Başlanğıçlar da bitişler gibi aslında. Acı ve umut. İçinde tehlike barındırıyor. Oysa ne kadar zararsız gözükebiliyorlar. Umut. Vücuda yayılan bir kanser. İyi huylu ama sonunda yıkıcı. Sonu hayal kırıklıkları.
Kırıklar aynı ayağımın ucundaki bu cam şişesi gibi. İçinde bir zamanlar su vardı ya da başka bir şey ama şimdi öylece parça parça.
Parçaları ayakkabımın ucuyla oynuyor bir yandan yeterince düşünmemeye çalışıyordum. Geldiğim nokta yine bir parkın bankıydı. Sakin kafayla düşünebilmek için verilmiş her karar gibi durgun bir ruh halinde bulunmam gerekti. Bu süreçte bir haftaya yakın kendimi eve kapatmam yetmemişti. Buradaki yaşamın diğer semtimden sakin olması beni fazlasıyla sıkıyordu. Rüya'ya gitmem gerekti belki. Yakın oturmamızı sevmemem ayrı ondan resmi almam ayrı meseleydi. Halletmem gereken meselelerim o esmer yüzünden katlanıyor. Acaba eski eve uğramışlığı var mıydı ki? Kuruntu mu yapıyorum?
Titreşim. Telefonların sevmediğim bir özelliği. Şimdi olduğu gibi sonrasında da bana iyi şeyler getirmiyordu.
Gönderen: Aynur Aka
"Tatlım buraya gelmen gerekiyor. Bu senin için önemli bir konu. Tabi tatlı yeğenim kalacak şekilde gelmeyi unutma zsın değil mi? "
Ah bu kadın, beni tehtid etmeyi kesmeli. Mesaja yarın geleceğimi söyleyip ayaklandığımda etrafın biraz karardığını unutmuşum. Ve soğuk. Hücrelerimizi esir tutan oyunbozan. Yenilgiye doymayanların şaşmaz sığınağı. Montuma daha fazla sarılıp parkta ilerlemeye başladım. Çıkışa doğru ilerlediğimde giriş kısmında bir kadın ve bir erkeğin yaklaşmakta olduğunu gördüm. Kadın Rüya'ya benziyordu. Durup daha dikkatli baktığımda bunun zaten Rüya olduğunu gördüm. Köpeğinin tasmasını tutuyor bir yandan elindeki paketi taşıyordu. Farkedilmek istemiyordum. Bana yakın ağaça doğru geçip gizlendiğim yerden ona baktım. Yanındaki çocuğa bir şeyler anlatmakla meşğuldu. Hayatı hakkında bilmediğim bir şey daha. Gerçi bu merak edeceğim bir şey değildi. Ama nedense içimde tanımlayamadığım bir his vardı. Hisler, onları anlamaya çalışan herkes için yol gösterici parlak yıldızlardır.
Şimdi karşımda bir yıldız vardı. Seçme şansı da bende.
Yavaşça ilerliyor bir yandan konuyu anlatmaya devam ediyordu. Bazen neşeli bazen ise gergindi. Bir sorunun olduğu ortadaydı. Benim sorunum oydu ya onunki?
Bir yerde durmak zorunda kaldıklarında saklandığım yere daha fazla sokulmak zorunda kaldım. Yanındaki kahverengi saçlı çocuk ona bir şeyler söyleyip omzuna dostça bir vuruş yaptığında aralarında kısa bir kahkaha serüveni geçti. Arkadaş gibi, dost gibi ya da kardeş gibi... Dışarıdan biriyle ulaşabileceğimi sanmadığım bir bağa sahip oldukları gözüküyordu.
Rüya başını köpeğine egdiğinde yanındaki kahverengili başını kaldrıp benim olduğum ağaçlı bölgeye baktı. Başımı geri çekip kendimi gizlediğimde bir süre daha bekledim ama hala bakılıyor hissinde olduğum için aklıma gelen en mantıklı şeyi yapıp cebimdeki aynayı çıkartım. Aynayla onları görebilecek şekilde tuttuğumda hala bu tarafa bakmakta olduğunu görmek beni şaşırtmıştı. Rüya ise hiçbir şeyin farkında değildi. O köpeğini severken çocuk hala bu tarafa bakmakla meşguldü. Takdir edilesi. Bir şeye emin olana kadar buna devam edeceği kesindi. Bir gün tanışacağız bakalım o zamanda hareketlerin bu kadar şüphe eder gibi olacak mı? Eğer öyleyse seninle iyi anlaşaçağız gibi.
Rüya başını kaldırıp ona bir şeyler söylediğinde ona dönmüş ve konuşmaya devam etmişlerdi. Şimdi de diğer tarafa dönüp iyice uzaklaştığında elimde araştırılacak yeni bir konu vardı.**************************************
Sade ama göz önünde. Aynur Teyzenin tarzıydı. Tuhaf olan böyle bir hayata ve bu tarza sahip olan birinin bana hala bakıyor olmasıydı. Hatır gerçekten bir insana bunu yaptırıyor mu?
"Çoktan gelmişsiniz Efendim, hoşgeldiniz. "
"Evet."
"Size kapıyı açayım. "
Kilidi takıp kapıyı açtı ardından geçmem için yer açtı. Evde eski dekor halısı beni karşılamıştı. İşte ona özgün bir şey daha. Kapıyı geçip holde bana oturma odasına geçeceğini söyleyen Zühal ablaya gülümseyerek teşekkür ettim. Elimdeki çantayı aldığına içeri girmemek için bahanem de kalmamıştı. Uzun konuşmalarına hala daha alışkın değilim.
Oturma odasında kimse yoktu. Sonra bu tür güneşli havalarda balkona çıktığını bildiğim için o tarafa yöneldim. Balkona çıkıp aşağı da oturduğunu gördüm.Geniş bahçede arkası bana dönük bir şekilde oturuyordu. Etrafında özenle yetiştirdiği çiçekleri vardı. Yeşil bitkiler ve renk renk çiçekler. Sehpanın üzerinde resim eşyalarını koyduğu masa birçok renk ve fırçayla doluydu. Yanındaki sandalyede ise bir tepsi üzerinde bir tabak çilek vardı.
"Geceleri burası soğuk oluyor ama şimdi baksana ne güzel güneş var. Baksana tatlım bu çiçekler gibi bizde yüzümüzü parlak sıcaklığa dönmeliyiz. Hem böylece ihtayıcımız olan şeyi bulabiliriz de. Gerçi bunu biliyorsan zaten gerisi kolay. Gelsene buraya. "
Diğer boş sandalyeye geçip oturduğumda aramızda şişelerin olduğu tepsi kalmıştı. Biraz sonra evdeki hizmetçi lerden biri gelerek iceceği doldurmuştu. Tam gidecekti ki
"Kızım Gülce nerede? "
"Efendim kuru temizlemeden gelen eşyaları odanıza yerleştiriyor. "
"Tamam gidebilirsin. "
Eline fırçayı alıp resme devam ettiğinde Gülce diye bahsettiği kızın siyah saçlı, kısa boylu ve tavşana benzettiğim sevimli gözüken hizmetçi olduğunu hatırladım. Onu küçükken bulmuş ve evinde bulunmasını doğru kabul etmişti. Hassastı. Bünyesi kalbi gibi çabuk kırılırdı. O da bu durumdan şikayetçi olmaz, dışarı çıkmak için heves göstermezdi. Benim aksime.
"Gülce de senin odanı ayarladı. "
"Ne sevimli. "
Kıza karşı bir çekememezliğim yoktu sadece o benim başımda durmaya bu kadar heves ederken beni bir başkasıyla kıyaslaması hiç hoşuma gitmez, sinirlerime dokunurdu.
"Kızım bak ne güzel tatlı bir kız, ah sende bu kadar tatlı olabilsen de başımıza belalar açmasan be kuzum. Hem baksana bir şekilde birine bile faydalı olabilmenin hayatta ne kadar mutluluk getirdiğini anlarsın."
"Kendimi dört duvara kapatamam. "
"Bunu senden isteyen yok ki canım. Çıkmaz değilsin sadece sakin yaşa , birazcık hanım hanımcık olsan."
Hanım hanımcık mı? Bu tabire gerçekten içten gülümseyen var mı? Acaba bunun altında yatan acı ve çileleri görmezler mi? Duymaktan nefret ederdim. Çünkü toplumun kabül gördüğü sakinlik beni hiçbir zaman mutlu etmeye yetmemişti. Eğer aç gözlüysem evet öyleyim. Çünkü ne demek olduğunu bir ben biliyordum.
"Ya evet, öyle olmak falan. Müteşekkirim beni düşünmene. "
"Bu tür şeylerle dalga geçilmez. Neyse zaten burada fazlaca kalacaksın ve tatlım sana fermanlar dolusu nasihat hazırladım daha dinleyecek fazlaca vaktin olacak. Teyzenin tatlı nasihat lerini de özlediğini biliyorum. Merak etme seni onlardan mahrum etmeyeceğim de. Ama konumuz şimdi başka. "
Elindeki fırçayı paletin kenarına bıraktığında ciddi bir konuşmanın da bizi beklediği ortadaydı. Sandalyesini tutup bana dönecek şekilde oturdu. Böylece benimle daha rahat göz teması kuracaktı. Bardaklardan birini eline alıp yavaşca bir yudum aldı. Ben tepsiye geri koymasını beklerken o ise dudağından hiç çekmeden başını hafif eğikken gözlerini bana dikti. Sanırım ağır suçlardan cezalanacaktım. Bir yudum daha içip geri koyduğunda
"Ee tatlım eğlence gecelerin sana ne kattı anlat bakalım? "
"Neyden bahsediyorsun? "
"Sanırım eski evinde kapına kadar gelen delikanlıdan bir habersin. "
" Ne diyorsun teyze, düzgünce anlatır mısın? "
"Ne mi diyorum? Peşine,tanıştığın çocuk takılmışta evine gelebilmiş. Başına ne belalar açtığının farkında mısın sen ha? Bu durum... "
"Uzun bir konuşma daha mı? "
" Sandığından kolay mı sanıyorsun he? Neler döndüğünden haberim olmadığını mı sandın ki? Öyle plansızca... "
"Teyze hayatıma bu kadar meraklandıysan diye söyleyeyim ben halledebiliyorum."
"Yaşarken... Bir de halledebiliyormuş. Dediğine bak bunu nasıl yapıyorsun hanımefendi. Kaçarak mı? Her şeyden öylece... "
"Ben de doğru dürüst bir şey konuşacağımızı sanmıştım. "
Konuşmasına fırsat vermemeyi düşünerek sandalyemi arkaya düşecek şekilde kalkıp arkama bakmadan birkaç adım attım.
"Senin bir sürelik eğlencelerinden bahsederken kaçıyor musun he? "
Yerimde durup kaldığımda kanın nasıl damarlarımdan kırmızı bir alev gibi aktığını hayal etmem zor değildi. Geri dönüp ona baktığımda sesimin sertliği onu biraz üzecek şekilde olmuştu. Ama asıl onu üzen kurduğum cümleydi.
"Sakın beni kendinle karıştırma. "###################################
Merhaba arkadaşlar diğer bölümlere göre uzun bir bölümle karşınızdayım. Umarım bölümü seversiniz.
Sizin Ayşenur Aka hakkında düşünce leriniz neler?
Daha neler bekliyor tahmini olan?
Yorumlarınızı bekliyor olacağımm. Keyifli okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perest
Mystery / Thriller"Kapa gözlerini ve rüyalar aleminin kapısından geç. " Bir cümle bin alemin kapısını açtığında yeni siz,siz olabilir miydiniz? Artık ilk adımı attığınızda hiçbir şey istediğiniz gibi olmayacak.