Multimedya:Aren
Aren'in yedi yıldır kalbinde taşıdığı o karanlığı ... Acaba ben bile silemezmiyim?''
Yönetici ''Vampirler uzun yıllar insanların en büyük düşmanı oldular.Ama içlerinde insanlarla barış içinde yaşamak isteyenler de var.İnsanlar ve vampirler arasında bir köprü kurabilmek için bu barışcıl politikayı genç vampirlere...aşılamak çok önemli.Aren için şu an bu imkansız olsada...bir gün beni anlayacaksın.'' Dediğinde Aren'in yüzüne bakmak için kafamı kaldırdım. Kafasını eğip yöneticiye karşılık ''Geçmiş aynı kaldığı sürece bu imkansız.'' cevabını verdi. Yönetici ise ''Onlar insan kanı içen..insan kılığına bürünmüş canavarlar oldukları için mi?'' Diye mırıldandı.Bir şey yapmalıydım yoksa bu konuşmanın sonu kötü olucaktı.''Ah şey ..şey Yönet-Baba.. Buyurun size hediye almıştım umarım beğenirsiniz bizim biraz işimiz var da müsadenizle.'' Yani aslında hediyem ona değildi ama bu durumu kurtarmak için kız arkadaşım Amelia'ya aldığım hediyeyi ona vermek zorunda kaldım.Daha sonra Aren'nin kolundan tutup 'Gidelim..'' Dedim. Tamam ben de vampirleri sevmezdim ama ben geçmişi az çok hatırlıyordum ama Pars Kalkan farklıydı ona olan tek duygum minnettarlık.Sanırım öyleydi.
Ben önde Aren arkamda okulun koridorunda yürüyorduk.Neden? Yönetici neden , Aren'nin kalbindeki yaraları deşeceğini bile bile , ona bu tür şeyler söylüyor?
Yürümeye devam ederken hala aklım Aren'deydi.Biliyorum ki Cross Akademisinde gece vampirlerine muhafızlık yapmak iyi bir şeyle sonlanmayacaktı.Aren'nin nefreti onu tüketiyordu.İçten içte bu durum beni de tüketmeye başlamıştı. Ve elimden bir şey gelmiyordu , elimden bir şey gelmemesi adil değildi.Bu eziyeti kendine neden çektiriyordu?
Onun gözlerinde ki nefret aynıydı.Hiç değişmemiş ki...
Yönetici , ''Bu çocuk 'Aren , ailesi kötü bir vampir tarafından öldürülmüş.Artık oda bizimle yaşayacak hadi onu banyoya götür.Benim ufak bir işim var.'' Diyip gitmişti.Ben ve Aren yalnız kalmıştık.O kadar soğuktu ki onu incitmemek için ne söyleyeceğimi bilmiyordum.''Şey...Hadi banyoya gidelim.'' demiştim. Daha sonra yaklaşıp ''Sana dokunmamın bir mahsuru var mı ?'' Diye sormuştum.Cevap vermeyince kolundan tutup 'Gidelim' demiştim. ''Küvetteki su sıcak'' Hala cevap yoktu. ''Şey o zaman üstündekileri çıkaralım.'' Deyip ona bol gelen montunu çıkartmıştım , ama gördüğüm şey karşısında donup kalmıştım boynundan göğsüne akan kırmızı bir sıvı vardı onun kan olduğunu anlamıştım.İstemsizce ağzım 'o' şeklini almıştı ve korkmuştum.Daha sonra bir bez alarak sıcak suya batırdım.''Boynunda ki kanı silmemin bir mahsuru var mı ?'' Cevap yine yoktu ve ben tek kelime dahi etmeyen Aren ile ilgilenmeye devam ettim.Ona karşı niye bu kadar nazik ve dikkatli davranıyordum?Çünkü eğer bu şekilde davranmazsam, karşımda ki çocuk parçalara ayrılacakmış gibi hissediyordum.
Yine her zaman ki gibi gündüz öğrecilerini yatakhaneye gitmeleri için sıraya sokuyordum.Ama onlar gece vampirlerini beklemekte ısrarcıydılar.Bu yüzden bende ıslık çaldım ki kulak zarlarını patlatabilirdim. Tam başımı çeviriyordum ki bir sürtük duvara tırmanıyor ''Hey sen duvara tırmanmaya çalışma.'' Kız korkmuş olacak ki inmeye çabaladı ve yere düştü Aren hemen yardım etti tabi. ''T-teşekkürler ben üzgünüm.'' dedi ve hemen sıraya girdi.
''Harikasın , Aren !'' Diye sırıttım. Aren ''Eğer kuralları ihlal etmeye devam ederseniz burada sıra olmanız yasaklanabilir.'' Tüm kızların ona öldürücü bakışlar attığına kalımı basabilirim.Kız öğrencilerin nefretini kazanacak şeyler söylemese olmaz sanki.
