"Bak bu son perde oyun yok
bundan sonra.""Giriş."
"Leyla, sorumluluklarını yerine getiremiyorsun." Dili yardımıyla dudağını ıslattı, çatık kaşları daha da çatılıp alnında derin bir çukur oluşmasını sağladı, duyduğum cümleyi idrak etmeye çalışırken konuşmasına devam etti: "Leyla, Güneş'in kızısın ve senden beklentimiz elbette ki yüksek, en kısa sürede kendine çeki düzen ver yoksa seni kendine getirmeyi iyi bilirim."
"Anlamadım hocam," Sinirle belim yay gibi dikleşti, elimin arasında pointleri tutan parmaklarım sertleşti. "Anlamayacak bir şey yok, elemeye çıkıyorsun."
Midemin yanmasıyla elimdeki pointler yere düştü, "Ne demek elemeye çıkıyorum?" Ses tonum olması gerekenden sert ve tok çıkmıştı, yaşadığım şok ile vücudumun her zerresinde sıcaklık hissetmeye başladım.
"Ne bekliyordun," kolları göğsünün üstünde toplandı, tek kaşı ise soru sorar gibi havalandı. "Gerçekten yarışmaya direkt çıkabileceğini mi?" Daha önce hiç karşılaşmadığım surat ifadesiyle yüzüme bakıyordu.
"Öyle demiştiniz, eleme olmayacak yarışmaya.." Cümlemi tamamlamaya izin vermedi ve suratını ekşitti, şu an bu tutumu karşısında dona kalmıştım. "Leyla, on ay sonra eleme var." Başını yere eğdi, "elemeye hazırlayacağım seni." dedikten hemen sonra kolları çözüldü.
"Amacın ne?" Avucumun içine tırnaklarımı geçirmeye başlamıştım, "Geri plana mı atmak hedefin? En son yedi yaşında elemeye çıktım, on dokuz yıldır da hiç tereddüt edilmeden oyunlara alındım." Çaresizlikle arkamı döndüm ve derin bir nefes aldım, sakın ağlama.
Birkaç saniye kendime izin verdikten sonra bakışlarım tekrardan Suzan'ı buldu. "Kimsenin kafasını yere eğmedim, bileğimin hakkıyla yarışmalara girdim ve kazandım. En önemlisi ise asla çalışmalarımı aksatmadım.." Kalçasını yasladığı yerden beli ayrıldı, alttan sıkıca bağlanmış saçından fışkıran küçük tutamları eli ile geriye doğru itti.
"Leyla, doğrusun.." Kısa bir süre bekledi, gözlerini kaçırıp konuşmaya devam etti. "En iyi öğrencimle bu konuşmayı yapmaktan bende haz duymuyorum ama maalesef parmak ucunda durmakta zorlanmaya başladın." Bileğindeki saatin yüzeyine hafifçe vurdu, "bak kaç saat oldu ama biz daha ilerleyemedik çünkü altı kere başa almak zorunda kaldık. İşinde iyisin ama şu sıralar kafanı toplaman gerekiyor şimdi git dinlen kendine izin ver bunu hocan olarak değil, Suzan teyzen olarak söylüyorum. Eleme için tekrardan çalışmalara başlayacağız,"
Sinirimi içime akıtmaya çalışırken son kurduğu cümleyle kontrolümü kaybettim, "kimin kızı olduğunu kimin sayesinde burada olduğunu unutma."
Gözlerim öfkeden yerinden çıkacakmış gibi yanmaya başlamıştı. "Anlamadım?" Sesim sinirden çok cılız çıkmıştı.
Bu ses tonum, ağlamama az kaldı sinyallerini veriyordu.
"Ben buraya elimi kolumu sallayarak mı geldim?" Gözlerinin içine baktım fakat odak noktası ben değildim, "öyle demek istemedim çarptırma lafları."
"Tam olarak annen sayesinde buraya geldin, demek istedin. Suzan annemin adıyla gelmedim ben bu mesleğe yıllarımı verdim 23 yıl önce başladım," öfke ile sıkı topuzumu açmaya çalıştım, başımı çatlatacak kadar acıyordu. "23 Yıldır durmadan çalıştım kazıya kazıya geldim bu noktaya," yere düşürdüğüm pointlerimi işaret ettim:
"Yeri geldi günlerce uykusuz kaldım ama pes etmeden çalıştım, karşılığı ise her gün akademide gördüğün ödüller oldu. Senin başarısız ve annesi sayesinde geldiğini savunduğun öğrencin yaptı bunları. Suzan," yanına yaklaştım ve konuşmama devam ettim. "Türkiye'de benden iyisi yok bunu çok iyi biliyorsun, tek sığındığınız şey: Annesi sayesinde buraya geldi, demek. Çünkü kendinizi avutabileceğiniz başarısızlığım hiç olmadı."
Ağlamamak adına alt dudağımı dişlemeye başladım.
"Suzan hoca değildin sen," kalbim üzüntü ile sıkışmaya başlamıştı. "Gözümü açtığım an yanımda olan, annemin en yakın arkadaşı Suzan ablaydın. Ama sen her defasında annemin torpilli çocuğuymuşum gibi kalıplarla büyütmeye çalıştın beni. Herkesin hayatta bir işe başlamasına sebebiyet verecek durum olur, ben baleye annem sayesinde başladım ondan sonra da bu mesleği hiç bırakmadan hakkım ile çalıştım. Ne annem yaşarken ayrıcalığım vardı ne de öldükten sonra Leyla hep Leyla'ydı ama sen bunu bir türlü kabullenemedin," akan göz yaşımı silip zorlukla konuştum:
"Biz çalışmalarımızı sonlandıralım olur mu?" Yere eğilip pointlerimi alırken göz yaşlarım hızla akmaya devam etti, "ne demek sonlandıralım? Sen, beni baştan sona yanlış anladın ve şimdi de sağlıklı olmayan kararlar alıyorsun," çantamın asılı olduğu vestiyere doğru ilerlemeye başladım.
"Leyla büyük yarışmaya çok az kaldı, elemeye gir sorunlarını tekrardan konuşuruz."
Umursamazlığı karşısında sinirden ağlamam daha da arttı fakat çok kısa bir süre içinde ses tonumu kontrol altına alıp konuşmaya başladım:
"Suzan her şey için teşekkür ederim fakat benden buraya kadar çünkü psikolojik baskıyı artık kaldıramıyorum."
🩰
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
11 Mart 2024.
Tüm Haklar Saklıdır.📍Okuduğunuz için çok teşekkür ederim bir sonraki bölümde görüşmek üzere sevgiyle ve sağlıkla yorumlarda buluşmak dileğiyle.💌
𓅪
*Çünkü her şey yalan,
Biz, kimiz?
Hepimiz, hepimiziz.
Belki de, gam çekmeye feryadımız vardı."
Alıntısı Seyhan Erözçelik'e aittir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVGILAR VE YANILGILAR
Narrativa generale"Kuzgunda, Kargada aynıdır sadece birinin bahtı daha karadır." Her bir hareketin önceden düşünülmüştür senin. Lütfen şimdi vur beni, Kuzgun olmak zor, çok kara bir bahta sahip olmak insanın omzuna yüklenmiş bir dağdır. Lütfen, hareketin zaten kalbi...