İyi okumalar.
"Söylesene aptal herif! Ne cüretle yüce kralın sarayının bahçesine izinsiz girersin?!"
Düşüncelerine ara verdi kumral olan. Hemen bir yalan uydurmalıydı yoksa her an kellesi gidebilirdi.
Ailesinden dolayı belli bir miktarda danca bildiğinden, daha inandırıcı olsun diye o aksanla konuşmaya başladı
"Ben İskandinav krallığının dostluk elçisiyim. Gelmeden önce kralımız kral Alvaro'ya mektup gönderecekti, lakin bir takım sorunlar oluştu. Sanırım gelirken fazla yorgunluktan mı, havanın sıcaklığından mı bayılmışım."
Bunu duyan şövalyeler şaşkınlıkla bir-birlerine baktı. Daha sonra kendilerine çeki düzen verdiler. Önceden hiç konuşmamış şövalye cevap verdi.
"Özür dileriz efendim, tavrımızı mazur görün. Sarayın bahçesinde yabancı birini izinsiz görünce... Anlayışla karşılarsınız umarım."
Bu defa konuşan öncekinden daha temkinliydi. Seslerinden de ilk konuşanın daha genç, ikincinin ise daha yaşlı olduğu anlaşılıyordu.
Elliot yalanını yuttular diye sevinmişti. Ama bunu belli etmemek için eliyle kıyafetlerindeki tozları temizledi. İstifini bozmadan konuşmaya başladı. Bu defa daha özgüvenli bir şekilde.
"Ah, tabii. Sizi anlıyorum. Zira çok yanlış anlaşılabilir bir durum."
Bir müddet sustu ve sonra ekledi.
"Geldiğimi krala bildirir misiniz o halde?"
Amacı olabildiğince burada kalıp balo gecesinde prensin yanında olmaktı aslında.
Şövalyeler onu içeri aldı ve sarayda çalışanlardan elçinin geldiğini krala bildirmesini istediler.
Elliot içeri girer girmez çok büyük ve geniş bir hol ile karşılaştı. Öyle ki buraya neredeyse kasabadaki bütün insanlar sığardı.
Çalışanlardan biri ona bu holde eşlik etti. Onlar büyüklüğü bir fil kadar olan, üzeri değerli taşlarla süslenmiş, tahta ama oldukça zarif, beyaz bir kapının önüne vardılar.
Aniden gürültüyle kapı açıldı. Elliot'a holde eşlik eden, cılız ama şık giyimli, sarışın, ortayaşlı bu adam devasa ve desenleri çok ince işlenmiş aynı kapıdaki gibi değerli taşlarla süslenen tahtında oturan kralın önüne gelip kraliyet selamı verdi.
"Saygı değer kralım, size söylediğimiz elçi bu genç"
Dedi Elliot'u kastederek.
Elliot sert görünümlü, bakışları insanın ruhuna işleyen bu krala bakarken içinden
"Bakışlara bak sanki anasını siktik amına koyayım" diye geçirdi.
Tabii bunu sesli söyleyemezdi.Birkaç adım daha krala yaklaşarak o da kraliyet selamı verdi. Daha sonra oldukça iyi bir aksanla
"İzin verirseniz, kendimi tanıtayım, kralım. Ben İskandinav krallığının dostluk için gönderdiği elçiyim. İzniniz olursa sizin krallığınızda bir süre kalıp dostluk anlaşmasını bağlamak için sizin kültür ve şartlarınızı öğrenmeliyim."
Dedi Elliot.
Bunun ne kadar süre işe yarayacağına emin değildi. Şuan tek hedefi ya prensin ölümünü önlemek ya da bunun sebebini bilmekti.
Artık ölüm kalım meselesiydi bu onun için.Kral tahtının yanında bir diğer tahtta oturan, Elliot'un kraliçe olarak farz ettiği ama kralla hiç yakıştıramadığı kadına baktı.
Soluk tenli ama oldukça güzel olan bu kadın sanki onaylarmışcasına kafasını salladı.
Kral Elliot içeri girdiğinden beri ilk defa, Elliot'un tahmin edemediği bir ses tonunda, oldukça samimi bir şekilde cevap verdi.
"Tabii ki, yeni dostluk ilişkileri krallığımız için oldukça iyi bir şey. Ayrıntıları akşam yemeğinde konuşuruz. Kraliçe Martina sana sarayı gezdirsin."
Kralın bu cümlelerinden sonra kraliçe Martina ayağa kalkıp Elliot'un yanına geldi.
Elliot olabildiğince zarif bir şekilde kraliçeye de selam verip, onun elini öptü.
"Kraliçem"
Martina yüzüne oldukça samimi gözüken bir gülümseme yerleştirdi.
"Memnun oldum, genç adam. Sana sarayı gezdireyim."
Bölüm sonu.
Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palazzo del Mistero (Yapım Aşamasında)
Teen FictionTrajik bir efsaneye sahip gizemli bir saray ve buranın sırlarını çözmeye çalışan 19 yaşındaki Elliot. !!!UYARI!!! Kendine zarar verme ve intihar barındırır