Daha sonra gece öğrencileri çıktılar bizim kızlarsa 'her zaman ki' hülyalı bakışlarını gizleyemediler. O sırada bir ses ''PARS KALKAN'' diye bağırdı kafamı diğer tarafa çevirdiğim de bu Aren'nin sesiydi ve delirmiş olmalıydı kesinlikle. Pars Kalkan ise ona doğru yaklaştı. Allah'ım nolur olay çıkmasın ya da bir şey olmasın falan.Pars Kalkan Aren'nin aksine daha rahat bir şekilde ''Aren , nasılsın? Kendine dikkat et.''
Aren yumruğunu sıkarak ''Nasıl olduğumu mu öğrenmek istiyorsunuz? Bunu size istediğiniz yerde istediğiniz zamanda gösterebilirim.Pars Kalkan.'' Yüzüm bembeyaz olmuştu ve bu tamamen benim öfkemden kaynaklanıyordu.Pars Kalkan beni kurtarmıştı ve ben ona her zaman sadık kalacaktım peki Aren ne istiyordu ondan anlam veremiyordum.Ben ağzımın bir karış açık kalmasını gizlemeye çalışırken onlar duymamazlıktan gelerek çoktan yol aldılar.
Aren'e baktığımda arkalarından bakıyordu. Acaba sakladığı bir şey mi var? Pars Kalkan bunu biliyor olmalı...Hayır , çok fazla düşünüyorum ne olabilir ki? Başımın ağrısı çok şiddetliydi ve migrenin tohumlarının da yavaş yavaş yeşermeye başladığını fark ettim.
AREN'DEN
Soğuk ve nefret bütün hücrelerime işlemişti .Sevdiklerimi kaybetmeme sebep olan o vampirlerden nefret ediyordum onların yok olmaları için elimden geleni yapabilirim.Bu mücadelenin sonu ölüm olsa da nefretimle savaşacaktım onlarla.Saç diplerim anılarımı canlandırmak ister gibi sızlarken ifadesiz durmaya çalıştım.Acı zaaftı.Ben acımı belli etmezdim.
Rose , onu kapıdan gizlice izliyordum. Onun çocuksu sitemlerini , hareketlerini seviyordum çünkü o masumdu , saftı.Bense pisliğin içindeydim dibe batmıştım. Rose'yi dibe çekmemek için her şeyi yapmaya çalışıyorum.Kendimden başka kimsem yoktu Yönetici ve Rose'yi saymazsak yoktu , zaten onlar da beni anlamıyordu.Bana benden başkası yardım edemezdi.Hatta ben bile kendime yardım edemezdim.
Rose'yi izlediğimde elinde bir paket vardı görünmemek için kendimi geri çektiğimden seçemiyordum ne olduğunu. Sadece sesini duyabiliyordum.
''Acaba Pars Kalkan aldığım hediyeye sevinir mi? Hem zaten bu sadece bir teşekkür için sadece minnettarlığımı göstermek için!'' Bu duyduğum şey beni neden incitmişti? Ona bana yardımcı olması için gelmiştim girmek üzere olduğum bu bataklıktan beni çıkarması için. Koridorda yürümek için yol aldım odama doğru gidiyordum ki , başım dönüyordu dengemi sağlamak için duvara tutundum.Daha sonra soluklanmaya başladım gücüm tükenmişti çökmüştüm.
Birilerinin adım seslerini duydum.Bütün bedenimdeki acıya rağmen yanımda durmuştu gözlerimi açabilmek adına çabaladım.
''Mücadele etsen de kaçsan da, bir şey değişmeyecek.Ama yine de kendini bu şekilde zorlamaya devam ediyorsun.'' Bu ses yöneticinindi. Duyabiliyordum ama tepki veremiyordum.
Nefes alamıyordum ve öksürük hiç durmuyordu.Her öksürdüğüm de kan damlaları yere düşüyordu Boğuluyor gibiydim. Yönetici bana bir bardak su ve elinde ki bir hapı uzattı.''İç şunu seni sakinleştiricek.'' Uzattığı bardağı elimin tersiyle fırlattım.
''Son zamanlarda,krizler giderek sıklaşmaya başladı.Bu şekilde devam edersen sonunda ne olacağını anla artık lütfen.'' Bir şeyler geveliyordu ama anlamıyordum ve ben titriyordum buna engel olamıyordum.
''Hayır , sen zaten anlamışsın...'' Diyip gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Poison
VampireBu sonu gelmeyen baskılar yüzünden kaç kere vazgeçtik?Bu yersiz yurtsuz duygularını kapatmaya başladı.Bu saf gülümseme zalimliğe mi yenildi ? Biliyorum ki hepimiz faniyiz.Kalbimdeki bu görünmez yaralar kendini yiyip bitirse de...Şimdi bile , karanlı...