Hala bir-birlerinin gözlerine bakıyordular. Dedektifin telefonu çalmasaydı kim bilir bu ne kadar devam edecekti?!
Dedektif içinden şükürler ederek masaya doğru yakınlaştı. Elini uzatıp çantasından telefonu aldı. Arayan Seokjindi."Efendim? Ben de çıkmak üzereydim zaten. Tamam. Orada bekle beni"
Ro-woon resim çantasını toplayıp hocaya yakınlaştı.
"Arabaylayım. İsterseniz gedeceğiniz yere kadar bıraka bilirim"
Dedektif öğrencisinin bu cümleleri kendisine söyleyip-söylemediğini anlamak için başını kaldırdı,iki saniye gözlerine baktı. Sonra sahte gülümsemeyle söyledi:
"Ha,yok,hayır. Teşekkür ederim. Başka birine sözüm var. Belki başka zaman"
Ro-woon aslında öğretmeninin konuşmasını duymuştu,sadece şansını denemek istemişti. Çünki,hocasını gördüğü an anlamıştı ondan kolay-kolay "kopamayacağını"....
O da kendini bozmadan cevapladı:
"Ah,öyle mi? İşte bu kötü oldu. Desenize şansımı kaçırdım. O zaman başka zaman diyelim mi?"
"Evet. Diyelim."
Ro-woon aldığı cevapla başını salladı ve görüşürüz dedikten sonra kapıya yaklaştı.
Bu,dedektifin ilk vakası değildi. Lakin,katille bire-bir muhabbet içinde olduğu ilk olayıydı. 'Öğrencisi' sınıftan çıktıktan sonra dedektif sandalyesine oturdu. Düşünmek istiyordu. Lakin,şu an ortam müsait değildi ve Seokjin onu dışarıda bekliyordu.
Ayağa kalktı ve çantasını omzundan geçirdi. Son kez sınıfa göz gezdirdikten sonra kapıya ileriledi. Yavaşça açıp dışarı çıktı ve aynı yavaşlıkla kapattı.
Nerdivenlerden inip binanın önünde onu bekleyen Seokjine baktı. Bir-birlerine gülümsediler. Sanki,yılların arkadaşıymış gibi...
Seokjin onun yorgun olduğunu bakışlarından ve yürüyüşünden anlamıştı. Galiba,bu bir saat dedektif için bir gün gibi geçmişti. Her ne kadar birlikte çalışıtığı adamı yormak istemese de bundan sonra ne yapacaklarını anlamak için dedektifin de fikrini öğrenmeliydi. O yüzden söze başladı:"Galiba,adamımız bu gün ilk dersine gelmemiş. Demin binaya girmeden önce de,şimdi de ona benzeyen birilerini göremedim. "
"Gelmişti"
"Ne? Nasıl yani? Nerede gördün? Emin misin?
"Benim sınfımdaymış. Sınıfta gördüm. Evet,o. Bileğinde o meşur beneğiyle beraber resim çiziyordu ve soğlak."
"Nasıldı? Nasıl hissettirdi?"
"Ne nasıldı?"
"Konuyu biliyorsun işte. Bir katille yüz-yüze dayanmak?"
"Bilmiyorum. Bilmiyorum,Seokjin. Nasıldı,hiç bir fikrim yok. Sadece garip hiss ettirdi. Korkmuyordum ama fazla da içimin açıldığını söyleyemem sana."
Seokjin vaka ortağını dikkatle dinliyordu. Ve dinlerken de yüzünde değişen ifadeleri inceliyordu. Dedektif samimiydi. Hissettiklerini ifade etmeyi iyi biliyordu. Bir de yüzündeki cizgilerle ifade etmeyi.....
"Anlıyorum. Şimdi ne yapmak istersin? "
"Önce merkeze gidelim. Komiserle konuşmamız lazım. Sen de orda ol istiyorum. Ordan sonra zaten eve gideceğim. Bu bir saat benim için bayağı bir uzun ve yorucu oldu. İlk günün stresinden galiba."
Seokjin anladığını belirtmek için başını aşağı-yukarı salladı. Beraber arabaya yaklaştılar.
Taehyungun kendi arabası da vardı. Lakin,şu aralar kullanacak gibi hissetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Efendisi |Taekook
General FictionKendi halinde işleri ve hayatıyla uğraşan Jeon Jungkook,bir gün,hayatını değişicek olan güzellikle karşılaşacağını bilmiyordu....