3.BÖLÜM

44 3 6
                                    

~Gözlerimin dolduğunu belli etmemek için güldüğüm her dakikadan nefret ediyorum.~

Bazı insanlar güçsüzlüklerini kabullenir ve bunu etrafındakilerin görmesinden rahatsız olmaz veya etrafındakilerden saklamaz. Bazı insanlar ise güçsüzlük lerini hiç bir şekilde kabullenmeyen etrafındakilere hep güçlü görünmeye çalışır. Ama bu insanlar dışarıdan bakıldığında yıkılmaz, sağlam bir duvar gibi dursalarda içleri hep yıkık döküktür. Benimde öyleydi dışarıdan baktığınızda hayatımda hiç bir eksiklik yok her şey müthiş gibi gözükürdü fakat içim hep yıkık dökük, bir tarafımda büyük bir eksiklik ve bir türlü kabullenemediğim güçsüz tarafım vardı.

Ama ben güçlü olmak zorundaydım. Annem için... Kardeşim için...
Bir zamanlar gerçekte güçlü olduğumu, üstesinden gelemeyeceğim hiçbir işin olmadığına inanırdım. Ama büyüdükçe anlamışdım. Meğer sandığım kadar güçlü değilmişim. Ama yanılmadığım tek bir şey vardı o da benim en güçlü ve en güçsüz yanım babam olmuşdu. Fakat her zaman en güçlü tarafım baskındı. Üstesinden gelemeyeceğim bir şey olursa aklıma hep babam gelir. Ve kendi kendime sen koskoca Miran Atalay'ın kızısın o vatanı için canını feda ederken gözünü bile kırpmadı sen bu kadar küçük şeylerin üstesinden mi gelemeyeceksin?, Şimdi o yanında olsaydı senin güçlü olmanı isterdi diyerek kendi kendimi avuturum.

Annemin tatlı sesiyle halı desenlerine takılan bakışlarımı anneme çevirdim. "Kızım hadi yardım etde sofrayı hazırlayalım. Atlas birazdan gelir" annemin sesi ile oturduğum yerden kalkıp mutfağa geçidim. Biz daha eve gelmeden Mustafa usta arayıp işinin bittiğini söyledi. Atlas da motosikletini almak için geri döndü. Bende eve geçtim. Mutfağa girer girmez elime yemek tabaklarını tutuşturdular. On dakikaya sofra hazırdı. "Nerede kaldı acaba? " Ayşegül teyzem haklı olarak biraz endişeliydi. Sözü biter bitmez zil çaldı. Nedensiz bir şekilde heyecanlanmışdım.

Umarım nedensizdir.

İç sesimi hemen susturup annemle birlikte kapıya koşan Ayşegül teyzemin peşine takıldık. Ayşegül teyzem heyecanla hemen kapıyı açtı. Atlas yine boş bir ifade ile bakıyordu. Ama annesini görünce ifadesi biraz yumuşamışdı. "Hoş geldin oğlum" diyen Ayşegül teyzemin sesi titriyordu. Atlas vakit kaybetmeden eğilip annesini kollarının arasına alıp sıkı sıkı sarıldı. Kafasını yana çevirip saçlarından derin bir nefes aldı. "Hoş buldum annem" sesi beklediğimdende yumuşakdı. Onlar sarılmaya devam ederken omuzumda annemin elini hissettim. Omzumu okşayıp diğer omuzuma da başını kodu.

Sonunda Atlas ve annesi ayrıldığında Ayşegül teyzemin ve annemin ağladığını fark ettim. Atlasa baktığımda ise gözlerinde ilk defa bir duygu gördüm.

Özlem...

Neden bunu yaptığına aklım ermiyordu. Bir insan neden kendini sevdiklerinden alıkoyar. Eminim kendince bunun bir açıklaması vardır. Atlas gülümseyip hemen anneme sarıldı.
"Hoş geldin Atlasım" geri çekilip "Hoş buldum Asiye teyzem" diyip bakışlarını bana çevirdi. Gülümseyerek "Hoş geldin" dedim. O da kocaman gülerek "Hoş buldum" derdemez hiç beklemediğim bir şekilde eğilip belimden sarılıp birde üstüne yanaklarımı öpüp geri çekildi. Kalbim sıkışır gibi oldu.

Ne oldu Asena hanım iki çapkınlık yaptı diye hemen kalbiniz fırlayacak gibi oluyor.

Çapkınlık mı? Ne yani sarılmak çapkınlık mı oluyordu. Uffff! Bu saçma sapan, alakasız konuşan iç sesimi engellemenin bir yolu varmıydı acaba keşke olsa. Valla direkt engeli basarım.

Ayrıca temas sevmeyen bir insan değilimdir. Tam tersine yapış yapışımdır biraz ama beklemediğim bir anda sarılınca haliyle şok oldum. Geri çekildiğinde kısa bir an bakışlarımız kesişdi. "Hadi gel oğlum daha yeni hazırladık sofrayı. Valla kaynananda seni çok sevecekmiş." diyen annemin peşine takılıp salona geçtik. Sadece dört kişiydik ama büyük bir sofra hazırlamışdık. Şimdi ise rızzzzık zamanıydı. Onlar sofraya otururken bende çay anlamak için mutfağa gittim. Geri geldiğimde onlar çokdan sohbete başlamışlardı. Hemen masaya oturup tabağıma bir şeyler aldım.

Kalbime Misafir ❤️‍🩹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin