ay! Annem niye sessiz geliyorsun, korktum ya." Baş parmağını ağzına koyup damağını yukarı kaldırdı. Derin bir nefes aldı. "Su getireyim mi anne?" Başını olumsuz anlamda salladı. "Sizi uyandırmaya geliyordum, kahvaltı hazır hadi babamı da çağır. Siz mutfağa geçin bende Eylül'ü uyandırayım." Annem başını sallayınca benim odaya ilerledim.

Evim iki artı bir olduğu için bir misafir odası birde kendi odam vardı. Annem ve babam misafir odasını ayırıp Eylül'ü de kendi odama almıştım. O yatakta yatmış bende odamdaki geniş koltukta uyumuştum. Odaya girince yaklaşıp Eylül'e seslendim. "Eylüllll..." Dedim hafif kısık sesle. Gözlerini usulca araladığında uyku mahmurluğuna gülümsedim. Zira şu an çok tatlı gözüküyordu.

"Kahvaltı hazır, kalk haydi." Gülümsedi tekrardan. Sonra genişce gülümseyip yatakta oturur pozisyona geldi. "Senin beni uyandırmanı özlemişim Miyay." Gülümsedim. Bende sanırım Miyay demesini özlemiştim. Küçükken adımı söyleyemez Miyay derdi hep. Ondan sonra da alışkanlık haline getirmiş full öyle seslenmişti.

"Kahvaltıdan sonra seni biraz gezdireyim ister misin?" Başını salladı. Ayağa kalkıp elimi uzattım. "Hadi o zaman önce kahvaltımızı edelim." Elimi tutup ayaklandığında tişörtünden tutup banyoya yönelttim. "Elini ve yüzünü yıka önce," güldü bu halime. Bende gülümseyip banyodan çıktım ve mutfağa ilerledim. Yuvarlak masa etrafında dizilen kişilere göz gezdirdim.

Çok seviyordum ben bu ekibi! Babam masanın en merkezine oturmuş, gözüne gözlüğünü geçirip elindeki gazeteyi okuyordu. Yıllar geçse de alışkanlıklar geçmiyordu. Ben kendimi bildim bileli babam kahvaltı masasında hep böyleydi. Yanı başında oturan annemde cabasıydı. O da her zaman ki gibi saçlarını özenle arkada toplamış ve telefonuna göz gezdiriyordu.

En uçtaki Elçin ise halıyı inceliyor ve aynı zamanda ağzına üzüm atmakla meşguldü. Gülümseyerek yanlarına ilerledim. Babamın sol tarafına oturdum. Elçin ve babam arasında kalmıştım. Karşımdaki sandalyeye ise Eylül oturunca tamamlanmıştık. Babam elindeki gazeteyi indirip bana baktı. Sonra ise Eylül'e göz gezdirip gülümsedi. "Günaydın kızlarım." Gülümsedim. Evet kesinlikle en çok özlediğim şey buydu.

MâhiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin