2

44 8 6
                                    

Yunho

Oldukça(!) kalabalık olan sınıfa -5 kişi- uzun uzun bakan hoca arkasını döner dönmez istemsiz derin bir iç çekmiş ve eşyalarımı çantama tıkıştırmaya başlamıştım. Mesaime geç kalmıştım ve en hızlı şekilde yetişmem gerekiyordu. Saati kontrol etmek için cebimden telefonu çıkartırken sınıfı terk etmiş ve bir süre genomik proteomik dersine dair hiçbir şey duymak istemediğime karar kılmıştım. Gelen bildirimleri kontrol ederken Yeosang'ın dükkana geleceğine dair olan kısa mesajını görmüş ve yanıt olarak yemek getirmesini söylemiştim. Yemek yemek için vaktim yoktu ve Yeosang müthiş bir tavukçu keşfetmişti, bunlar yeterli sebeplerdi.

Dükkanın önüne geldiğimde çantamla ufak bir savaş verip anahtarları bulmuştum. Kapıyı açarken aklıma dünkü tuhaf çocuk gelmişti, keskin yüz hatları ve rahat bir giyimi vardı. Konuşması oldukça tuhaftı ama potansiyel olarak sarhoştu, kesinlikle bunu alkol kokmasından anlamamıştım. Kendi söylediğim cümleye kısık sesle gülerken dükkandan içeri girmiştim. eşyalarımı arkadaki odaya bıraktıktan sonra dükkanın camlarını gölgeleyen tül perdeleri çekmiş ve tüm dükkanın ışıkla dolmasına izin vermiştim. Dün gece her yeri düzenli bıraktığım için bugün şanslıydım.

İşlerimi halledip kasanın arkasındaki yerimi aldığımda çoktan birkaç düzenli müşterimiz gelmişti. Bu dükkanın en güzel yanı sadece plak değil; kaset, albüm veya müziğe dair olan birçok şeyi içinde barındırmasıydı. Bay Park'a dükkanda eski basım kitapları satma fikrini sunmuştum ama dükkanın bunun için biraz küçük olduğunu söylediğinde ister istemez hak vermiştim. Müşterilerin üstünden çok geçmeden Yeosang elinde poşetle çıkagelmişti. Ellerimi havaya kaldırıp birkaç sevinç mırıltısı çıkarttıktan sonra ''en sevdiğim doktor adayım gelmiş! hem de tavuklarla gelmiş!'' Tepkime başta göz devirmiş ama sonrasında kıkırdamıştı. Yemek yemek için oturduğumuzda bana hayatının aşkını(?) anlatmaya başlamıştı, Yeosang tanrıçalara dahi taş çıkarttıracak bir güzelliğe sahipti. Kalbindeki güzellik kesinlikle yüzüne yansımıştı ama bu güzellik ve saflık kalbinin çokça kez kırılmasına neden olmuştu. Tekrar aynısı olursa diye kendimi kaosa hazırlamıştım.

Bahsettiği hayatının aşkı olan kişi bulunduğu müzik kulübünden sorumlu olan Jongho'ydu. Jongho tüm üniversitede muhteşem ses tonu ve müzik yeteneği ile nam salmıştı. Belli bir noktada en yakın arkadaşıma hak vermiştim... Çok geçmeden Yeosang hocasının aramasıyla birden panik olmuş ardından yanımdan yarılmıştı ve dükkanda tekrardan yalnız kalmıştım. Kulaklıklarımı takıp kendimi kitaplarıma gömmek için oldukça sabırsızdım. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama kapı açıldığında çıkan çan sesi ile kafamı kaldırmıştım. ''Hoş geldiniz aradığınız bir plak- aa sarhoş olan çocuk.'' Şaşkınlığımı gizleyememiştim çünkü karşımda dünkü çocuk vardı. Bana yarı utanmış yarı şaşkın bakışlarla bakarken kısaca boğazını temizlemişti. ''Şey.. Merhaba, aslında...''  Konuşmasını bekliyorken sessizleşmiş ve birkaç adımda içeri girip plaklara bakmaya başlamıştı.

Sarhoş olan çocuk sessizce plaklara bakmaya başlamışken yardım istemeyeceğini anlamıştım. Kendi kendime omuz silkip çıkardığım kulaklıkları tekrar kulağıma taktım ve kitabımı okumaya başladım. Bir süre sonra müşterinin gidip gitmediğini kontrol etmek için kafamı kaldırdığımda bakışlarıyla karşılaşmıştım. Bu an beni şaşırttığı için ister istemez kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Yakalandığı için gözlerini kaçırmasına karşı dudaklarımda ufak bi tebessüm oluşurken telefonumdaki müziği durdurup kitabımı kapatmış ve ayaklanmıştım. Neden bilmiyordum ama üstündeki gerginliği almak istiyordum, bu yüzden de önünde beklediği stanttan beğendiğim sanatçılardan birkaçının çalışmasını çıkartmıştım. "Eğer ne almak istediğinizi bilmiyorsanız bunlara mutlaka bakın, eminim ki seveceksiniz." Konuşmam bittiğinde bir iki saniye kadar bekledi ve kafasını anladığını belirten bir şekilde yavaşça salladı. "Teşekkür ederim, iyi bir müzik zevkine sahip olduğuna çok eminim. Burada çalışıp kötü şeyler dinlemen imkansız aslında."

Aldığım minik iltifat karşısında yüzümde geniş bir gülümseme oluşmuştu. "O zaman dinledikten sonra beğenirseniz tekrar gelin... bay sarhoş çocuk?" Seslenme tarzıma karşı ondan ufak bir kıkırtı kazanmıştım. Ardından bana elini uzatmış ve "Adım Mingi, Song Mingi. Ve sen?" Benim aksime resmiyet kullanmaması garip gelse de bunu bir kenara bırakmaya karar vermiştim, aynı yaştaymışız gibi görünüyordu. "Tanıştığıma memnun oldum, Mingi. Ben de Jeong Yunho..."

different kind of beautiful - yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin