10 kişiyle 3. Hafta. Herkesin psikolojik olarak bittiğini hissettiği, gerçektende yorulduklarını hissettikleri can alıcı o nokta.. Artık 10 kişilik bu ekibi zombiler değil, ölümler canlarını sıkıyordu. Ve artık 3. Haftaya gelmişlerdi ve kim bilir? Belki hepsinin son haftasıdır...
"Yeter."
"Ne yeter?"
"Bartu.. Artık zombi. Barçın gelde dönüşmeden şunu pencerden aşağı atalım."
Yamanda artık tek bir umut kalmamisti.
"Tamam."
"Na-nasıl yani?"
"Onlar haklı, Bartu artık bir zombi ve geri dönüş yok!"
Yaman ve Barçın hızlıca Bartuyu kaldırdı.
"Ne agırmışsın ve Bartu!"
"Hakikaten ha!"
Yaman ve Barçın Bartu'yu pencereden savururken Emir onları büyük bir hayal kırıklığı ile izliyordu.
"Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsiniz?"
"Eee, maalesef yapacak birşey yok."
"Emir arkadaslarini kaybeden tek kişi sen degilsin, biz buraya gelene kadar bütün sinifi kaybetmeyi göze aldık ve hatta kaybettik. Bak, şu an kaç kişiyiz? Sende biraz ağır başlı ol ya, yeter!"
"Sana ne oluyor yaa? Arkadaşını kaybeden benim."
"Tamam işte sadece sen kaybetmedin, onu demeye çalışıyoruz."
"Tamam!" Melin hızlıca Emir ve Yaman'ın ortasına girdi.
"Peki. Susacağım."
Melin bir yandan Yamanı sakinleştirmeye çalışırken Emir son damlayı tasırmıştı. Nasıl mı? Yamanın taklidini yaparak.
Yaman tüm gücüyle yumruğunu Emire doğru savururken hesaba katılmayan birşey vardı.
Melin bir anlık refleksiyle Emirin önüne atladı ve yumruğu kendi karnına yedi.
"O-özür dilerim, gerçekten."
Melin ise Yamanı bırakıp cevap bile vermeden karşılarında duran koltuğa oturdu.
"Bitti."
"Ne bitti?"
"Artık bu okulda daha fazla duramayiz, başka bir yere gidelim."
"Hastane?"
"Evet,bence de. Hem çok fazla yaramiz var."
"Bence hastanede daha çok zombi vardır."
"Denemekten zarar gelmez."
"Bu okulda çürüdük resmen. Ölsem bile burada ölmek istemiyorum."
"Hazırlanalım o zaman."
"Tamam."
"Ama yarın gidelim iyice dinlenelim. Çok büyük bir savaşa gidecegiz."
"Peki, ama iyice dinlenin."
Yarın
"Hazır mıyız gençler?"
"Evet."
"Hadi o zaman çıkalım."
"Kapıyı çok yavaş açmalıyız."
"Ben açarım."
"Çıkın, yavaşça."
"Hızlıca."
"Bir sekilde çıkın işte."
Herkes parmak uçlarında yürüyerek en alt kata indi. Ve garip olan şey hiç zombi yoktu.
Ta ki bahçeye inene kadar..
"Buradan hayatta geçemeyiz.
"Geçeriz."
"Ama nasıl?"
"Cocuklar, hastaneye insan olarak varın."
Dila öğretmen bunları söyledikten sonra koşarak bahçeye indi ve butun zombileri basina topladi.
"Aaaa manyak."
"Fırsat bu fırsat kaçın!"
Hepsi arka bahçeden hastanenin yan sokağına koştu.
"Zombi sesleri var. Ama gozukmuyorlar."
"Onu bunu bırakın, hoca gitti."
"Yapacak bir şey yok."
"Bunu düşünecek vaktimizde yok."
"Zombiler geliyor!"
"Markete girin!"
Herkes koşarak markete girdi.
"Hastaneye sadece 10 adım kalmıştı, kahretsin."
"Oraya 10 adımda 5 kişi gitmek mi, 30 adımda 8 kişi gitmek m?"
"Sonuncusu."
"O zaman bekleyin."
"Bekliyoruz zaten."
"Bu arada hiç zombi izlemediniz mi?"
"İzlemedim."
"Yani zombiler filmlerde bu kadar korkunç değildi. Bunlar çok fena. Hele şimdiki kovalayan? 3 ağzı vardı ve ağzının birinde göz vardı. Zombi olmasından daha çok tipinden korktum."
"Cidden, bu zamana kadar gördüğüm en korkunç zombiydi."
"Aaaa, o zombi marketin kapısına dayandı."
"Allah'tan kapılar otomatik değil."
"Allah'tan."
"Eeee, yine kapana kisildik."
"Ben çok acıktım."
"Acıktım demisken, Abi biz markette değil miyiz? Ne ararsan vardır burada."
"Hadi yemek yiyelim."
1 saat sonra
"Ohhh, doydum."
"Bende."
"Bence gitmek için yarını bekleyelim. Aşırı uykum var."
"Bu arada, biz baya lüks bir markete girmisiz. Burada şişme yatak ve pompa vardır. Yatakları pompayla sisirelim."
"Hadi bakalım herkes kendine yatak seçsin."
"Heh, getirin bunlarda pompa. Herkes kendininkini sisirsin."
Bitti
"Ohhh, hadi yatalım."
"Ama önce bütün kapının pencerenin kapalı olduğundan emin olun."
"Kapalı."
SABAH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması
Mistério / SuspenseBütün grup asansöre doğru koştu. Asansör çok yavaş geliyordu ve Nefes boşluğa atlayıp öldü. Çok feci bir şekilde