Mingi
Koronun gösterisine çok az bir zaman kalmışken her şey tam anlamıyla KAOSTU. Grubun ana sesi birden ekipten ayrıldığı için kısacık sürede yeni birini nasıl bulacağımızı düşünüyorduk. Bu sırada aynı anda stüdyonun ilk resmi kaydını bitirmiştim ve yayınlamasına çok az kalmıştı. Sonuç olarak, yorgunluktan bitmiş haldeydim. Yine de arlanmaz biri olduğumdan konu Yunho ile vakit geçirmek olduğunda her zaman enerjim vardı ve tabii ki Jongho ve Yeosang'la da. Yeni keşfettiğimiz ve artık plak dükkanı yerine buluşma noktamız haline gelen kafede otururken uyuklamış olmalıyım ki omzum dürtüldüğünde kendime gelmiştim. ''Eee pamuk prenses, aklında ana vokal için herhangi bir isim var mı? Bireysel dinlemeleri son birkaç haftadır sen yapıyorsun... Bilmiyorum dersen tekme yersin.'' Jongho'nun nasıl en yakın arkadaşım olduğunu sorgularken göz devirmiş ve çok kesin bir hareketle karşımda oturan Yeosang'ı göstermiştim. ''Fark ettin mi bilmiyorum ama yanında oturan kişinin dehşet kaliteli bir sesi var. Sevgiden gözün nasıl görmüyorsa dibinde yani.'' Cümlem daha bitmeden yüzümde yavşak bir gülümseme oluşurken ikisinin de kızarıp bozardığını izlemekten keyif almıştım. Yunho liseli çocuklar gibi ekstra tepkiler verirken zaferimizi kutlamak adına beşlik çakmıştık.
Ve evet, ortak sevdikleri sanatçının konserine gittiklerinde zil zurna sarhoş olmuşlar. Gerçi Sangie'nin iddasına göre Jongho da sarhoşmuş ama hiç sanmıyorum. Eh tabii aşık oğlan fazla duygusallık ve sarhoşlukla beraber kendini tutamayıp Jongho'yu öpünce bizimkini bağlamış kendine. Jongho da tabi bu anı bekliyor gibi ayak uydurmuş Yeosang'a. Yani kısacası hızlı davrandı ve oğlanı kaptı. Daha yeni oldukları için biraz fazla utangaçlardı ve tabii ki onlarla uğraşma keyfi bize düşüyordu. Bunu Yunho ile yapıyor olmak daha da eğlenceliydi çünkü birbirimize ayak uydurabiliyorduk ve onunla vakit geçirmeye bayılıyordum. Bazı şeyleri içten içe kabulleneli birkaç hafta olmuştu; bunların en başında onunla olan arkadaşlığımızın kesinlikle zarar görmesini istemiyordum. Ama yine de bazen kendimi tutamıyor ve ekstra davranabiliyorum, hoş o da bu durumdan rahatsız gibi durmuyordu. Düşüncelerimden beni sıyıran yine onun sesi olurken kafamı yana çevirmiştim. ''Boş ver koroyu da yakın zamanda şarkı yayınlanacak sayın prodüktör, ne hissediyorsunuz? Ve şarkı yazarlığına ne zaman başlıyorsun? Unutma bana sözün var: ilk BEN DİNLEYECEĞİM'' sonda resmen heyecanını belli ederken kafamı onaylar anlamda sallamıştım. ''Açıkçası zaman yaklaştıkça heyecanlanmam gerektiğini biliyorum ama kafam o kadar dolu ki çok da düşünme şansım olmadı.. Şarkı konusunda da... bir şeyler yazmaya başladım aslında.'' Yeosang az önceki utangaç halinden anında kurtularak yerine heyecanla konuşmaya başlamıştı. ''Tıpı bırakıp şarkıcı olsam benimle çalışır mısın? Hatta yazdığın ilk şarkıyı söylemeye talibim.'' ''Bunu düşüneceğim, ama sen yine de tıp okumaya devam lütfen sonra batarsak üç çocukla ortada kaldım triplerine girme.''
Kafe faslının sonuna vardığımızda Jongho Yeosang'ı yurda bırakmak için onunla beraber gitmişti, bu da demekti ki Yuyu ile uzun bir yürüyüş bizi bekliyordu. Birden koluma giren elle gözlerimi kırpıştırırken kafamı şaşkınlıkla yanımdaki bedene çevirmiştim. ''Rahatsız olduysan çekebilirim-'' daha cümlesi bitmeden bunu reddetmek adına elini tutmuş ve iyice koluma girmesini sağlamıştım. Çevrede dolanan meraklı bakışları görmezden gelerek yürümeye başlamıştık. Yunho'nun uzun parmakları parmaklarımla oynamaya başlayana kadar az önce koluma girmesi için çekiştirdikten sonra elimi çekmediğimi fark etmiştim. Ellerimizi kısa bir süreliğine incelerken istemsizce konuşmuştum. ''Ellerin cidden çok güzel sanki birisi özenle çizmiş gibi.'' Şaşırmış olacak ki boğazından çıkan öksürükle birkaç saniye yanıt alamamıştım. Daha sonrasında parmaklarımızı boylarını ölçmek için birbirine yaslamış ve ardından birbirlerine kenetlemişti. ''Seninkiler de öyle, hatta bak boyları da çok yakın. Ama özenle çizilmiş bir şey arıyorsan aynaya bakmalısın.'' Duyduklarımı algılamam biraz sürmüştü çünkü ondan hiç bu kadar açık bir övgü almamıştım. Kulaklarım beni ele vermiş olacak ki ''Kulakların kıpkırmızı oldu, çok sevimli. Eğer her seferinde böyle olacaksa düşüncelerimi hep açık açık söyleyeyim.'' Kıkırdamaya başladığında derin bir nefes alırken içimden kendime sakin olmam gerektiğini söylemiştim. ''Bugün ölümüm senin ellerinden olacak.'' Diye sessizce söylenirken ne zaman bittiğin anlamadığımız yolun sonuna gelmiştik.
Ufak bir sarılmanın ardından sevimlice el sallayıp giden Yunho'nun arkasından bakmıştım bir süreliğine... Onda cidden farklı bir güzellik vardı ve bu beni korkutuyordu. O an yaşadığım aydınlanmayla bu düşünceleri unutmamak adına anında telefonumu çıkartmış ve notlar kısmına yazacağım şarkının başlığını atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
different kind of beautiful - yungi
Fanfictionyunho, öylesine güzelsin ki belki de hayal görüyorumdur.