I

39 3 0
                                    


Başlama tarihi 👉🏻


















İlk gördüğümde dikkatimi o kadar da cezb etmemişti.
Tipim olmadığını sanıyordum çünki....

Henüz....

Sonra...

Sonra,bir kaç gün ard-arda görmeye başladım.

Saçları.... Saçları uzundu.. ve sarıydı... Önden gözlerinin üstüne düşecek kadar uzundu.
Boyu da uzundu. Lakin,ben bunu o kadar algılayamamışdım ki,boyunun uzun olduğunu,yalnız,yan-yana geldiğimizde fark etmişdim.

Teni... Esmermiş meğer. Bir ten güneş olmadan bile,ateş olmadan bile bu kadar yana ve ya parlaya bilirmiydi? Galiba,bilirdiii,evet.

Ellerini,ilk defa,çantasını tutarken görmüşdüm. El zaafım vardı,evet. Bunu biliyordum. Lakin,onun ellerine bu kadar muhtaç kalacağımı çok sonra öyrenecektim. Zarif,uzun,ince parmakları eşyaları o kadar güzel tutuyordu ki,sanki,öyle yapmazsa elinden düşüp zarar göreceklerdi. Saçalarını o kadar,o kadaaaar narin bir şekilde geriye tarıyor ki,o ince parmaklarıyla,siyah tutamları küsecekmiş gibi....

Giyim tarzı,aurası aklımı başımdan alıyordu... Bir orta çağ romanından çıkmış gibiydi. Tam bir BeyEfendiydi.. Evet. Tam bir Efendiydi.... Karşısına geçip sağ elimi önüme doğru eyip,sol elimi de belime yaslayıp karşısında yarım eğilmek,ona baş eğmek istiyordum....

Gözlemlediğim kadarıyla takı takmayı,bileklik,küpe ve yüzük kullanmayı da seviyordu. Boynuna takdığı incecik zincirler,papatyalı ve ya sade kolyeler o esmer ve zarif boynunda öylesine muhteşem duruyordu ki,baktıkca aklımı kaybediyordum her defasında.....ama her defasında.....
Bu yaptığı da zalimlikti ama. Kim ona bu kadar kusursuz olma hakkını vermişti ki?

Bazen bileğinde gördüğüm narin ve ya taşlı bileklikler,elleri az zarifmiş gibi daha da muhteşem yapıyorlardı o zarif tenini... Parmaklarındakı sade yüzükler olmak isterdim bazen. İnsan bazen yüzük olmak ister... Saçma bir konudur belki,ya da istekdir. Amma,öğleydi....

Bir haftaya az kalmışdı onu gözlemlemem... Bu kelime ne kadar doğru bilmiyorum... Amma,başka bir kelime de bulamam onu izlememi açıklamak için.

Resmen,tüm işimi bırakıp onu izlemek için her gün aynı saatde üniversitenin önüne geliyordum. Başda tipim olmadığını söylemişdim,değil mi? Tam da tipimdi. Hem de o kadar ki,birileri ideal partner tipin ne diye sorsaydı eğer,sevdiyim özellikleri değil de,onun ismini verecektim direkt. Benim ideal partner tipim Kim Taehyungdu.

Amma,onu ne zaman gördüğümü söylememişdim değil mi? Nasıl oldu da karşılaştık? Ah,evet,doğru. Onu meth etmekden bu konuya henüz gelememişim:

Ben kendi galerimden çıkıb eve gidiyordum. Duş alıp,yemek yiyip uyuyacaktım. Belki,sonra,tekrar galeriye dönerdim,orasını tam hatırlamıyorum. Lakin,galiba planım buydu,evet. Saat aşkam altıya doğru geliyordu. Hayır,hayır,yediydi. Güneşin güzel işıklarını hala hiss ede biliyordum üzerimde. Şu an yaz ayındayız. Soğuğu da severim,amma,yazın da yeri bende başkadır.

Evim işime 30 dakikalık yürüme mesafesinde. Temiz havaya ve spora düşkün olduğum için her zaman olduğu gibi bu sefer de eve yürüyerek gidecektim. Havaya bayılıyorum çünki. Özellikle de.... Bir dakika yılın tüm fesillerinde bayılıyordum temiz ve açık havaya....

Yine eve gitmek için galerimden çıkdığım bir gündü. Evet bunu söylemişdim. Yavaş-yavaş havayı tenimde hiss ede-ede adımlıyordum. Elimde her zaman oynatdığım anahtarlık vardı. Normalde elimin boş durmasını sevmediğim için her zamanki gibi anahtarlıkla oynuyordum. Yine elimde fırladım,lakin bu defa yakalayamadım... Yere düşdü. Götürmek için eğildim. Ve anahtarlığı yerden aldım. Vücudumu dikleştirdiğimde karşımdakı manzarayla birlikde dondum. Karşımda bir sanat eseri gülümsüyordu ve yanındakı arkadaşıyla konuşuyordu. Hatta,bazen kahkaha bile atıyordu. Bazen de elini saçlarına götürüp geri tarıyordu. Sağ elinin altında portfel tutmuşdu. Amma, öğle gülüyordu ki,sanki,yalnız o ve gülüşü var dünyada.

Aramızda,tahmini,60,ya da 70 metre kadar vardı. Mesafenin ne kadar olduğunu tam da algılayamıyordum. Amma,ben onu açık-aydın göre biliyordum.

Far görmüş tavşan gibiydim şu an. Hatta,gibisi fazla. Far görmüştüm. O bir alev-alev yanan fardı,bense onu görünce,neye uğradığını şaşırdığı için yerinden kıpırdayamayan tavşandım. Arkadaşıyla sohbet etdiği için tüm dikkati ondaydı. Bence,hatta,sadece iki-üç metre ötesini anca fark ederdi şu durumda. Sohbet sarmış olmalıydı...
Onun beni sardığı gibi....

Ne kadar onu izledim bilmiyorum. Sahi ne kadar izlemiştim? Kendime gelene kadar mı? Peki kendime ne zaman gelmişdim? Ben,onun gülümsemesine bir son verip,arkadaşıyla,karşısında sohbet etdikleri binaya girdiğini görene kadar sanıyordum. Yani,o arkadaşıyla binaya girdi ve ben kendime geldim. Yanılıyordum. Tam aksine ben onu görene kadar kendimyemişim,meğer. Onu gördükden sonra,kendimi kayb etmişim asıl. Ve bir daha da gelmemek üzere......










03.03.2024
10.03.2024.

Kalbimin Efendisi |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin