1 bölüm: Kız çocuğunun terk edilişi...

11 2 2
                                    

Bölüm şarkıları;
Sezen Aksu-Biliyorsun.
Cem Adrian, Mark Eliyahu- Kül.
Emre Aydın- HoçÇakal.

İyi okumalar;

Ben bu hayata mecbur bırakılmıştım. Ruhumu kelepçelemiş, kendi benliğim altında ezilen biriydim. Yaşadığım hayattan asla memnun değilim. Sanki çok gerekmiş gibi saat beş'te uyanıp, soğuk suyla duş aldıktan sonra, kendime sandivc hazırlayıp, okula gidiyorum. Ardından eve gelip, bir şeyler hazırladıktan sonra ya film izler ya da kitap okurum. Ödevleri unutmayalım. Bir saat ağladıktan sonra uyuyorum. Benim için bu hayat bir seçim değildi. Ailemden ayrı kalmak istemezdim, onlarla birlikte doğup, büyüdüğüm, ülkemi sırf düşmanları için terk etmemeliydim. Ya da zorunda kalmamalıydım. Derin bir nefes alıp, soğuk suya kendimi bıraktım. Bedenimdeki kirleri yıkayan su, neden ruhumu da yıkayamıyordu?

Bornozumu üstüme giyip, dişlerimi fırçalamaya başladım. Ağızımdaki suyu çalkalayıp, tükürdüm. Banyoyu terk edip, odama girdim. Saçlarım ıslaktı. Yatağın üzerine oturup, telefonu elime aldım. 'Annem' kişisine tıkladım. Görüntülü bir arama yapmıştım ama açmadılar. Bir yılı aşmıştım bu tanımadığım ülkede. Normalde Rizede çok güzel bir düzenim vardı ama bilmediğim ve anlamadığım sebeplerden dolayı kendimi bu şehire sürgün edilerek, bulmuştum. Kimsem yoktu burada. Bir arkadaşım bile. Her şeyim vardı ama hiç kimsem yoktu. Yalnızdım. Rizemi özlemiştim.

Ayağa kalkıp, yatağımın hemen önünde bana özel olan takvimden bir sayfa daha yırttım. Yatağımın hemen sağında yerleşen çalışma masamın yanındaki çöp kutusuna attım sayfayı. Takvimin yaprakları bitmek üzereydi ama babam hala ortalıkta yoktu. Altıma siyah bir etek, üstümede beyaz gömlek giyindim.

Odamı terk edip, mutfağa girdim. Mutfağım amerikan mutfaktı. Salona karışıktı yani. Aslında küçük ve tatlı bir evim vardı tek kişi olduğum için bana yetiyordu. Sandivicimi hazırlamış, iştahsız bir şekilde yiyordum. Ben buydum. Aslında çok enerjik biriyken kendimi bu kadar üzgün bulmam kalbimi kırıyordu. Sandivici bitirir, bitirmez, salonla karşı karşıya duran yatak odama girdim. Aynamın karşısına geçip, turuncu saçlarımı sıkı bir şekilde topladım. Saçlarım uzundu. Gözüm ağlamaktan şişdiği için, göz altıma kapatıcı uygulayıp, dudağımada nemlendirici sürdüm. Siyah çantamı ve çalışma masamın üzerinde duran kulaklığı alıp, dış kapıya ilerledim.

Evden çıkıp, kapıyı kilitledim. Üstüme geçirdiğim, ceketin cebine attım anahtarı. Normalde, arabamla gidiyordum ama canım yürümek istiyordu. Kulağımda şarkı çalıyordu. Mırıldanmaya başladım.

İçimde bir şey kanıyor

Keskin bir vedanın yarası sızlyor

Yüzümde bir şey soluyor

Aynı değil umudun rengi kayboluyor

Kalbimde bir yerde bir orman yanıyor

Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor

Şiirler hep dargın, dualar şifasız

Ömrüme mıhlanmış bir cümle

Kül olur kalbinde zamanla

Yana, yana, yana, yana

Okula vardığımı, bir adama çarpmamla anladım. Şarkıya o kadar dalmışım ki, okula vardığımı fark etmemiştim. Adam beni gördüğü gibi kaşlarını çattı. Ben daha ne olduğunu anlamadan, kolumdan tutup, "sen?" Dedi sorarcasına. Ne demem gerekti? Ayrıca bu kimdi? Nefret vardı gözlerinde. Peki ben bu adamı ilk defa görmüşken, onun bana böyle derin bir nefretle bakması normalmi? 'Adama bön bön bakmayı bırak!' İç sesimin verdiği komutla kolumdaki elini ittim. "Çekilin, önümden okula gitmem gerek." 'Senin sorman gereken o kadar şey varken, bunu mu sordun?' Ne diyeyim? Biriyle karıştırmıştır. Boynum ağrımaya başlamıştı. 'Heyy adamda ki boya bak!' Sus! Kara gözleri, mavi gözlerimi delip, geçmek istercesine bakıyordu. Elimle itip, yoluma devam ettim. 'Bu adamda bir şeyler var' içimden bir ses böyle dedi.
Boş verip, arkadaki sırama kuruldum.

Kayıp RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin