Lara

68 13 2
                                    

Ufaklık yine yapmıştı yapacağını. Defne, kızının bebekliğini özler olmuştu; sakin ve sürekli uyuyan melek gitmiş yerini, "Ben bir sorun yumağıyım." diyen küçük afacana bırakmıştı. Tarama saati yaklaşıyordu. Kızını hemen bulmalıydı. Hava kapanmaya başlamıştı. Yine kuvvetli bir yağış olacağının işaretlerini veriyordu. İleride havalanan kuşları görünce içine su serpildi. Kızını bulmuştu. Hızlı adımlarla boyları dört metreye ulaşan ağaçların dallarını iterek geçmeye çalıştı. Ağaçlar o kadar sık çıkmışlardı ki geçmek için bazen dallarını kesmek zorunda kalıyordu. Aslında bu durumdan şikâyetçi değildi. Dünya tekrardan dengesini buluyordu. Aydınlanma öncesi kurak bir çöl olan dünya şimdi sık ağaç ve bitki örtüsüyle kaplanmıştı. Bu durum beraberinde pek çok güzelliği de getirmişti. Mevsimler tekrar normal döngüsüne girmişti. Her şey tam zamanında ve olması gerektiği gibi yaşanıyordu. Kış mevsimi neredeyse bitmek üzere olsa da hâlâ ara ara kar yağıyordu. Defne gölün yanında tuttuğu balıkları temizlerken kızının yok olduğunu fark etmemişti. Aslında küçük kızı annesinin yanından ayrılmaması gerektiğini biliyordu. Bu kuralları beraber koymuşlardı. Ama Lara, bazen bütün bunları unutuyordu. Yerde hâlâ kar vardı. Akşam için tuttuğu dört alabalık sırtına astığı bez torbanın içerisindeydi. Taramadan hemen sonra ateşi yakıp balıkları kızartacak, sonrasında ise sıcak bir banyo için su kaynatacaktı. Bugün hareketli bir gün olmuş ve Defne çok yorulmuştu. Bir an önce madene dönmeliydiler. Her akşam erken yatıp gün ışığıyla beraber ayaklanıyorlardı. Hayatlarını tarama saatlerine göre ayarlamışlardı. Şimdilik bir sorun yaşamamışlardı.

İlerideki ağaçların arasında kızını gördü. Yavaşça kızına yaklaştı. Onun bu kadar çabuk büyüdüğüne inanamıyordu. Yedi yaşına girmişti kızı. Lara, tam bir mucizeydi. Şimdiden uzun boylu olacağının sinyallerini veriyordu. Tıpkı babası gibi, diye düşündü. Gülen gözlerle kızına baktı.

Hayvanlarla inanılmaz derecede iyi anlaşıyordu. Gölde balık yakalamak Lara'nın çok hoşlandığı bir aktivite olmadığından Defne, onun yanında çok durmayacağını zaten biliyordu. İlk başlarda yemek için hayvanları yakalamasına çok içerliyor ve kızıyordu Lara. Ama Defne durumlarını tüm açıklığıyla ona anlatınca mecburen buna razı olmuştu. Yiyecek stokları biteli çok olmuştu. Bugüne kadar yiyecek ihtiyaçlarını avlanarak ya da doğada bulduğu bitkileri toplayarak idame ettirmişlerdi. Defne bu durumdan hiç şikâyetçi değildi. Her gün midelerine sağlıklı ve taze yiyecekler giriyordu. Küçük mucizesi ile hayatta kalmayı başarıyorlardı işte. Eli alışkın hareketlerle belindeki silaha uzandı. Onun oradaki varlığı Defne'ye güven veriyordu. Ama bugün kazara onu göle düşürmüştü. Silah suya düşer düşmez çıkartmıştı ama temkinli olmalı güvenlikleri için kızını alıp madene dönmeli, akşamda silahı kurulayıp temizlemeyi unutmamalıydı. Dikkatini tekrar kızına veren Defne, Lara'nın toplanmasından hiç hoşlanmadığı lüle lüle bakır rengi saçlarının neredeyse beline ulaştığını gördü. Küçük beyaz yüzünde, dışında kalın siyah hareli yeşil gözleri, inatçılığını simgeleyen minik kalkık burnu ve soğuktan kızarmış yanaklarıyla kızı tıpkı oyuncak bir bebeğe benziyordu. Gözü ayaklarına takıldı. Kızı yine ayakkabılarını çıkarmıştı. İyi ki hastalanmıyor, diye düşündü. Bebekliğinden beri bir kere olsun hastalanmamıştı. Çok sağlıklı ve çok zeki bir çocuktu. Lara, okumayı üç buçuk yaşındayken yazmayı ise dört yaşından itibaren öğrenmişti. Defne ona bebekliğinden beri kitap okurdu. Kızı okumayı annesinin onu kucağına alıp okuduğu hikâyeler sayesinde öğrenmişti. Okumayı öğrense de hâlâ ara ara annesinden ona kitap okumasını istiyordu. Böyle bir çocuğun annesi olmaktan her zaman gurur duymuştu. O kadar olumsuzluğa rağmen bir gün olsun onun şikâyet ettiğini görmemişti. Biraz daha yakınına yaklaşınca etrafta bulunan ve onun varlığını hisseden kuşların hepsi havalandı. Gülümseyerek havalanan kuşları bakışlarıyla takip etti.

Işığın MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin