7. BÖLÜM

179 13 4
                                    

Herkese merhabaaaa :)))))
Arkadaşlar biliyorum bölümler geç geliyor. Köydeyim ve köyde internet çok zor çekiyor ve bölüm yazmaya ve yayınlamaya az vaktim oluyor. Lütfen kusura bakmayın.
Bir de lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Bir önceki bölümdeki vote sayısı çok çok az. Yorum desen o hiç yok. Lütfen biraz duyarlı olalım.

Emin adımlarla inmeye başladığımız bu merdivenleri sağ salim indik. Valla böyle bir durum da düşmek istemem. Havalı havalı yürürken birden yere yapışmak... Gerçekten çok korkunç bir olay. Allah kimsenin başına öyle bişey vermesin valla.
Masaya ulaştığımızda Doruk ve Taylan'ın masada yan yana oturduğunu gördüm. Bunu sırf Pelin ve Taylan'ın arasındakilerden dolayı yaptıklarını fark ettim. Pelin'e baktığımda onun da bu olayı fark ettiğini anladım. Masaya oturup sessizce yemeğimizi yemeye başladık. Yemeklerden biraz yenilse de kimsenin keyfi yerinde değildi. Masadaki herkese göz gezdirdiğim de herkesin masaya serdiğimiz turuncu çizgili masa örtüsünü izlediğini fark ettim. Doruk hariç. O herşey normal gibi yemeğini yiyordu. Öküz diye boşuna demiyorum.
Ortamı yumuşatmak amacıyla konuşmaya başladım.
"Ee neler yaptınız bugün? "
"Bütün gün beraberdik kahve." Doruk'un dediğine gözlerimi devirdim. Mal bu çocuk yemin ediyorum ya.
"Sana demedim zaten." Dil çıkarmamak için kendimi zor tutuyorum şuan. Bir insan nasıl bu kadar gıcık olabilir Sorusunun resmedilmiş hali.
"Birine özel sorduğunu hatırlamıyorum. "
"Sen hatırlamazsın. Sende o hafıza yok."
"Sende var da ne oldu?" Bak ya hala laf sokma çabasında şeytan diyor döv şu çocuğu.
"Senin anlayamayacağın kadar çok şey oldu canım. "
"Ha-"
"Sussanız artık da yemeğiniz soğumasa." Pelin'in Doruk'un lafını kesmesine sevinsem de her halta karıştığı için sinir oldum. Tamam o benim en yakın arkadaşım ama yine de bazen en yakın arkadaşlarda sinir bozabiliyorlar. Ne? Yalan mı?
"Bence de bu iş baya uzar." Taylan'ın Pelin'i desteklemesiyle daha da sinirlendim.
"Sizene?" Doruk ile aynı anda kurduğumuz bu cümle ikisini de dize getirdi.
"İyi be bişey demedik." Klasik Pelin lafları.
"Ne yaparsanız yapın ben doydum salona gidiyorum." Taylan masadan kalkıp Pelin'e döndü. "Pelin biraz gelir misin? Seninle bişey konuşmak istiyorum."
Pelin bir an bana baktı ama demin ona çemkirdiğim için Taylan ile gitmeyi daha doğru buldu. Onlar gözden kaybolunca bende Doruk'a döndüm.
"Gittiler. "
"Fark ettim."
"Yemin ediyorum öküzsün. Ne halin varsa gör ben gidiyorum."
Masadan kalkıp bir hızla elime geçen ilk şeyi yani tencereyi mutfağa götürmeye başladım. Başladım diyorum çünkü yürümeye başlamam ile sırtımın duvara dayanması bir oldu.
Gözlerimi önümde duran Doruk'tan uzak tutmaya çalışarak çaprazımızda duran masaya çevirdim. Onunla ilgilenmiyormuş gibi yapmak en iyisi. Yoksa kendini bişey sanıyor.
"Kahve gözlerime bak."
Cevap vermedim. Öküzlerle işim olmaz benim.
"Kahve küs müyüz?"
Yine cevap vermedim.
"Sanırım hamile olsan sana ancak bu kadar yaklaşabileceğim."
Gözlerimi iri iri açarak önümde duran Doruk'a çevirdim. Hemen sonra da karnımın önünde duran tencereye ve en son ise Doruk ile aramızdaki mesafeye. Masaya baktığım için fark etmemiştim ama sandığımdan daha da yakınım da duruyordu. Bakışlarımı tekrar Doruk'a çevirdim.
"Hamile olmayacağım. Ve sende bana bir daha böyle yaklaşamayacaksın."
Doruk'u tek elimle itmeye çalıştım. Evet sadece çalıştım. Çünkü itemedim. Kıpırdamadı. Ve ben bu gerçeği anca sindiriyorum. Kas ayısı. Kıpırdamadı bile.
"Niye çocukları sevmez misin?"
Oha takıldığı noktaya bak.
"Severim ama yapmayacağım çocuk mocuk."
"Zaten sadece çocuk yapılıyor mocuk değil. Ha bi de senden çocuk yapacak adamın aklından şüphe ediyorum. "
"Valla bende senin aklından şüphe ediyorum ama dile getirmiyorum canım. " Laf soktum. LAF SOKTUM. EVET BEN LAF SOKTUM. İçim rahatladı be.
"Ha ha çok komik." Tabi komik .s.s
"Hem ben evlenmeyeceğim merak etme. Kocamdan şüphe etmene de gerek yok."
"Niye?"
"Sanane!"
"Aman iyi be! Ne bağırıyorsun kulağımın dibinde?" Sanırım sağır oldum.
"Sen de bağırıyorsun!"
"Sus!"
"Bana emir verip durma! Bu ne ya? Her zaman ya emir veriyorsun ya da laf sokuyorsun! Bıkt-"
Sözümü kesen Doruk'un sıcak dudakları dememi bekliyorsanız daha çok beklersiniz. Bir kere beni öpmesine ben izin vermem. Hem o öküz de böyle romantik şeyler yapmaz. Evet öpmesi romantik olurdu. Ama o öküz. Ve izin vermezdim. Yapacağı tek şey kocaman eliyle ağzımı kapatmak olur şimdiki yaptığı gibi. Evet öküzümüz eliyle ağzımı kapattı.
"Belki seni daha iyi yöntemlerle de susturabilirdim ama bu da güzel bir yöntem. " Ay bi de göz kırptı ya.
Kaşlarımı daha da çok çatarken -sanki çok mümkünmüş gibi- sinirle Doruk'a baktım.
"Elimi çekeceğim ama bağırm-" Sözünü bitirmesine fırsat vermeden bacağımı kıymetlisine doğru savurdum. Tabi elimdeki tencereyle çok sert olmasa da denk gelmişti. Yüzünde morarmaya başlayan bir ifade oluşsa da pek çaktırmamaya çalıştı. Yüzünden anladığım kadarıyla hem şaşırmış hem de sinirlenmişti. Vurduğum da biraz sarsılsa da yere düşmemişti. Benden bir karış kadar uzaklaşsa da hemen geri aramızdaki mesafeyi kapattı. Aramızdaki tek engel olan elimdeki tencereyi kavrayarak avuçlarımdan çekti. Tencereyi yerinden kıpırdamadan hemen çaprazımızda duran masaya koydu. Kolları uzun olduğu ve masada çok yakında olduğu için hiç zorlanmamıştı. Geri bana döndüğünde yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
Sen bu sıra da ne yapıyordun diye soracaksınız. Tabi sizde haklısınız. Ama ne yapayım dondum kaldım.
Kıymetlisine tepme atınca bir tokat ya da bir bağırma falan beklemiştim. Ya da bir küfür.
Ama bunların hiç biri gerçekleşmeyince ben de şaşkına döndüm ve ne yapacağımı şaşırdım. Yaptığım tek şey yüzüne möl möl bakmak oldu. Möl möl nedir ya? Ben iyice kafayı yedim. Bunların asıl nedeni bana yaklaşan Doruk.
Evet Doruk beni bu hale getirdi.
Doruk'u elimle itmeye çalıştım ama kıpırdamadı bile.
"Yaklaşma. "
"Yaklaşırsam ne olur Kahve ? " Bak bak yüzündeki alaya bak. Katıksız öküz.
"Demin ki olanların daha serti olur."
"Tedbirimi aldım. " Göz kırptı bir de ya. Aşağı doğru baktığım da bacağını bana doğru uzatmış bir şekilde kendini korurken gördüm.
Elimle daha çok itmeye çalışsam da pek işe yaramamıştı.
"Ee Kahve şimdi ne yapacaksın? "
"Asıl sen ne yapacaksın? Yaklaşma!"
"Birazdan görürsün ne yapacağımı."
Yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırmaya başlayınca yüzünde hem alay hem de memnun bir ifade oluştu. Kafamı iyice duvara yaslayarak olaylara üçüncü tekil şahıs gibi bakmak istedim. Ama bana doğru gelen dudaklar bu istediğimi sert bir şekilde geri çevirdi.
Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmayan Doruk'un gözlerinin içine baktığımda yavaşça gözlerini kapattı.
Benim de bir yanım ne olacaksa olsun diyerek gözlerimi kapatmamı istese de bir yanım bunun çok saçma olduğunu ve benim bir yolunu bulup bu durumdan kurtulmam gerektiğini söyledi. Benim bir seçim yapmam gerekiyordu. Ve bu seçim beynim ve kalbim arasındaki bir seçimdi. Beni öpmesine izin vermek istemiyordum ama yine de dudaklarının tadını merak ediyordum. Bu durum beni çıkmaza sokmuştu. Evet demin kesin kesin konuşuyordum. İzin vermem diyordum ama o bu olay gerçekleşmeden önceydi.
Ben daha seçim şansına giremeden yere bişey düşme sesi ve hemen ardından gelen kalın ses herşeyi daha da çıkmaza sokuyordu.

Sizce gelen veya gelenler kim?

Vote ve yorumlarınızı unutmayın canlar :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 27, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dedeler Sağolsun!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin