Hoseok uyandığında yanlızdı. Pencereden giren güneşe bakılırsa saat sabahın sekiziydi.
Esneyerek doğruldu ve gerinerek düşüncelerini toparlamaya çalıştı.
Önceki gece yaşananlar tuhaf ve gerçeküstü görünüyordu. Vücudu onu rahatsız etmeseydi ve kıçı acımasaydı bunun sadece bir rüya olduğunu düşünürdü.
Ama bu bir rüya değildi.
Jeon'la gerçekten seks yapmıştı.
Dün akşam içinde Jeon'un aleti vardı.
Dudaklarını yalayan Hoseok yataktan kalktı, hareket kıçına yeni bir acı dalgası gönderirken yüzünü buruşturdu ve aynaya doğru yürüdü.
Her tarafı morluklarla kaplıydı.
Hoseok kalçasında ki ve uyluklarındaki parmak izlerine baktı ve bundan dolayı delirip delirmediğine karar vermeye çalıştı.
Biraz öyleydi ama tüm bu eşcinsel meselesi yüzünden değildi. Elbette bir erkekle seks yapmayı hiç beklemiyordu ama eşcinsel seksi onu çok fazla rahatsız etmiyordu, en azından paniğe kapılıp histerikleşecek kadar. Anne babası gitmişti ve en yakın arkadaşı biseksüeldi, dolayısıyla onu yargılayacak, umursayacak kimse yoktu.
Hoseok'un rahatsız eden şey Jeon'la seks yapmış olmasıydı. Anlaşmanın bir parçası değildi. Elbette Jeon çok otoriter davranmıştı ve onu becermeye kararlıydı ama Hoseok kolayca reddedebilirdi. Onu kolaylıkla durdurabilirdi. Ama yapmadı.
Neredeyse dehşet verici olan seksin yoğunluğundan bahsetmiyordu bile. Korkunç derecede iyiyid. Hoseok dudağını ısırarak kalçalarındaki morlukların üzerinde parmaklarını gezdirdi. Cildi karıncalandı.
Banyo kapısı aniden açıldı ve Hoseok sıçradı.
Jeon gömleğinin düğmelerini ilikleyerej banyodan çıktı. Hoseok'u görünce durdu ve Hoseok kendini elleriyle örtme dürtüsünü bastırmak zorunda kaldı. Kendine gülünç olmaması gerektiğini söyleyerek vücudunu rahatlamaya zorladı. Jeon'un dün gece görmediği hiçbir şey yoktu.
Jeon'un yüz hatları birdenbire sertleşti ve uzaklaştı.
- Ne kadar istiyorsun?
- Ne?
- Dün gece için ne kadar istiyorsun?- Hoseok sert bir nefes aldı.
- Bana bir fiyat ver.
Hoseok onun geniş sırtına baktı.
- Fiyat?
- Evet. Dün gecenin bedeli - dedi Jeon sesinde bir kızgınlık hissi vardı.- Anlaşılması bu kadar zor olan şey ne?
Midesi kasılan Hoseok, arkasındaki rahatsızlığı görmezden gelerek boxerını aldı ve giydi. Kendini kirli hissettiği için bir duş istiyordu ama çıplak ve savunmasız kalmak istemiyordu.
- Beş bin.- dedi
Bu Jeonu kızdırmış olmalı, değil mi? Bir duraklama oldu.
- İyi
Görünüşe göre öyle değildi.
Hoseok midesindeki düğüm olmasaydı, boğazında sıkı bir yumru haline gelip kendisini beli belirsiz hasta hissetmesine neden olsaydı gülerdi.
Hiçbir şey söylemeden banyoya doğru yürüdü ve kapıyı yavaşça kapattı. Hoseok kapıya yaslanarak gözlerini kapattı.
Kapı tenine karşı soğuktu.
.......
Uzun, sıcak bir duş kafasını temizledi. Hoseok banyodan çıktığında ne yapacağını bilmiyordu ama Jeon ortadan kaybolmuştu. Hoseok, Jeon'un masasının üzerindeki cep telefonunu fark ettiğinde onu aramak üzereydi. Hoseok içini çekerek ikizleri kontrol etmeye gitti ama onlar hâlâ uyuyorlardı, bu yüzden Jeon'u bulmaya karar verdi.
Buradan ne kadar çabuk çıkarsa o kadar iyi olurdu.
Yaklaşık on beş dakika yürüdükten sonra Hoseok sonunda artık nerede olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını itiraf etti. Konağın bu kısmı onun için tamamen yabancıydı ve ona Jeon'un nerede olduğunu söyleyecek bir çalışanda bulamadı.
Konak neredeyse ürkütücü derecede sessizdi. Mekan lükstü ama sanki birinin evi gibi değildi, bir müze gibiydi. Hoseok burada büyümenin nasıl bir his olduğunu merak etti ve omurgasından aşağıya bir ürperti indi.
Başka bir odaya giren Hoseok, Jeon Jungsan'ın büyük bir masanın arkasında oturduğunu görünce dondu.
- Özür dilerim - dedi Hoseok bir adım geri çekilerek. - Benim niyetim değil-
- Aslında sizinle konuşmak istiyordum Bay Jung.
- Benimle mi?
Hoseok ona şüpheyle baktı ama odaya girdi ve kapıyı kapattı. Jungsan'ın kalın gri kaşları çatıldı.
- Kesinlikle. Oturun.- Hoseok yaşlı adamın önündeki sandalyeye oturdu ve bekledi.
Birbirlerine baktılarında sessizlik uzadı.
Hoseok, Jeon Jungsan ve oğlunun birbirlerine ne kadar benzediklerine bir kez daha şaşırmıştı. Görünüşe göre bu ailedeki erkekler çok iyi yaşlanmış. Jeon otuz ya da kırk yıl sonra böyle görünecekti. Hoseok'un bunu göreceği söylenemezdi.
- Bay Jung- Jeon Jungsan sonunda Hoseok bakışlarını indirmeyi reddettiğinde söyledi.
- Oğlumla ne zamandır bu doğal olmayan ilişkiniz var?
Hoseok kendine Jeon Jungsan'ın çok hasta olduğunu hatırlatmak zorunda kaldı. Ölmekte olan bir adamala tartışamazdı.
- Bir aydan az bir süredir efendim.
- Bu işi kolaylaştırır - Yaşlı adam bir kalem aldı ve bir kağıt parçasına birşeyler yazmadan önce onu masanın üzeriden Hoseok'a doğru uzattı.
- Bunun oğlumla olan ilişkinizi sonlandırmanın adil bir telafisi olacağını düşünüyorum.
- Vay canına bana bu kadar değer vermeniz gururumu okşadı - dedi ve ayağa kalktı - Teklifiniz için teşekkürler ama hayır.
Yaşlı adam küçümseyen bir bakışla - Sen bir aptalsın oğlum - dedi.- Seni en fazla birkaç hafta sonra bir kenar atacak. Her zaman öyle yapar.
- Bunu nerden biliyor sunuz? Onu on beş yıldır görmediniz.
Jungsan onunla alay etti.
- Artık burada yaşamıyor olabilir ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. Onun hakkında herşeyi biliyorum. Sahip olduğu her oyuncağı çöpe attı. Elbette ısrarcı olanlar da vardı ama herkesin bir bedeli vardır.
Hoseok adamın sözlerinden sonra midesinin bulandığını hissetti.
- Hastasın - diye fısıldadı- Erkek arkadaşlarına onu terketmeleri için para verdiğini biliyor mu?
Jungsan tek kaşını kaldırdı - Elbette. O benim oğlum. Eşcinsel olduğuna dair aptalca sırları dışında aptal değil.
Hoseok başını sallayarak ayağa kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Bu adamla mantık yürütmenin hiçbir anlamı yoktu.
Kapıyı açtığında Jungsan'ın sesi onu durdurdu
- Fiyatınızı söyleyin Bay Jung. Her şeyin bir bedeli vardır.
- Bedeli olmayan şeyler var.
Hoseok dışarı çıktı.
Her şeyin bir bedeli vardır
Demek Jeon Jungsan'ın oğluna öğrettiği şey buydu. Hoseok şu andan kimin için daha çok üzüldüğünden emin değildi.
Jeon'a mı, babasına mı, yoksa kendisine mi?
.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TWİSTED
Fanfictie" Herkes Jeon'un kalpsiz olduğunu söylüyor. Herkes onun kalpsiz bir piç olduğunu söylüyor. Hoseok onların haklı olduğunu anlıyor." >JUNGHOPE< Cover by @suzume_miu